| Üstelik Charlie bugün Tucson'a gidiyor. | Open Subtitles | نعم وبالإضافة إلى ذلك .. ستغادر تشارلي إلى توسون |
| "The lvory Star" hariç diğer gemiler ABD limanlarına gidiyor. | Open Subtitles | جميع هذه السفن الخمسة ستغادر الى امريكا ماعدا هذه |
| Ama sen uzağa gidiyorsun, sağlıcakla git ve cevabım hayır. | Open Subtitles | لكنك ستغادر بعيدا لذا ارحل بصحة جيدة واجابتي، لازالت لا |
| Uçak gece yarısı kalkıyor. İçinde olacaksın. | Open Subtitles | الطائرة ستغادر في منتصف الليل ، كن على متنها |
| Beni dinle, evlat. Buradan gidecek ve bir daha dönmeyeceksin. | Open Subtitles | إسمع، أيها الفتى أنت ستغادر الآن و لا تعود أبدا |
| Biliyor musun o gelecek hafta buradan ayrılıyor, bunu biliyor muydun? | Open Subtitles | أنت تعرف أنها ستغادر الأسبوع المقبل ، أليس كذلك ؟ أنت تعرف هذا ؟ |
| - Sizi evinize götürecek araç bir saat sonra kalkacak. | Open Subtitles | وسيلة عودتك للديار ستغادر بعد ساعة لا، إن هذا خطأ. |
| Ailemiz burayı terk edecek. Önce sen gideceksin. | Open Subtitles | عائلتنا ستغادر هذا المكان و أنت ستكون الأول بيننا |
| Affedersiniz Lordum ama Yaşlı Kontes gidiyor. | Open Subtitles | أستميحك عذراً سيدي ولكن الكونتيسة الأرملة ستغادر |
| gidiyor musun ? | Open Subtitles | ستغادر فعلاً ستذهب؟ ستغادر فعلاً ستذهب؟ نعم |
| Ruby gidiyor ve Lavon'la konuşmak bile istemiyor. | Open Subtitles | والآن روبي ستغادر وهي ترفض حتي مجرد التحدث للافون |
| Bir haftaya gidiyorsun ve daha bir tane şeyi bile kaldırmadın. | Open Subtitles | أعني، ستغادر بعد أسبوع و أنت لم تقم بجمع أي شيء |
| Bir sonraki trenle gidiyorsun. Şerifin, şehrin ve herkesin sahibi benim. | Open Subtitles | ستغادر علي القطار التالي مديرالشرطة تحت طوعي و هذه المدينة بكل رجالها |
| Yarın sabah gidiyorsun. | Open Subtitles | ستغادر فى الصباح غدأ لديك 11 شهر لتسوية أعمالك |
| Fransa'ya gidecek uçak 8 saat sonra kalkıyor. | Open Subtitles | الطائره ستغادر إلى فرنسا خلال ثمان ساعات |
| gidecek ve geri gelmeyeceksin. | Open Subtitles | عندما ينتهى كل هذا ستغادر و لن تعود مرة اخرى |
| Biliyor musun o gelecek hafta buradan ayrılıyor, bunu biliyor muydun? | Open Subtitles | أنت تعرف أنها ستغادر الأسبوع المقبل ، أليس كذلك ؟ أنت تعرف هذا ؟ |
| Acele et. Yoksa uçağınız sensiz kalkacak. | Open Subtitles | الطائرة ستغادر بدونك ــ أستطيع الذهاب بمفردى |
| Yarın öğlene kadar zaman veriyorum. Her halükârda, sen zaten otelden gideceksin o vakit. | Open Subtitles | سأمنحكما مهلة حتى ظهر الغد وأنت ستغادر الفندق حينها أصلاً |
| Federal Cezaevi Bürosu kurmak için Washington'a gideceğini duydum. | Open Subtitles | سمعتُ بأنك ستغادر لواشنطن للتخطيط لتأسيس مكتب اتحادي للسجون |
| Ve Kudüs'ü terk edeceksin yoksa sonun ihanetten tutuklanmak olur. | Open Subtitles | و انت ستغادر اورشليم او ستجد نفسك معتقل بتهمة الخيانة |
| Ama benim en büyük ricam şu: Buradan ayrılacak ve haberlerde bazı çok şaşırtıcı olaylara rastlayacaksınız. | TED | لكن طلبي الأهم هنا: ستغادر اليوم وسترى بعض القصص المثيرة في الأخبار. |
| 15 dakikaya ayrılıyorsun, Bay O'Rourke. | Open Subtitles | ستغادر خلال ربع ساعة سيد أوروك. |
| Kızını alıyorsun ve sizi öldürmeden önce buradan gidiyorsunuz, tamam mı? | Open Subtitles | أنت ستأخذ ابنتك وأنت ستغادر قبل أن أبدا بسفك الدماء، حسنا؟ |
| Diğerlerinden bir saat önce gideceksin ve onlardan iki saat sonra ayrılacaksın. | Open Subtitles | ستذهب إلى المصنع قبل ساعة من وصول الآخرين و ستغادر بعد ساعتين من مغادرتهم، مفهوم؟ |
| - Bakıyorum Hong Kong'dan ayrılıyorsunuz. - Doğrudur dostum. | Open Subtitles | أرى أنك ستغادر هونج كونج - صحيح, يا صديقى - |
| - Dinle Tom birkaç gün sonra buradan ayrılacağını biliyoruz. Mesele o değil. | Open Subtitles | انظر توم, انت ستغادر خلال ايام قليلة, هذه ليست مشكلة |