Tek bildiğim elinde ilahı bir kitle imha silahı ile kayboldu. | Open Subtitles | كل ما اعرفه انه هرب بعيداً مع سلاح دمار شامل سماوي |
Danışmanı olduğunuz kişi kitle imha silahı saldırısıyla ilgili bir depoda bulundu teröristlerin tehdit savurduğu teknolojide uzmanlığınız var. | Open Subtitles | ظهرت أطروحتك في منطقة عبور لهجوم وشيك بأسلحة دمار شامل تملك الخبرة في التكنولوجيا نفسها التي يهدد الإرهابيون باستخدامها |
Bu muhtemelen daha kapsamlı bir topluma atılan bir adım olurdu. | TED | ويمكن أن تكون خطوة تؤدي للحصول على مجتمع شامل. |
Ve Greko-Romen dünyada, insanlar stoisizmi birçok şey yapmak için kapsamlı bir sistem olarak kullanmışlar. | TED | وفي العالم اليوناني الروماني، كان الناس يستخدمون الرواقية كنظام شامل لفعل الكثير والكثير من الأشياء |
Artık karanlık değil, şimdi tam anlamıyla kasabayı dolaşarak arama yapmalıyız. | Open Subtitles | الآن ستغيب الشمس ، وينبغي لنا أن نقوم ببحث شامل للبلدة. |
Fakat biz tüm kötülükleri dikkate aldık ve çok çeşitli örümcek ağlarını çalıştık. | TED | لكن قد أخذنا بعين الاعتبار كل الاحتمالات، وقد تدربنا بتنوع شامل لشباك عناكب. |
Araştırmacılar, katılımcılara bir gazete haberi sundular. Haberde, hiçbir kitle imha silahının bulunmadığı yazmakta. | TED | قدم الباحثان للمشاركين مقالات إخبارية توضح أنه لم يُعثر على أسلحة دمار شامل هناك. |
Saddam Hüseyin büyük çaba ve inanılmaz paralar harcayarak kitle imha silahları üretti ve riskleri göze alıp sakladı. | Open Subtitles | أنفق أموالا كثيرة وخاطر بالكثير من أجل بناء والحفاظ على أسلحة دمار شامل صدام حسين عقد العزم على |
kitle imha silahlarına sahip terörist devletlerin Amerikan şehirlerine saldırması an meselesi. | Open Subtitles | بأسلحة دمار شامل يطورا قدراتهم على توصيل هذه الأسلحة لمدن أمريكية |
Şehirler nasıl kapsamlı ve sağlam inşa edileceğini bilmeliler. | TED | على المدن تعلم كيفية البناء المرن، ولكن أيضًا بشكل شامل. |
Test çok kapsamlı, ve özellikle, derecelendirmede ki kıstas çok çok katı olduğundan, sana tavsiyem, şu ayakkabılarla olan işini bitirir bitirmez, | Open Subtitles | بما أن الامتحان شامل لكل شيء .. وتوزيع الدرجات صارم .. أنصحك .. بمجرد انتهائك من هذه الأحذية |
Bilmiyorum, Bay Price. Bu, çok kapsamlı bir soru. | Open Subtitles | حسنا , انا لا اعرف , سيد برايس هذا سؤال شامل |
Ori dünya ya tam kapasite saldırabilmek için filo inşa etmeye başlamış. | Open Subtitles | في هذا الجزء من المجرة وأنهم يجمعون أسطولهم لهجوم شامل على الأرض |
Hasta kayıtlarını ekipmanımızı kontrol edecekler ve tam bir sayım yapacaklar. | Open Subtitles | و يفحصون أدواتنا و سوف يقومون بعمل تقييم شامل لكي يأخذوه |
tam bir saldırı düzenlemek için yeterince energon kübümüz yok. | Open Subtitles | ليس لدينا مكعبات طاقة كافية للقيام بهجوم شامل |
Ve doktorum beni hemen tüm vücudu kapsayan bir kemik taramasına gönderdi. Sol bacağımda biraz büyüme saptandı. | TED | وقال طبيبي انه يجب ان اخضع لفحص عظام شامل اظهر ان هناك نمو جسم غريب في رجلي اليسرى |
Evrenine uzaktan kumanda eden evrensel bir uzaktan kumanda istemiştin. | Open Subtitles | أنت أردت ريموت تحكم شامل ذاك الريموت يتحكم بكل شيء |
O zaman ben de, senin yeni gelen bir müşteri olduğunu ve "Her Şey dahil" hizmet aldığını söylerim. | Open Subtitles | عندئذ سأخبره بأنك الضيف الجديد وأنك حجزت كل شئ بشكل شامل |
Vücudu ve kas fonksiyonları tamamen felç ama beyni hâlâ aktif. | Open Subtitles | شللٌ شامل لكلّ جسده ووضائف العضلات، لكنّ عقله لا يزال نشيطًا. |
Gen haritasını genel bir teşhis yöntemi olarak kullanacağımız günler artık çok yakın. Bugün bu aşamadayız. | TED | آفاق استخدام الجينوم كتشخيص شامل أمر حاصل اليوم. اليوم، هذا موجود. |
Büyükelçimiz eksiksiz bir rapor bekleyecektir. | Open Subtitles | ـ سعادة السفير ينتظر تقرير شامل ـ نعم ، بالطبع |
Belki duvar, kocaman bir enstrümandan başka bir şey değildir. Dünyanın en büyük ksilofonu ve biz bu duvarı kitlesel perküsyon hareketleriyle yıkabiliriz. | TED | ربما لا يمثل الجدار سوى آلة موسيقية ضخمة مثل أكبر آلة زايلفون في العالم ونستطيع اللعب عند هذا الجدار بأسلحة لها تأثير شامل. |
Üniversite kurallarına göre, bizim topluma katkılarımızın, titiz bir denetimden geçirilmesi demek oluyor. | Open Subtitles | طبقاً لقوانين الجامعةِ المحلية، فهو تفتيش شامل مِنْ الأخوةِ، .ومساهمتنا إلى الجاليةِ |
Aslında bu harcamaları, toplu enflasyona yol açarak bölge ekonomisini karıştırmış olabilir. | TED | في الواقع، زعزع هذا الإنفاق الاقتصاد المحلي، الأمر الذي تسبب في تضخم شامل. |
Şahsen detaylı bir fiziksel muayene yaptığımdan emin olmak isterim. Bu ziyaretin amacı da sadece fiziksel muayene olduğu için, istediğim gibi gayet detaylı bir muayene yapabiliyordum. | TED | أحب ان أعتقد بأنني أقوم بفحص جسدي شامل ولكن لأن الزيارة بالكامل كانت خاصة بالفحص الجسدي أستطعت أن أقوم بفحص شامل مميز. |
Emniyet genel Müdürlüğü başsağlığı dileyerek... geniş çaplı bir araştırmanın başlayacağını söyledi. | Open Subtitles | وقد أبدت الشرطة تعزيتها ووعدت بتحقيق شامل |
Global bir kirlenme. Bu onları dışarı çıkmaktan caydırıyordu. | Open Subtitles | تلوث شامل في الأرض مما يجعلهم خائفين من الخروج |