O adamı tanıyorum. tesadüfen zan altında kaldı. | Open Subtitles | وقد صادف اننى اعرف الرجل, وهو ضحية للظروف والملابسات. |
tesadüfen aynı ismi paylaştığınız kurgusal bir karakter sadece. | Open Subtitles | إنه مجرد شخصية وهمية قد صادف أنها حملت نفس الإسم |
Ortalıkta bir katil dolaşıyor ve Tesadüfe bakın ki bir taksici. | Open Subtitles | أجل , هناك قاتل طليق و صادف بأنه يقود سيارة أجرة |
Fare erken başlamak için güneş doğar doğmaz uyandı, fakat nehir yolunda at, kaplan ve öküzle karşılaştı. | TED | استيقظ الفأر مع طلوع الشمس لكسب انطلاقة مبكرة، ولكن في الطريق إلى النهر، صادف الحصان والنمر والثور. |
Şu son iki haftadır uzaklarda olmamın tesadüf olduğunu düşünmüyorsun herhalde? | Open Subtitles | أنت لا تعتقد هي كانت صدفة بأنّني صادف أن كنت غائب هذه إسبوعي ياست إثنان؟ |
Yaşamından vazgeçeceği anda, birine rastladı. | Open Subtitles | عندما هو كان على وشك أن يتخلّى عن حياته، صادف طفل |
Bu sene Hamursuz ve Paskalya Bayramı aynı zamana denk geliyor. | Open Subtitles | هذا العام صادف أن عيد الفصح اليهودى فى نفس أسبوع عيد الفصح |
Şu anda hastanede yatan çok minnettâr bir adam dün onun hayatını kurtardığı için sizlerden birine teşekkür etmek istiyor. | Open Subtitles | صادف رجل ممنون ممد في المستشفى وتريد أن تشكرك إحداكن .منأجل. إنقاذ حياته بالأمس |
Biz iki kişiyiz, birbirini tanıyan iki kişi, aynı sinemada karşılaşan, aynı zamanda aynı yerde olan. | Open Subtitles | صادف فقط أن نكون شخصين صادف أن نعرف بضعنا و الذي صادف تواجدهم في نفس دار العرض و صادف أن يكون في نفس الحفلة |
Sen onunla bas edebilecek biri degilsin. Sen sadece tesadüfen araçlari buldun. | Open Subtitles | لست مؤهلاً لهذا أنت رجل صادف أنه وجد تلك السيارات |
Eğer tesadüfen,2 dolarlık yemeğe 10 dolar ödeyen müşterilerdenseniz, | Open Subtitles | لذا إذا صادف أنك كنت الزبون الذى يدفع10 دولارات لصحن ثمنه دولاران |
Sen sadece tesadüfen araçları buldun. | Open Subtitles | فأنت مجرد شخصٍ.. صادف أنه وجد تلك المركبات |
Adam öldürmeye yatkın bir manyak tesadüfen federal bir hapishanenin yakınlarında gezintiye çıkar. | Open Subtitles | قاتل معتوه صادف, وكان يتمشى بجانب سجن فيدرالى |
Tesadüfe bak, içerde, yerinden çıkarıIıp patlatıImış bir kasa duruyor. | Open Subtitles | ولقد صادف ان لديّ خزنة تم تفجيرها من الأرض في ذاك المكان |
Şu Tesadüfe bak ki metotlarım çok da iyi. | Open Subtitles | وعلي الطريقه الامريكية ولكن صادف ان اسلوبي افضل |
Tesadüfe bak ki sahil güvenlikte tanıdığım biri var. | Open Subtitles | لقد صادف أني أعرف رجل مناسب |
Ağaçların yanında gezinerek saatler harcadıktan sonra, belirsiz iki silüetle karşılaştı. | TED | بعد التجوال لعدة ساعات عبر الأشجار، صادف خيالين ظليلين. |
Oradan çıkarken hırsız, güvenlikle karşılaştı ve onu öldüresiye dövdü. | Open Subtitles | وفي طريقه للخروج صادف السارق الحرس وضربه حتى الموت |
Burada olması sence garip bir tesadüf değil mi? | Open Subtitles | ألا تعتقد بأنه من غير المعقول صادف وجودها هنا |
Ve bu oluşumun bizim sıradaki soğutma koordinatlarımızın içinde olması tamamen tesadüf. | Open Subtitles | وهذا التشكيل فقط صادف أن كان قرب هدوئنا القادم أسفل النظراء؟ |
Bir gün koridorda Bay Woodhouse'a rastladı ve hemen en yakın sınıfa daldı. | Open Subtitles | (في ذلك اليوم ، صادف السيد (وودهاوس وولج إلى أقرب قاعة |
Marshall Brad'e daha sonra bir ara yine rastladı. | Open Subtitles | مارشل) صادف (براد) ثانيةً لاحقاً) (يا إلهى, إنه (براد |
Cuma günü adamlarımın haftalık ücretsiz iş yapma gününe denk geliyor. | Open Subtitles | حسنا , الجمعة صادف أن تكون الليلة الوحيدة من الأسبوع التي فيها رجالي يعملون مجانا |
- Buna sen maruz kalıyorsun çünkü şu anda buradasın. | Open Subtitles | أنتِ من تسمع هذا الآن لانه صادف أنكِ هنا |
Biz iki kişiyiz, birbirini tanıyan iki kişi, aynı sinemada karşılaşan, aynı zamanda aynı yerde olan. | Open Subtitles | صادف فقط أن نكون شخصين صادف أن نعرف بضعنا و الذي صادف تواجدهم في نفس دار العرض و صادف أن يكون في نفس الحفلة |