| Sence bir şeyler yanlış mı gitti? | Open Subtitles | أتظنين أن شيئا صار على نحو خاطئ. |
| - Diğer taraftan, iyi gitti. | Open Subtitles | من ناحية أخري، لقد صار الأمر بشكل جيد. |
| İnsanlar taraf tutuyorlar. İşler çirkinleşiyor. Şapka önergesi sonunda geçti... | Open Subtitles | الناس تحيزوا والأشياء أصبحت قبيحة .. وأخيرا المنقوش صار مسموحا به |
| Bir gecede saçları bembeyaz olmuş, yaşlı bir adama dönüvermişti. | Open Subtitles | شعرة استحال ابيضاً هذة الليلة . لقد صار رجلاً عجوزاً |
| Eğlence olarak başladı, korkunçlaştı ve sonra sadece bir ihtiyaç oldu. | TED | لقد بدأ الأمر كتسلية، لقد أصبح مخيفاً، وبعد ذلك، صار ضرورياً. |
| Nasıl olduğunu sorma ama Artık bir cep telefonum var. | Open Subtitles | صار بحوزتي هاتف هنا الآن لا تسألني كيف حصلت عليه |
| Birçok şeyi farklı yapmak istediğini anlıyorum ama bunlar gelecekte kaldı. | Open Subtitles | أتفهم أنك كنت ترغب لو أنك تصرفت بشكل مغاير في بعض المسائل لكن ذلك صار من الماضي |
| Bu da küçük bir topluluğa, neredeyse denizi savunan büyük bir insan hareketine dönüştü. | TED | فكبر الأمر حتى أصبح تجمعًا صغيرًا، إلى أن صار حركة كاملة من الناس الذين يدافعون عن البحر. |
| Kalem ne kadar sertse içinde o kadar kil vardı ve o kadar açık renk yazacaktı. | TED | وكلما زادت كمية الطين فيه، كلما كان أمتن، وكلما صار الخط الذي يرسمه فاتحًا ودقيقًا. |
| Hasta "sıfır" ile nasıl gitti? | Open Subtitles | كيف صار الامر مع المريض رقم صفر؟ |
| İzninizle. İyi gitti. | Open Subtitles | حسنٌ ، لقد صار الأمر على نحو جيد |
| Babanla işler nasıl gitti? | Open Subtitles | كيف صار الأمر مع والدك؟ |
| Nasıl gitti? | Open Subtitles | كيف صار العمل معكم |
| Öğleyi geçti, git de çamaşır suyu al. | Open Subtitles | الوقت بالفعل صار الظهيرة. اشتري لي بعض مسحوق التبييض. |
| 30 yıl geçti ve hiç bir şey almadım. | Open Subtitles | صار لهذا جارياً لـ 30 عام و لم أعثر على واحد. |
| Affedersiniz, çocuklar, ama bana sorarsanız, sizin osuruğunuzun da modası geçti. | Open Subtitles | المعذرة يا شباب, لكن إن أردتم رأي.. اطلاقكم للريح صار شيئاً قديماً. |
| Bir gecede saçları bembeyaz olmuş, yaşlı bir adama dönüvermişti. | Open Subtitles | شعرة استحال ابيضاً هذة الليلة . لقد صار رجلاً عجوزاً |
| Ve 60 hafta önce bugün, o da kraliçe olmuş. | Open Subtitles | وأنه قبل ستون عاماً من هذا الأسبوع صار أيضاً ملكة |
| Dışlandı, okuldan ayrıldı, vicdan azabından kurtulmak için içmeye başladı. | Open Subtitles | صار منبوذاً، ترك الدراسة بدأ بمعاقرة الخمر ليخفي شعوره بالذنب |
| Burası ısınmaya mı başladı yoksa bana mı öyle geliyor? | Open Subtitles | أه، هل صار الكل مثاراً هنا، أو اه، أنا فقط؟ |
| Artık kiliseye gitmeni yasaklamıyor. Hatta bazen seninle bile geliyor. | Open Subtitles | لم يعد يمنعك من الذهاب إلى الكنيسة, بل صار يرافقكِ أيضاً |
| Kocan çoktan geçmişte kaldı. Bunu sana nasıl itaat ettiğine bakarak anlayabilirsin. | Open Subtitles | صار زوجك من الماضي ويمكنك رؤية ذلك من طريقة اتباعه لك |
| Dünya, kozmik derecede, yeni bir yer sayılmasa da kesinlikle farklı bir yere dönüştü. | TED | وصار كوكب الأرض، ولو لم يكن مكانًا جديدًا بالمعيار الكوني، صار الأكثر تنوّعًا بالتأكيد. |
| Ne kadar çok konuşma olursa o kadar iyi bir sese sahip olursunuz. | TED | كلما كان لديك كلامًا أكثر، صار الصوت الذي ستحصل عليه أفضل. |
| Ancak bunun gerçekten ilginç hale geldiği nokta şu. | TED | هنا فقط صار الأمر مثيراً للاهتمام حقاً. |