| Bak, silahtan mermileri çıkart, elime koy benim parmak izim olsun üstünde. | Open Subtitles | انظر اسحب الرصاص من المسدس و ضعه بيدى كى تكون بصماتى عليه |
| Eğer üzerinde Christine Stanford'un kanı varsa- - Torbaya koy. | Open Subtitles | إذا كان دم كريستين على هذا الوشاح ضعه في الحقيبة |
| bırak onu ve yat uyu. Sabah erken kalkmak istiyorum. | Open Subtitles | ضعه ارضاً واذهب للنوم يجب ان نستيقظ مبكراً في الصباح |
| duşa koyun, hiç olmadı dolaba koyun, ama antreye koymayın. | TED | ضعه فى الحمام، أو فى الخزانه، لكن ليس فى البهو. |
| - Bana ver şunu. İyi akşamlar, puştlar! Sakin ol, sakin ol. | Open Subtitles | أعطني ذلك الشيء مساء الخير عواهر بهدوء بهدوء ضعه جانباَ ضعه جانباَ |
| Sadece şunu masaya bırak, ve sonra da beraberce gidip onlarla konuşalım. | Open Subtitles | فقط ضعه بالأسفل على الطاولة, ومن ثم نحن سنذهب و نحدثهم معا |
| - İndir yoksa seni içeri atmak zorunda kalacağız! | Open Subtitles | ضعه ارضاً والا اضطررنا لأخذك معنا من الذي اتصل بالشرطة ؟ |
| Eve döndüğünde, onu Mason'ın eşyalarıyla birlikte daha iyi bir tabuta koy. | Open Subtitles | وعندما تصل الى البيت ضعه في تابوت جيد وكفن لائق |
| al ve onun bulamayacağı bir yere koy. | Open Subtitles | حسنا ًخذيه ضعه في مكان ما آمن حيث لا يجده |
| Yere koy, ateş etme! Ateş etme? | Open Subtitles | ضعه جانبا ، لا تطلقوا النار لا تطلقوا النار |
| Onları hemen çantama koy! Geri götüreceğim. Neden? | Open Subtitles | ضعه في حقيبتي الأن وفوراً سأقوم بإعادتها |
| Sonra koy buraya, tahtanın içine. | Open Subtitles | ثم ضعه على حافة الخشب هكذا ثم إنشر قليلا كي يثبت |
| Parayı çantaya ve silahlarını yastık kılıfına koy, dedim. | Open Subtitles | لقد قلت خذ المال و ضعه فى الحقيبة و خذ أسلحتك و ضعها فى كيس الوسادة |
| Parayı tren istasyonuna getir ve erişte dükkânının yanındaki çöp kutusuna bırak. | Open Subtitles | ضعه في قاعة محطة القطار وضعه في صندوق القمامة قرب مطعم المعكرونة |
| Bu yüzden, ön kapıya koymayın, başka yere koyun. Çok hoş bir cam parçası. | TED | لذلك لا تضعه فى الباب الأمامى، ضعه فى أى مكان أخر. إنه لوح زجاجى جميل. |
| İsterseniz Almeida'yla konuşabilirim. - Hoparlöre ver. | Open Subtitles | أستطيع أن أتحدث مع ألميدا إذا كنت تريد ذلك ضعه على مكبر الصوت |
| O halde indir onu. Seni durduran bir şey yok. | Open Subtitles | إذن ضعه الأن، لا يوجد هناك شييء كى يمنعك. |
| Maskeni tak ve yakalanırsan sakın çıkarma. | Open Subtitles | ضعه على كل حال، و إياك ان تخلعه اذا تم القبض عليك |
| önce mikrodalgaya atın sonra patlamış mısıra benziyecek. | Open Subtitles | ضعه في المايكرويف. ثمّ تحصل على ذرتك الصفراء. |
| Hayatımı bir daha aydınlat. Hesaba yaz. | Open Subtitles | اعطني كأسا آخر ضعه على الطاولة |
| İnsanların çoğu zaman dikkat etmediği, at bulaşık makinesine, işte bu, harika çalışıyor. | TED | الناس لا يفكرون في ذلك دائمًا، ولكن أجل، ضعه في غسالة الأطباق، وسيعمل بشكل رائع. |
| Onları birinci sınıf bölümüne götür. | Open Subtitles | ضعه في يالدرجة الأولى، اذا لم تكن مصاباً اذهب الى داخل الطائرة |
| Masanın üstünde herhangi bir yere bırakın. | Open Subtitles | ذلك يكفي من الكلمات المبهمة ضعه أي مكان على الطاولة سيكون ذلك جيد |
| Sadece tut ve birbirine yapıştır. Jenga* değil sonuçta. | Open Subtitles | فقط ضعه عليها وإلصقها , إنها ليست لعبة التركيب |
| Onu Megatünel'e geri götürün. Ön sıraya koyun. | Open Subtitles | خذه الي النفق العظيم ضعه في الخط الامامي |