Oh tatlım, çok iyisin, ama sana yük olmak istemem. | Open Subtitles | حبيبى، ذلك كرم كبير لَكنِّي لا أُريدُ أن أكُونَ عبء. |
İşkence ettiği insanların yüklerini taşıyor ve bu yük onun için çok ağır. | Open Subtitles | هو يتحمل عبء تعذيب العديد من الناس و هذا يُشكِّل عبئاً ثقيلاً عليه |
Bileyim diye soruyorum, sen delirdiğinde seni bunun gibi bir yere yatırmamı mı istersin yoksa benim ve çocukların sırtına yük olmayı mı seçersin? | Open Subtitles | للمعلومية فقط عندما تصبح مجنونا هل تريد مني ان اضعك في مكان كهذا ام انك فقط تريد ان تكون عبء علي وعلى اطفالك ؟ |
Atilla'nın tehdidinden habersiz, alçakgönüllü ve çalışkan nüfusunun omuzlarında imparatorluk sarayının yükü var. | Open Subtitles | على تواضعها وسكانها الكادحين، ليست بعيده عن تهديد أتيلا، تحمل عبء البلاط الإمبراطوري. |
Eğer bir gün yük olursam volkanın içine atlayacağımı temsil ediyor. | Open Subtitles | إنه يدل إذا أصبحت في يوماً ما عبء اقفز في بركان |
Bir hayata son vermek taşımak için korkunç bir yük. | Open Subtitles | إزهاق الحياة لابد أنه كان أمراً فظيع، عبء ثقيل تحملينه. |
Tüm bu olanların üzerine ne kadar fazla yük bindirdiğinin farkındayım. | Open Subtitles | أعلم مقدار ما أصبح على عاتقكِ من كلّ هذا عبء ذلك |
Ama bunu bir yük olarak görme Tanrıların bir hediyesi olarak gör. | Open Subtitles | و لكن لا تنظر إليها على إنّها عبء فالآلهة قصدت إنّها هبة |
Tüm bilgisayar güvenlik sistemlerini ben tasarladım. Bu büyük bir yük, dostum. Selam. | Open Subtitles | أجل,حسنا,لقد قمت بتصميم جميع انظمة امان الحاسوب الخاصه بهم حسنا,هذا عبء ,ياصديقي مرحبا |
Bu şu anlama geliyor: tüm bu ihtiyarlar azınlıktaki gençlerin sırtında bir yük, ve her ihtiyar bireysel olarak daha az değere sahip. | TED | وذلك يعني أن كل هؤلاء المسنين هم يمثلون في الأكثرية عبء على الشباب، وأن كل شخص متقدم في العمر لديه قيمة أقل. |
Bir çocuğun mutluluğu, ebeveyn için oldukça adaletsiz bir yük olur. | TED | سعادة الطفل عبء ليس عدلًا أن يحمله الأباء على عاتقهم |
Kanıtın yükü senin üzerinde ve korkarım ki sağlam bir delilin yok. | Open Subtitles | يقع عبء إيجاد دليل على عاتقك وأخشى أنك لا تملكين دليلاً دامغاً |
Küresel Hastalık yükü Projesi, dünya çapında duyma kaybıyla yaşayan 1,1 milyar insan olduğunu tahmin ediyor. | TED | يقدر مشروع عبء المرض العالمي أن هناك 1,1 مليار شخص يعانون من فقدان السمع في العالم. |
Böbrek yetmezliği olan hastaların diyaliz yükü taşımadığı bir dünya hayal edin. | TED | وتخيلوا عالمًا حيث مرضى الفشل الكلوي لا يجب عليهم تحمل عبء غسيل الكلى. |
Büyük bir sorumluluk. Herkes böyle bir sırrı taşıyamaz. | Open Subtitles | إنّه عبء ثقيل، ولا يستطيع الجميع تحمّل سرّ كهذا |
Senin de dediğin gibi uğruna her şeyi feda ettiğin bir yüküm. | Open Subtitles | وبصدد ماقلته حول أنني عبء, وأنك تضحي من أجلي |
Şu anda, Firavunumuz bu hayatın sorumluluğunu devrediyor. | Open Subtitles | فى هذه اللحظة, فرعوننا يتخلص من عبء هذه الحياة. |
Yalnızlık çok zor ama taviz vermektense yalnız kalmayı tercih ediyorum. | Open Subtitles | الوحدة عبء ثقيل، .. لكنيأفضلأنأكون وحدي . على تقديم التنازلات. |
Bu birleşmenin doğuracağı borç yükünden dolayı nakit kaybına yol açan birkaç bölüm yeniden yapılandırılmalı. | Open Subtitles | الآن، باتريك، عبء الديون بعد هذا الاندماج ستتراكم مما يجعل من الضرورى إعادة هيكلة بعض الأقسام مما سيوفر بعض السيولة فى البنوك |
Sizce sorumluluğu tüketiciye yüklemek adil mi? | TED | هل تعتقد أنه من العدل وضع عبء المسؤولية على المستخدم؟ |
Portre utancının ağırlığını yüklenirken, kendisi sonsuz gençliğe sahip olacaktı. | Open Subtitles | لقد كان سيحظى بالشباب الأبدي بينما لوحته تحمل عبء عاره |
Evet, ama yükümü çok hafifletir. | Open Subtitles | نعم، ولكن في المدرسة المتوسطة، عبء العمل يختار حقا. |
Beyaz ırkın günahı, Lloyd, adamım. | Open Subtitles | عبء الرجل الأبيض لويد، ياصديقي |
Büyükanne olmanın sana sıkıntı verdiğini bilmiyordum. | Open Subtitles | لم ادرك انه عبء ثقيل ان تكوني جدة. |
Omzumun üzerindeki ağırlık... ~ ...beni kalmaya zorluyor. ~ | Open Subtitles | ♪على عاتقي عبء♪ ♪يجبرني على البقاء♪ |
Ve size bu noktada hatırlatmalıyım ki ispat yükümlülüğü iddia makamındadır. | Open Subtitles | والآن ، يجب عليّ أن أذكركم بأن عبء الإثبات يقع على عاتق النيابة |