Eğer bir kuş camı gagalar veya ona çarparsa... ölen biri var demektir! | Open Subtitles | إذا ارتطم عصفور بنافذة إذا اصطدم بإحداهن هذا يعني أن موتاً قد وقع |
Küçük bir kuş, senin dün gece Leslie ile işi pişirdiğini söyledi. | Open Subtitles | حسنا ، عصفور صغير أخبرني أنك و ليزلي غزوتما ليلة أمس ؟ |
İşin üzücü kısmı, sen fiyatına bile bakmadan paraya kıyacakken koca kasabada bir tane bile kuş işlemeli baston bulunmayışı. | Open Subtitles | الجزء المحزن من القصة أنك لا تستطيع إيجاد عصاً محفور عليها عصفور في هذه المدينة مهما يكن ما بإستطاعتك دفعه |
Ve bir serçe gelip, ağacın meyvesinden yediğinde, babası kuşlarla birlikte uçuyormuş. | Open Subtitles | و عندما أكل عصفور من تلك الشجرة طار والده مع ذلك العصفور |
"Central Park'ta serçe ölse bile kendimi sorumlu tutarım." | Open Subtitles | اذا مات عصفور في حديقة سنترال سأشعر بالمسؤولية |
Küçük bir kuş söyledi de, bu yıldıza kendi ekibini veriyormuşsun? | Open Subtitles | مرحبا. تعلمين، عصفور صغير أخبرني أنكِ أعطيتي هذه هنا فريقها الخاص. |
Hayır. Eve gelirken otobüsün camından giren bir kuş çarptı. | Open Subtitles | رقم طار عصفور فى نافذة الحافلة في الطريق إلى البيت. |
Size tavsiyem şu: eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir. | Open Subtitles | نصيحتى لك عصفور فى اليد أفضل من عشره على الشجره |
kuş bir yerlere uçar... bir tohum yer, onu sıçar ve bir bitki büyür. | Open Subtitles | عصفور يطير في مكان ما، يأكل بذرة ثم يخرجها، فينمو نبات |
kuş bir yerlere uçar... bir tohum yer, onu sıçar ve bir bitki büyür. | Open Subtitles | عصفور يطير في مكان ما، يأكل بذرة ثم يخرجها، فينمو نبات |
Bugünü,şu anı,bu hayatı,şimdi yaşa, yarın kuş gibi, | Open Subtitles | هذا اليوم، هذه اللحظة، هذه الحياة، تعيش الآن، غدا عصفور |
kuş gibi damla damla içiyorsun. | Open Subtitles | أنت تُدلّع تلك القارورة وكأنها فرخ عصفور |
Lily fena değil, ama işte bu zincirlere vuramayacağın kuş? | Open Subtitles | ليلي رائعه، لكن تعلم عصفور في اليد ولا عشرة على الشجرة |
kuş gibiydim. Sanki uçuyordum. | Open Subtitles | اقصد انا شعرت كأني عصفور كما لو كنت اطير |
kuş evini bitirmek için erkenden keresteciye uğrayacakmış. | Open Subtitles | شيء ما بشأن الذهاب إلى محلّ الغابة باكراً لإنهاء صنع قفص عصفور |
İyi tahmin, ama yukarda sadece şiddetli travma geçiren bir serçe vardı. | Open Subtitles | تخمين جيد ، ولكن الشيء الوحيد الذي كان هناك هو عصفور متأذٍ بشدة |
Elindeki serçe bir yere uçamaz çünkü güç alacağı ve havalanacağı bir yer yoktur. | Open Subtitles | عصفور الدوري لا يستطيع الطيران في يد أحدنا لأنه غير قادر على إستعارة الطاقة والتحليق |
Çok uzun zaman önce, hasta bir serçe varmış, ve güneye uçacak gücü yokmuş. | Open Subtitles | ذات مرة كان هنالك عصفور يشعر بالتعب لم يكن يملك القوة للهجرة .. |
# Ardıçın altına yatırdı # # Cik, cik # # Ne tatlı bir kuşum ben # | Open Subtitles | وألقتها تحت شجرة العرعر يا لي من عصفور جميل |
Bu yerin dudak uçuklattığını biliyordum. - Seni bir kuşa dönüştürmemişler. | Open Subtitles | علمت بأن هذا المكان غريب سيحاولون تحويلك الى عصفور |
Çantada keklik desene. | Open Subtitles | عصفور في اليد خير من عشرة على الشجرة ، أليس كذلك؟ |
Kuşlar söyledi, bizi yarın oraya yollayacaklarmış. | Open Subtitles | عصفور صغير يخبرني أنهم سيرسلوننا هناك غدا |
Jack Sparrow'un ruhu ve bedeni ölüme değil de ceza yerine götürüldü. | Open Subtitles | عصفور جاك مَأْخُوذُ، جسم وروح، إلى a مكان لَيسَ مِنْ الموتِ، لكن العقابَ. |
Küçük Bir kuşun Bana Fısıldadığına Görede.. | Open Subtitles | و أيضا 'عصفور صغير' قال لي أنه ربّما قد تمّ تَبَنِّيهم |
"Bir varmış bir yokmuş, bir ormanda Kiki adında bir ispinoz yaşarmış. | Open Subtitles | " في يوما من الأيام , في الغابة هناك كان يعيش عصفور أسمه كيكي |