Annemin mülk edinme hakkı olduğunu öğrendim. | TED | لقد علمت أن أمي كان لديها حق إمتلاك عقار. |
Soyu bozulmuşlar için bir uyuşturucu. Bununla alakalı bir şeyin yanına bile yaklaşmam. | Open Subtitles | إنه عقار مخدر أنا لا أقترب منه أو من أي شخص مرتبط به |
Ölenlerden 50 yaşındaki ev sahibi Miriam Stokes. Şizofreni hastasıymış. | Open Subtitles | ميريام ستروكس مالكة عقار كان عمرها 50 عاما مصابة بالإنفصام |
İkimiz de iyi biliyoruz ki her ilacın yan etkileri vardır. | Open Subtitles | كلانا يعلم بأن أيّ عقار له عوارضه الجانبية لكن طبقاً لهذا |
Yabancı olarak uzayda uygun bir gayrimenkul aradığımı düşünebilirsiniz. | TED | يُمكنكم القول أنني أبحث عن عقار في الفضاء. |
Şu ana kadarki deneyimlerime göre düzenli kullanılmadıkça, hiçbir ilaç migreni önleyemez. | Open Subtitles | لطالما عرفت أنه دون نظام غذائي يومي لا عقار يمنع الصداع النصفي |
Diğerleri, Milwaukee' daki Bonobo gibi, hayvanat bahçesinde ona verilen Paxil ilacını saklamaya başlayana ve diğer bonobolara dağıtana kadar bu tarz ilaçların etkisinde olacak. | TED | وأخرى، مثل قرد بونوبو يعيش في ميلواكي في حديقة الحيوان، كان يتناولها حتى بدأ في تخزين عقار باكسيل الخاص به وتوزيعه على قردة البونوبو الأخرى. |
Aşırı dozda hap içme... Ben bunun kendisi tarafından yapıldığına inanmıyorum. | Open Subtitles | بجرعة زائدة من عقار, والذى اعتقد, انه ليس من تلقاء نفسها |
Teşhisini yaygın bir virüs ve 30 yıl önce içtiği bir ilaca mı dayandırıyorsun? | Open Subtitles | أنت تبني تشخيصك إذاً على فيروس منتشر و على عقار أخذه منذ ثلاثين عاماً |
Bu zavallı kız, zevki ızdıraba dönüştüren bu ilacı acaba nasıl ele geçirdi. | Open Subtitles | كيف هذه الفتاة المسكينة وضعت يدها على عقار يحول المتعة إلى ألم ؟ |
Üniversite kasabasından bir mülk almak, gerçekten kıçını sızlatır. | Open Subtitles | شراء عقار حقيقى فى المدينه الجامعيه شئ يؤلم مؤخرتك |
Ayrıca annemin mal mülk satışından bana payımı verseydin beş parasız kalmazdım. - Ne malı, ne mülkü? | Open Subtitles | لن أكون مفلسة لو أنك دفعتي حقي من سهم عقار أمي |
Ondan kısa bir süre sonra da birilerinden uyuşturucu alırken dayak yemiş. | Open Subtitles | إنجاب طفل بعد فترة قصيرة تعرض للضرب في محاولة الحصول على عقار |
Kocam hayatında bir gün uyuşturucu satmadı ama senin oğlun yapmadığı bir şey yüzünden onu 10 yıllığına hapse attı. | Open Subtitles | زوجي لم يقم حتى بمجرد بيع عقار مخدر واحد في حياته وابنك قام بوضعه في السجن لعشر سنوات مقابل شئ لم يفعله |
Suçlunun fotoğrafını Nancy Ashton'ın ev sahibine göstermişler. | Open Subtitles | لقد عرضوا صورة المشتبه على مالك عقار نانسى اشتون |
ev arıyorsanız, eminim Bay Scuttle yarın görüşür sizinle. | Open Subtitles | لو كنت تبحث عن عقار ,فالسيد سكاتل يمكن ان يراك غدا. |
Bu arada, burada yani dünyada daha önceki hallerinden dolayı aldığı 17 çeşit ilacın biri kazara kaçınılmaz olanı yavaşlatıyordur. | Open Subtitles | أو في الوقت نفسه، العودة إلى هنا على كوكب الأرض، ربما واحد من 17 عقار الذي استخدام لعلاج حالة سابقة |
Tıpkı Pekin'de gayrimenkul almak ya da yönlerini değiştirmeleri gerektiği düşüncesine açık olmak gibi ki Çin'in değişim hızı gerçekten de inanılmaz seviyede. | TED | مثل شراء عقار في بيجيني، أو إيمانهم بضرورة التغيير. وفي الحقيقة، عجلة التطور في الصين مذهلة للغاية. |
Mesela bu ilaç, reboxetine, ki bu benim de reçete ettiğim bir ilaç. Bu bir depresyon ilacı. | TED | هذا عقار يدعى ريبوكسيتين، و هو عقار قمت بوصفه بنفسي، هو عقار مضاد للاكتئاب |
Bu üç katmanlı negatif göğüs kanseri ulaştığında kanser ilacını çıkaran gen etkisi sergiler. | TED | أظهر سرطان الثدي الثلاثي السلبي الجين الذي يلفظ عقار السرطان خارجاً حالما يتمُ حقنه. |
Bir tür ilaç, temizleme solüsyonu hap gibi. | Open Subtitles | مجنون، مثل .. مثل عقار من نوع ما محلول تنظيف |
Bir dahaki sefere beni kurtaracak büyülü ilaca güvenmek istemiyorum. | Open Subtitles | في المرة القادمة، لا أريد الإعتماد على عقار إعجازي ليُنقذ حياتي. |
diğer 50 hasta, içinde etken madde olmayan bir şeker tableti, bir plasebo ilacı almışlar, sadece bir tane hasta ölmüş. | TED | 50 مريض آخرين تناولو البلاسيبو و هو عقار وهمي لا يحوي أي مكون فعال، مات واحد منهم فقط |
Örneğin, yeni bir ilacı değerlendirmek için, deneme sırasında hastaların yarısı gerçek hapı alabiliyordu. | TED | لتقييم عقار جديد، على سبيل المثال، قد يتلقى نصف المرضى في التجربة الدواء الحقيقي، |
Her şey yerli yerinde. Peri Anne, tek bir iksir haricinde. | Open Subtitles | لقد تم إحصاء كل شيء أيتها الجنية الأم ماعدا عقار واحد |
EKG'niz biraz dengesiz görünüyor ve kan testinizde nitrat tedavisi izleri bulundu. | Open Subtitles | رسم القلب خاصتك يبدو غير منتظمًا وأظهر فحص الدم وجود عقار نيترات |
- Utopyum adında bir ilaçla muhtemelen listelenmemiş olan enerji içeceği Max Rager arasındaki biyokimyasal bağlantıyı test eden bir teori var aklımda. | Open Subtitles | إنني أختبر فرضية ينصب أساسها في رد فعل كيميائي حيوي محفز من قبل مزج من جرعة سيئة من عقار الأوتوبيوم |
Bu şirketin 18 katlı gayrimenkulü var | Open Subtitles | الشركة تمتلك 18 طابقًا من عقار نيويورك الرئيسي |