"على وجه" - Translation from Arabic to Turkish

    • olarak
        
    • en
        
    • yüzündeki
        
    • dünyadaki
        
    • Kesinlikle
        
    • Özellikle de
        
    • yüzünde
        
    • suratına
        
    • Aynen öyle
        
    • özellikle
        
    • gezegenin
        
    • gezegende
        
    • yüzeyinden
        
    Bugüne kadar dünyanın en uzak köşesinde bile keşfedilmiş hiçbir toplum yoktur ki, sanat olarak değerlendireceğimiz birşeye sahip olmasın. TED أبداً لم يُكتشف مجتمع ما فى أبعد مكان على وجه الأرض لم يكن به شئ ما الذي يمكننا اعتباره الفن.
    Kafam bana bir sey, vücudum baska bir sey söylüyor benim asil sorunum kendisini fiziksel bir bozukluk olarak gösteriyor... Open Subtitles رأسي يأمرني بشيء ما جسدي يأمرني بشيء آخر حالتي القيّمة تتجلى على وجه الدقة كما لو كانت عطل جسدي في..
    Bu gezegendeki en büyük organizma, bir hücre duvarı kalınlığındaki miselyum örtüsü. TED أكبر كائن حي على وجه الأرض هو الميسيليال مات، سمكه خلية واحدة
    Evet, bazı erkeklerin yüzündeki utanca bakılırsa siz de öylesiniz. Open Subtitles ‫أجل، وبالحكم من العار ‫على وجه بعض الرجال، كذلك أنت
    Size, beni döven bir adamla yaşamaya devam edecek dünyadaki son kişi olduğumu kendim söylerdim; fakat aslında yaşımdan dolayı tipik bir kurbandım. TED كنت أقول لنفسي أنا آخر انسانة على وجه الأرض اللتي يمكن أن تبقى مع رجل يضربها. لكن بالواقع كنت ضحية نمطية بسبب عمري.
    Ve özellikle, bir yazar olmak bile Kesinlikle istemiyordum. TED وفجأة لم أرغب حتى في أن أكون كاتبة على وجه التحديد.
    Sanki ona acımamız için tasarlanmış bir plan. Özellikle de senin. Open Subtitles يبدو تقريبا انه مصمم لتوليد التعاطف على وجه التحديد معك أنت.
    Şey, yani, kesin olarak bana söylemediler ama onlar burada değiller ve onlar yokken de ben burada kalıyorum. Open Subtitles حسنا ، أعني لم يقولو لي على وجه التحديد ، لكنهم بعيدون ، وهذا ما أفعله عندما يكونو بعيدين
    İşte tam olarak bu sebepten dolayı araştırmaya devam etmeliyiz. Open Subtitles ولهذا على وجه التحديد, لماذا نحن بحاجة إلى مواصلة التحقيق
    Kesin olarak sizin demiyorum ancak bu izlerin bir kadına ait olduğuna eminim Open Subtitles لا أعني بصماتك على وجه التخصيص، لكنني متأكد بإنصاف أن هذه البصمات انثوية
    Herkes onun dünyanın en mutsuz ve cimri insanı olduğunu bilir. Open Subtitles و الكل يعلم بأنّه أكثر الناس بُؤساً وبُخلاً على وجه المعمورة
    Gelmiş geçmiş en mutlu insan olmayabilirim... ama bu senin suçun değil. Open Subtitles ربما لا أكون أسعد انسانة على وجه الحياة ولكنّ هذا ليس خطأك
    Bu hayvan, dünya yüzündeki en inanılmaz hayvanlardan biri. TED هذا أحد أكثر الحيوانات المدهشة على وجه الأرض
    yüzündeki endişeyi görüyorsunuz. TED هنا ترى مظهر الاهتمام على وجه المرأة العارضة.
    O sırada, ben dünyadaki tek deri ceketsiz insan gibi hissediyordum. Open Subtitles شعرتُ كأنني الوحيد على وجه الأرض الذي لا يملك معطفاً جلدياً
    - Bilmiyorum. Yani, arkadaşımla konuşuyordum, öyle değil mi? - Kesinlikle. Open Subtitles لا اعرف, اقصد على وجه اليقين, لقد كنت اتحدث الى صديقى الآن
    Özellikle de, zor bir konu olan yaşam - iş dengesinde değişiklik yapmaya karar verdim. TED على وجه الخصوص , قررت أني أود محاولة معالجة المسألة الشائكة التوازن بين الحياه و العمل.
    Sadece köpeğin yüzünde görülen ifade için bu slaytı kullanmak zorundaydım. TED أنا مضطرة لاستخدام هذه الشريحة. إنها فقط النظرة على وجه الكلب.
    - Eeesi bugün oise gidip masayı temizleyeceğim, kamyonu vereceğim ve belki biraz çirkefleşip patronunun suratına bir tane yapıştıracağım. Open Subtitles لذا، سأذهب إلى المكتبِ ، أنظّفْ الطاوله أشغل الشاحنهَ وأحْصلُ على وجه سكير و أضرب رئيسَكَ في الفَمِّ
    Aynen öyle. Open Subtitles على وجه التحديد.
    Söylentiye göre özellikle bir Wraith ile bir ittifak kurmuşsunuz. Open Subtitles يُقال بأنّكم شكّلتم تحالفاً مع شبح واحد على وجه الخصوص
    Bu deniz manzarası gezegenin en çok sayıdaki memelilerinden birine ev sahipliği yapıyor. Open Subtitles هذا المشهد البحري الجديد موطنٌ لأحد أكبر تعداد من الثديّات على وجه البسيطة
    Güneş olmadan bu gezegende hayat olmazdı büyük ihtimalle. TED من غير الشمس، فعلى الأرجح ستنعدم الحياة على وجه الأرض.
    Kayaya tutunuyorlar ve hatta kaya yüzeyinden bakteri kazıyorlar. TED انهم يتشبثون على وجه صخرة والواقع إنها تكشط البكتيريا الموجودة في واجهة الصخور.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more