"عليكَ أن" - Translation from Arabic to Turkish

• gerek
• lazım
• gerekiyor
• zorundasın
• zorunda
• etmelisin
• gerekir
• gereken
• vermelisin
• iyi olur
• gerekecek
• gerekmiyor

Yani görüyorsun, bu gece bir şey yapmana gerek yok. Zaten ölecek.
أترى , ليس عليكَ أن تفعل أي شئ إنها ستموت بأي حال

Dört dakika sonra bizi bulacaklardır. Seni kurtarabilirim ama konuşman gerek.
الآن، سيجدونا خلال 4 دقائق يُمكنني انقاذدك، ولكن عليكَ أن تتكلم

Evet Cyril, Oz'da işlerin yürüyüş biçimi şöyledir, ben seni ağabeyine götürmeden önce, benim için bir şeyler yapman lazım.
حسناً يا سيريل، إليكَ الطريقَة التي تسير فيها الأمور هنا قبلَ أن آخُذَكَ لأخيك عليكَ أن تقومَ بأمرٍ من أجلي

Belki de hastaneye gitmen gerekiyor adamım.
رُبما عليكَ أن تَكونَ في المَشفى يا رجُل

Kasalarla ilgili tecrübesi olan birini bulmak zorundasın. Düşün biraz!
عليكَ أن تجد أحد له تاريخ في إختراق الخزائن, فكر

Hayatının geri kalanını hatan olmayan bir şey için harcamak zorunda değilsin.
ليس عليكَ أن تقضي بقيّة حياتكَ .تكفّر عن شيء لم يكن خطأكَ

Evet, ama onların anlamasına yardım etmelisin, bu senin görevin.
نعم، ولكن عليكَ أن تساعدهم على الفهم، هذا هو واجبك

Sana hâlâ yardım edebilirim. Bana kızgın olmana gerek yok.
لا يزال بوسعي مساعدتكَ ليس عليكَ أن تكون غاضبًا عليّ

Öyle bir silah taşımak için özel birisi olman gerek.
عليكَ أن تكون نوعًا مميّزًا من الناس لتحمل هكذا سلاح.

Çünkü bir yere ait olmak için başkası gibi davranmanıza gerek yok.
لأن ليس عليكَ أن تتظاهر بأنكَ شخصاً آخر حتى تنتمي لمكانٍ ما

Geçmişe bu denli takılı kalamazsın. Hayatına devam etmen gerek.
لا يمكنكَ أن تتعلق بالماضي هكذا يجب عليكَ أن تتجاوزه

Kadınlarla çıkıyorsun ve bir kadın sinirlendiğinde nasıl gardını alacağını öğrenmen lazım.
أنتَ تواعد نساء، و عندما تغضب النساء، عليكَ أن تعرف كيف تدافع.

Yüzde yüz eminim. Ama aynısını senin de benim için diyebilmem lazım.
إنّي واثقة تمام الثقة ولكن عليكَ أن تتمكّن من قول المثل عنّي

İş değişikliği yapmak için başta işin olması lazım bir kere!
كي تكون بين عملين كان عليكَ أن تملك وظيفة من الأساس

- Hadi, bu işi ciddiye alman gerekiyor adamım.
هيا، عليكَ أن تأخُذَ هذا الأمر بجِديَّه يا رجُل

Henüz başaramadınız. Üç saniye dayanmanız gerekiyor.
ليس بعد عليكَ أن تمسكها لمدّة ثلاثة ميسيسيبي

Onun arkasından iş çevirmek hoşuma gitmiyor ama sanırım bazen iyi bir baba olabilmek için, kötü adamı oynamak gerekiyor.
لا أحب حقاً أن أذهب من وراءه لكن أحياناً لكي تكون أباً جيد عليكَ أن تكون رجلاً سيء

Gerçek bir doktora görünmek zorundasın. Bu yara enfeksiyon kapar.
عليكَ أن تعرض نفسكَ على طبيب حقيقيّ، فهذا الجرح سيُلوَّث.

Bizimle gelip imha ekibine patlayıcıları nereye yerleştireceklerini göstermek zorundasın.
عليكَ أن تأتي معنا لتعلم فريق التفجير أين يضع المتفجرات

O zaman uçakta beni görmemiş gibi yapmak zorunda kalırsın.
آنذاك عليكَ أن تتظاهر بأنكَ لاتراني أجلس في الجانب المقابل

Bence bu maçı iptal etmelisin.
أنا حقاً أعتقدُ أنهُ عليكَ أن تُلغي هذه المباراة

Bilmen gerekir ki Cadılar Bayramı'nda şaka yapmak pek de akıllıca değildir.
عليكَ أن تعلم أنّه ليس من الحكمة أن تعمل علي مقالب الهالوين.

Asıl sorman gereken soru, onların benimle ne derdi olduğu.
ما عليكَ أن تسأله هو : ما مشكلةُ الطيور معي؟

Ciddi şekilde dünyada olup bitenlere daha fazla önem vermelisin.
عليكَ أن تكون متيقظًا أكثر لما يجري في العالم حولك

Senden ayrılmayacağım ama dövmeni değiştirsen iyi olur.
أنا لا أنفصل عنكَ، لكن عليكَ أن تغيّر وشمك.

Onların yanında olman gerekecek. Her sabah, her akşam. Her hafta sonu.
أقصد، عليكَ أن تكون حاضراً، كلّ صباح وكلّ مساء وكلّ عطلة أسبوع

Söylemen gerekmiyor, biliyorum zaten.
.لا يتوجب عليكَ أن تُخبرني .لأني اعلم ذلك