Tedavinin yokluğunda annenin bir sonraki çocuğunun ölme ihtimali 7 kat daha fazla. | TED | في غياب العلاج، الأم لديها فرصة أكبر بسبع أضعاف أن يموت رضيعها القادم. |
Yangın Bay Oldacre'ın yokluğunda gerçekleşti ve Bay Oldacre'ın ortadan kaybolduğu anlaşıldı. | Open Subtitles | والشئ المفاجئ هو غياب السيد اولدكار والذى اصبح واضحا فيما بعد اختفائه. |
Her yer bütünüyle sessizlik içindeydi, ama sessizlik sesin yokluğu değildi. | TED | كان المكان صامتاً تماماً، لكن الصمت لم يكن غياب الضجيج. |
Mirageman'in yokluğunda sade vatandaş Psued-Robin onun yerini almaya karar vermiş. | Open Subtitles | بسبب غياب الرجل السراب مواطن يدعى شبه روبين قرر أخذ مكانه |
Neyse, sırf bizimle uğraşmak için Scooter McGreevy George'un yokluğundan yararlanıp Fillmoreluların kasabanın yarısına dava açmasına neden oldu. | Open Subtitles | على اي حال فقط للعبث معنا سكوتر ماغري استغل غياب جورج جعل سكان فيلمور مقاضاة نصف سكان هذه البلدة |
Benim işim bu, özellikle Megan'ın durumunda, eşi yanında yokken yanında olmam gerek. | Open Subtitles | هذا ما أفعله خصوصاً في حالة ميغان مع غياب زوجها كثيراً كما يفعل |
Kanatlı böcek larvası olmaması, cesetlerin ölümden hemen sonra göle atıldığını gösteriyor. | Open Subtitles | غياب اليرقات من الحشرات المحمولة جواً يدل ان الجثث ألقيت بالماء قريباً بعد الوفاة |
Pekâlâ, benim tarafımdan Führer'in yokluğunda düzenlenen askeri mahkeme, cezalarınızı açıklayacak. | Open Subtitles | عظيم , محكمة حربية انعقدت بواسطتي في غياب الفيورر سنعلن العقوبة |
Annemin veya bir öğretmenimin yokluğunda güneş kremimi sürecek biri lazımdı. | Open Subtitles | ففي غياب والدتي, أو معلمتي, أحتاج لأحد يساعدني بخصوص واقي الشمس |
Ancak metaforik bir kavanozun yokluğu mutsuzluğun tarifidir, ve, sanıyorum, felaketin. | TED | لكن غياب نوع مجازي من حوض السمك هو طريق للتعاسة، وأظن، الكارثة. |
Çiğnemeyi bırakınca bu toksinlerin yokluğu uykuda olan bir durumu fitilledi. | Open Subtitles | وحين يقلع عن المضغ فإن غياب هذه السموم أدّى إلى هجومٍ كاسحٍ من جهازه المناعي |
İşin doğrusu Koca Ed'in kalıntılarında hiç radyasyon belirtisi yok. | Open Subtitles | في الحقيقة ، هناك غياب تام للإشعاع في بقايا إد |
Öyleyse, neden Robert uzaktayken Hammond'un seni görmeye gelmesini istediğini açıklamalısın. | Open Subtitles | اذن, يجب ان تفسرى سبب طلبك له بالحضور لرؤيتك فى غياب روبرت |
Ağabeyleri yokken ziyarete gelmenin en iyisi olduğunu düşündü muhtemelen. | Open Subtitles | حسناً ربما فكرت أن من الأفضل الزيارة أثناء غياب أخوتك |
Fakat, kaynakları düşük olan ülkelerde... ...test ve tedavi yokluğundan... ...çocukların yüzde 40'ı enfeksiyon kapmaktadır... ...yüzde 40'a karşı yüzde 2... ...büyük bir fark. | TED | و مع ذلك فالواقع في الدول فقيرة الموارد، مع غياب الفحوصات و العلاج، 40 بالمائة، 40 بالمائة من الأطفال مصابين-- 40 بالمائة مقابل 2 بالمائة -- فارق شاسع. |
Yüzeyde yırtıcı hayvan olmaması omurgasızları canavar haline dönüştürmüştür. | Open Subtitles | في غياب الضواري تطورت اللافقاريات إلي وحوش |
Ya siz Mösyö Marshall, Karınızın öldüğü saat için görgü tanığınız yok! | Open Subtitles | سيد مارشال, انت نفسك ليست لديك حجة غياب فى وقت مقتل زوجتك, |
Bir bot, suç mahallinde izler ve bir gecede uydurulmuş görgü tanığı. | Open Subtitles | قارب، بصمات في موقع الجريمة وحجة غياب تمّ اختلاقها في ليلة وضحاها |
İtiraf etmeye utanıyorum. Karı eksikliği iyi bir adamın bile tavrını değiştirir. | Open Subtitles | ولكن من المؤسف القول إنّ غياب المرأة يغيّر حتى سلوك رجل صالح |
Yanında tıbbi ya da yasal danışmanı olmadan elinizde bir dava olmaz. | Open Subtitles | في غياب مستشار طبي أو قانوني فلن يكون لديك قضية، أتفهمني؟ أبداً |
Sanırım mazeretin olmadığını söylüyordun. | Open Subtitles | أخمّن أنّك تقول لي أنّه لا يوجد لديكَ عذر غياب |
Başka bir yerde olduğunu kanıtlayana Kadar benimle uğraşmak durumundasın. | Open Subtitles | حتى تحصل على عذر غياب أفضل، فإنّ عليك التعامل معي. |
Kama kuyruklu kartal, rekabet olmadığı için tarz değiştirmiş bir altın kartaldır. | Open Subtitles | ذو الذيل الوتدى هو عقاب ذهبى الذى تنوعت عاداته فى غياب المنافسة |
Böcek istilasının yokluğunu bakarsak... ..iki günden az. | Open Subtitles | حسنا، غياب غزو الحشرات يشير إلى مدة أقل من يومين. |