Bu ona, konuşmak için uygun bir yerde duracağınızı anlatır. | Open Subtitles | هذا سيجعله يعرف أنك تريد المخاطبة معه في المكان المناسب |
Şu an en iyi yerdesin. Gerçekten, en iyi yerdesin. | Open Subtitles | حسـناً، إنك في المكان المناسب بصراحة، أنتِ في المكان المناسب |
Size uygun bir şeyimiz olduğunu sanmıyorum. Belli ki yanlış yerdesiniz. Lütfen gidin. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه لدينا شيىا لك، أنت في المكان الخاطى، ارحلي أرجوك |
Kardeşim kendi doğum günü yemeğini kaçırdı, çünkü yanlış zamanda yanlış yerdeydi. | TED | لم يحضر أخي عشاء عيد ميلاده لأنه كان في المكان الخطأ في التوقيت الخطأ. |
Sanırım yanlış zamanda, yanlış yerdeyim. | Open Subtitles | أظن أني كنت في المكان الخطأ والوقت الخطأ |
- Şimdi duydum. - Galiba doğru yerdeyiz. | Open Subtitles | شيئاً ما يتحرك هنا أظن بأننا في المكان الصحيح |
Ve geriye dönüp, çıktığınız yere bakıyorsunuz, ve bazı insanlar yüksek sesle konuşuyor. | TED | كما أننا نستدير ونظر في المكان حولنا، وبعض الناس يكلمون أنفسهم بصوت عال. |
Çok kasvetli. Küçük çocuk bacağına sarılmış, küçük hayalaletler Etrafta uçuşuyor. Bu saçmalıklarından kurtulmamız lazım. hemen, baylar ve bayanlar. | TED | هو قاتم. هناك أطفال صغار يتكئون على ساقه، أشباح صغيرة تطير في المكان. علينا أن ننظف هذا بسرعة، سيداتي سادتي. |
Mermi giren yeri diyorum. Daha büyük görünür diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | أوه ، في المكان الذي اُصبتِ فيه توقعت شيئاً أكبر |
Buraya yeni bir yaşam bulmaya gelmiştim. Şimdi yanlış yerde aradığımı anlıyorum. | Open Subtitles | أتيت إلى هنا لإيجاد حياة و أدركت إنني أبحث في المكان الخطأ |
Bir şeyim yok. Yanlış yerde yanlış zamanda bulundum sadece. | Open Subtitles | سأظل حياً الأمر أقرب بتواجدي في المكان والوقت الغير مناسب |
Kayıp Şehrin yerini bulmaya yaklaştık, ama baştan beri yanlış yerde arıyormuşuz. | Open Subtitles | إقتربنا أكثر إلى تحديد مكان المدينةالمفقوده، لكن كان البحث في المكان الخاطئِ. |
Nihayet üç yıl önce olman gereken yerdesin. | Open Subtitles | أخيراً أنت في المكان الذي كان يجب أن تكون فيه منذ ثلاث سنوات |
-Hanımefendi, sanırım yanlış yerdesiniz. -Asıl sen yanlış yerdesin. | Open Subtitles | سيدتي أعتقد أنك في المكان الخاطئ أنت الذي في المكان الخاطئ |
Yalnış yerdesiniz, diğer herkes üst katta restoran kısmında. | Open Subtitles | إنك في المكان الغلط, الجميع في الأعلى في غرفة الطعام. |
Sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydi, öyle mi? | Open Subtitles | لقد حدث بأنها في المكان الخاطىء والتوقيت الخاطىء، أليس كذلك؟ |
Kazansan da kaybetsen de tam olarak olmam gerektiği yerdeyim. | Open Subtitles | ربح أم خسارة أنا في المكان الذي يجب ان أكون فيه |
İblis 76, söylenen yerdeyiz. Paket burada değil. | Open Subtitles | ألأفعى 76 ، نحن في المكان و الطرد ليس هنا. |
Dünyanın bir ucundaki bir yere bir katili göndermek... biraz zamanımı aldı. | Open Subtitles | يأخذ بعض الوقت لترسل قاتل في المكان الى الجهة الاخرى من العالم |
(ufak erkek çocuğu kastederek) O adaleti ve düzeni sürdürüyor. çünkü hatırlayın Etrafta öğretmen yok. | TED | انه يحافظ على النظام، لا تنسوا، فليس هناك معلم في المكان. |
İkiniz de bir noktayı kaçırıyorsunuz. Onlara yalan söyledim yani yanlış yeri kazıyorlar. | Open Subtitles | انتم لا تفهمون, لقد كذبت عليهم وهذا يعني انهم يحفروا في المكان الخاطئ |
Seni seviyorum Bu... araba zamanki yerinde olduğunu ve anne savaşmaya çalışın. | Open Subtitles | تفضلي. السيارة في المكان المعتاد وتساهلي مع والدتكِ، سوف تغير رأيها. أحبكِ. |
Bu, kenara çekmek için uygun bir yer aradığınızı gösterir. | Open Subtitles | هذا سيجعله يعرف أنك تريد المخاطبة معه في المكان المناسب |
Evet, bendim. Onun hayatını ben kurtardım. Doğru zamanda doğru yerdeydim. | Open Subtitles | لقد كان أنا لقد أنقذت حياتها في المكان المناسب والوقت المناسب |
O halde söyler misin benim gibi giyinmiş bir siyah kendisine bir soru sorulmadan içeri girip, Etrafa bakabilir mi? | Open Subtitles | إذاً أخبرني كيف لرجل أسود يلبس مثل ملابسي يدخل هنا ويتجول في المكان بدون ان يسئلني أحد أي سؤال ؟ |
Denizcinin öldüğü yerlerde takılıyor. | Open Subtitles | يتسكع في المكان الذي عثرنا فيه على البحار الميّت |
Sadece doğru zamanda, doğru yerdeymiş. | Open Subtitles | صادف وجودها في المكان المناسب والزمان المناسب |