Vatandaş olarak, Böyle bir suçu araştırmak görevin değil mi? | Open Subtitles | كمواطن أليس من حقك أن تحقق في مثل هذه الجرائم؟ |
Sadece büyük bir timsah Böyle bir korkunç bir yaralanmaya neden olabilirdi | Open Subtitles | فقط تمساح ضخم هو القادر علي التسبب في مثل هذه الإصابة المروعة |
Birçok kendini beğenmiş, şehirli, liberal arkadaşım Böyle bir maceraya gittiğime inanamadı. | TED | لم يستطع العديد من أصدقائي الليبراليين والمغرورين الحضريين تصديق أنني سأذهب في مثل هذه الرحلة. |
Bu tür olayları inceleyebilecek güçte sadece tek bir otorite var. | Open Subtitles | هناك جهة واحدة عندها القدرة على التحقيق في مثل هذه الأمور |
Bu gibi durumlarda hep bunun ailelerin hatası olduğunu söylerim. | Open Subtitles | كنت دائماً أقول إنه خطأ الآباء في مثل هذه الحالات. |
Problem şu ki, Bu kadar kısa zamanda nakil yapmamız çok zor. | Open Subtitles | المشكلة أننا لا نستطيع القيام بزراعة كبد في مثل هذه الفترة القصيرة |
Yani Böyle bir düşünce deneyinde Dünya'nın yer çekiminden kaçmak mümkün— ama ancak ona doğru giderek. | TED | وبالتالي ستهرب من قوة الجاذبية الأرضية في مثل هذه التجربة الافتراضية. ولكن فقط من خلال الذهاب مباشرة بداخلها. |
Ayrıca, eğer Böyle bir ilişkiler ağının içindeyseniz dünya görüşünüz bu ağdan size gelen bilgilerin ne olduğuna baglı. | TED | أيضاً، إذا اندمجت في مثل هذه الشبكة من العلاقات، نظرتك للعالم ستكون بما ستصلك من معلومات من خلال شبكة العلاقات |
Böyle bir durumda çocuğun ana dili İngilizce değildir. | TED | اللغة الأم للطفل في مثل هذه الحالة ليست الإنجليزية. |
Hayır, Böyle bir dava hepimiz için çok heyecan verici | Open Subtitles | ولكن في مثل هذه الحالة تتوفر الإثارة لنا جميعاً |
Bölümün Böyle bir adım için ne düşüneceğini bilemiyorum? | Open Subtitles | لم أدري ما رأي الإدراة في مثل هذه الخطوة |
Böyle bir işe atıldık mı, bir mezar kadar sessiz olurum. | Open Subtitles | في مثل هذه المغامرة سأكون كتوما مثل الرجل الميت |
Böyle bir havada birini aramanız pek sağlıklı olmaz. | Open Subtitles | لن يحالفك الحظ في العثور على أي شخص في مثل هذه الأجواء |
Böyle bir yerde, bir şeyin bizden uzaklaştığı ya da bize yaklaştığı konusunda bir şey söyleyemem. | Open Subtitles | في مثل هذه المناطق، لن أجازف بقولي أن أي شيء يبتعد عنا أو يقترب منا. |
Ordularımız, cesaretlerine rağmen Böyle bir savaştan galip çıkamaz. | Open Subtitles | لا يمكنهم الفوز في مثل هذه الحرب خلقت للملاكمين فرصة |
İkimiz Böyle bir zamanda ailesinin yüzünü kara çıkartacak bir evlat yetiştirmişsek biz zaten mahvolmayı hak etmişiz demektir. | Open Subtitles | ان كنت أنا و أنتِ قد أنشأنا ابننا الأكبر لكي يخذل عائلته في مثل هذه الظروف فاننا نستحق أن نكون في أسفل سافلين |
Siz gençler Böyle bir karmaşada nasıl yaşayabiliyorsunuz anlamıyorum. | Open Subtitles | يصعقني كيف تستطيعون العيش في مثل هذه الفوضى أيها الشباب |
Bay Eager Böyle bir manzara varken hiçbir şeye karşı çıkamazsınız. | Open Subtitles | لا تستطيع أن تعارض ذلك في مثل هذه المناظر الطبيعية |
Bu tür şeyleri konuşmakta kimin iyi olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | اتعلم من الجيد التحدث في مثل هذه الاشياء .. ؟ |
Bu tür şeylerde komşunun çıkması hep hoşuma gider ama adamın sabıkası yok, o yüzden sessiz ve ağırdan almak istiyorum. | Open Subtitles | دائما ما أحبذ الجار في مثل هذه الحالات لكن يا جماعة لا يوجد عنده سوابق أريد أن أبدأ بالأشياء البسطية وبهدوء |
Eğer çocuk dediğiniz gibi kabahatliyse, ki ben Bu tür konularda Yüce Han'ın kararlarından asla şüphe etmem, o zaman ben de onun kadar suçluyum. | Open Subtitles | إذا كان الفتى مُلام كما تقول وأنا ليس لدي أي سبب للشك في حكم الخان الجيد في مثل هذه الأمور فأنا مُلام بقدر مساوٍ له |
Mükemmel bir hedefe ulaşmak Bu gibi gergin durumlarda zor olabilir. | Open Subtitles | يمكن والهدف المثالي يكون من الصعب تحقيق في مثل هذه الظروف. |
Karmaşıklıktan Konfüçyus'a geçmek için neden Bu kadar acele ediyoruz? | Open Subtitles | لماذا نحن في مثل هذه الاندفاع للانتقال من الخلط لكونفوشيوس؟ |