Benim için yaptığın ve hiç bilmediğim bütün o güzel şeyleri. | Open Subtitles | كل الأشياء الجيدة التى فعلتها معى والتى لم أكن أعلم بها. |
Her dalga geldiğinde, onlar... içlerindeki bütün kötü şeyleri dışarı atıyor. | Open Subtitles | فى كل مرة يأتى فيها المد كل الأشياء الفاسدة تخرج منها |
Eğer her şey etiketli olsaydı, hiçbir şey görünür olmazdı. | TED | لو كانت كل الأشياء ملوّنه لن يكون هناك شئٌ واضح. |
her şeyin yaratıcısı olan, her şeyin lordu olan, gerçekliğin Tanrısı. | Open Subtitles | إله كل الأشياء خالق كل الأشياء إله الحق كما هو مكتوب |
Tabii, ihtiyacımız olan bütün maddi şeylere sahiptik, ama bunlar çocuklarımın acısını azaltmadı; onların korkularını dindirmedi. | TED | اقصد اننا كان لدينا كل الأشياء المادية لكن ذلك لم يجعل ألم صغاري اقل: لم يجعل ذلك مخاوفهم تهدأ. |
Evet, altın istiyordum. Paranın satın alabileceği her şeyi istiyordum. | Open Subtitles | آجل أردت الذهب أردت كل الأشياء التى يمكنى بها الشراء |
Bu dünyada olabileceğin onca şey arasından, neden polis memuru? | Open Subtitles | كل الأشياء يمكنك أن تَكوني في هذا العالمِ، لماذا شرطي؟ |
Gerçek şu ki ben de seninle aynı şeyleri istiyorum. | Open Subtitles | الحقيقة هى أنى أريد نفس كل الأشياء التى تريدها أنت |
Orada ne yaptığını gördüm, bana yapacağı şeyleri düşünüyorum da. | Open Subtitles | كانت مستلقية هناك تفكر في كل الأشياء التي ستفعلها بي |
Ben, bu yarışmaya katılman durumunda, olabilecek tüm kötü şeyleri hayal ediyorum. | Open Subtitles | أتصور كل الأشياء السيئة وما قد يحدث إذا ما إشتركتى بهذه المسابقة |
Eve gidince hayatınız boyunca bir kıza söylediğiniz aptalca şeyleri düşüneceksiniz ve muhtemelen bunun için yatana kadar ağlayacaksınız. | Open Subtitles | عندما تكونوا هناك ستتذكروا كل الأشياء الغبية الذي تحدثتوا بها لفتاة في كل حياتكم وستجعلكم تبكون إلى أن تناموا |
her şey parlak ve güzel, tüm yaratılanlar büyük veya küçük. | Open Subtitles | كل الأشياء جميلة و براقة و كل المخلوقات كبيرة و صغيرة |
Ona ne kadar erken anlatırsan, her şey hakkında o kadar iyi hissedeceksin. | Open Subtitles | كلما تكلمت معها فى أقرب وقت, كلما كان شعورك جيدا تجاه كل الأشياء. |
Hem de yapmış veya yapacak olduğum her şey için. | Open Subtitles | علي كل الأشياء التي فعلتها ماذا عليَ أن أفعل ؟ |
Ancak her şeyin mümkün olduğu büyülü bir diyarda yaşarmış. | Open Subtitles | لكنه عاش في أرض السحر حيث كانت كل الأشياء ممكنة |
Yapay zekânın olabileceği her şeyin geniş oyun alanları vardır. | TED | هناك مجال واسع للعب في كل الأشياء الذي يستطيع ان يفعلها الذكاء الإصطناعي. |
Bir zamanlar yerden yere vurduğun şeylere dönüşüyorsun. | Open Subtitles | أنت أصبحت كل الأشياء التى تستخدمها فى حرابك |
İstediğimiz her şeyi yapmaya ve söylemeye asla yeterince vaktimiz yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك وقتٌ كافٍ لقول أو فعل كل الأشياء التي نتمنّاها |
Hafızamı yitirdiğim döneme ait anlayamadığım onca şey hayaletler yüzünden miydi? | Open Subtitles | ............. كل الأشياء التي لا أتذكرها و التي حدثت كل شيء |
Nörondan, beynin gelişiminden, hastalığından, görme yetisinden ve beyinle ilgili merak ettiğiniz her şeyden bahsediyordu. | TED | وتحدثوا عن الخلية العصبية و التطور و المرض و الرؤية و كل الأشياء التي قد ترغب بمعرفتها عن الأدمغة. |
Bu dünya üzerindeki hiçbir şey gelecekte olabileceklerin hepsini bilemez. | Open Subtitles | لا شيئ على هذه الأرض بإمكانه معرفة كل الأشياء المستقبلية |
O evrensel ruha. herşeyi yaratan ve var eden. | Open Subtitles | تلك الروح العالمية التي تخلق كل الأشياء وتربط بينها في هذا الوجود |
Seninle tanıştıktan sonra, hayatımdaki tüm kötü şeylerin, gittiğini düşündüm. | Open Subtitles | ظننت أن كل الأشياء السيئة في حياتي انتهت عندما قابلتك |
Okumadığın kitaplarda sözünü ettikleri tüm şeyler. | Open Subtitles | كل الأشياء التي يصفونها بين سطور الكتب التي لم تقرأيها |
bütün kör aletleri ve atılabilen nesneleri kaldırdığından emin ol. | Open Subtitles | فقط تأكدي من إغلاق كل الأشياء والأدوات غير حادة والمستهلكة. |