| sosyal statü ve daha önemlisi yaşın, hiçbir öneminin olmadığı kardeşlikten. | Open Subtitles | حيث الحاله الإجتماعيه والأكثر أهميَّةً، العُمر، .لَيْسَ لهُ صلة مطلقاً نعم؟ |
| Onu da kontrol ettik, ve mafyayla hiçbir bağlantısı yoktu. | Open Subtitles | حَسناً، نحن تَأكّدنَا منه، وهو لَيْسَ لهُ إرتباطاتُ غوغاءِ مطلقاً. |
| Onu bulmamız gerek. Orada ne olduğuna dair hiçbir fikri yok. | Open Subtitles | يَجِبُ أَنْ نَجِدَها فهي لَيْسَ لديها فكرةُ عما يدور فى الخارج |
| Eğer bana karşı nazikolursan, sana korkacak bir şey olmadığını gösteriririm. | Open Subtitles | إذا أنت لطيف لي، أنا سَأَتأكّدُ بأنّك لَيْسَ لَكَ شيء للخَوْف. |
| - Bosalma olmasna gerek yoktur. | Open Subtitles | لَيْسَ مِنْ الضروري أَنْ يَكُون َهناك قصف. |
| Demek ki o zaman konuşacak bir şeyimiz kalmadı. | Open Subtitles | ثمّ لَيْسَ لَنا شيء أكثرُ للتَحَدُّث عن. |
| Biraz gerginim de. Başıma bir k geldi. Ve ne kadar zarar gördüğüm henüz belli değil. | Open Subtitles | كَانَ عِنْدي حادثُ، وأنا لَيْسَ لِي إكتشفَ ما الضررُ لحد الآن. |
| Kimsesi ve gidecek hiçbir yeri olmayan bir çocuk | Open Subtitles | هو فقط شاب لَيْسَ لهُ احد، وليس له مكان للذِهاب. |
| Şu en elimizde bunu belirleyecek hiçbir şey yok. | Open Subtitles | نحن لَيْسَ تَقْرير وافي لذلك في الوقت الحاضر. |
| Biliyorum birazcık yüzeysel ve ortak hiçbir yanımız yok... | Open Subtitles | , أَعْرفُ بأنّه سطحيُ كلياً ونحن لَيْسَ لَنا شيء مشتركاً |
| Sorun değil. Her zamanki gibi, neyden bahsettiğinizle ilgili hiçbir fikrim yok. | Open Subtitles | كالمعتاد , l لَيْسَ لهُ الأكثر ضباباً الفكرة ما أنت تَتحدّثُ عنه. |
| Ama onların burada hiçbir amacı yok, Kungo Tsarong. | Open Subtitles | لَكنَّهم لَيْسَ لهُمْ غرضُ هنا، كونجو تسارونج. |
| Televizyondaki haberlerin eğlenceyle hiçbir ilgisi yok mu? | Open Subtitles | القرارات التي تَدْخلُ الأخبارَ لَيْسَ لهُ علاقة بالترفيهُ؟ |
| Yaptığım şeyle hiçbir ilgisi yoktu. | Open Subtitles | لَيْسَ لهُ شيء يمكن عمله مَع ما أنا عَمِلتُ. |
| Ortak hiçbir noktanız yok. | Open Subtitles | رجاءً، أنت رجال لَيْسَ لهُمْ شيء مشتركَ. |
| Endişe edecek bir şey olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | روز، أخبرتُك لَيْسَ لَنا شيء يمكن القلق بشأنه. الآن، يَجيءُ. |
| Yani Steven'a anne-babasının burada olmadığını unutturacak şeyler. | Open Subtitles | مهما يَجْعلُ ستيفن يَنْسي هو لَيْسَ لهُ أباءُ. |
| Bay Durucher'a endişe edecek bir şey olmadığını söyleyin. | Open Subtitles | أخبرْ السّيدَ دوروتشر لَيْسَ لهُ شيء يمكن القلق بشأنه. |
| Bayım, Madame Hortense'ın böceği yoktur. | Open Subtitles | يا سيد، السّيدة هورتينس لَيْسَ عندها جراثيم. |
| kendisi ile ilgili gözetim sebebimiz yoktur. | Open Subtitles | هذا لَيْسَ لهُ علاقة بوجودك الآن تحت الحراسة |
| Sanırım böyle bir şeyden, eşinizin haberi bile yoktur? | Open Subtitles | لَكنِّي عِنْدي شعور قويَ بأنّ زوجتَكَ الوثوقةَ السيّئةَ لَيْسَ لَها فكرةُ حولها. |
| Baksana kuşun gagası kalmadı. | Open Subtitles | النظرة، الآن هذا الطير الصغيرِ لَيْسَ لهُ منقارُ. |
| Bazıları henüz beni aramadı. | Open Subtitles | أنا لَيْسَ لِي مسموعُ أَعُودُ منه شخصان. |