yüz binlerce anonim sıradışıyı, bunun gerçekleşmesi için çok sıkı çalıştıran şeydi. | TED | هي ما جعل مائة ألف من المميزين المجهولين يعملون بجهد لتحقيق ذلك. |
Üç inçlik bir disk içerisinde yüz milyar manyetik alan çizgisi var. | TED | مائة مليار خطّ حقلٍ مغناطيسيٍّ في هذا القرص ذو قطر الثلاثة إنشات. |
O saç tuvaletlerinin her birinde... birkaç yüz devekuşunun tüyü var. | Open Subtitles | انهم زوجان مائة ريشة نعامة في كل واحدة من تلك القبعات |
Kempeitai Bey'in bin dikişli kemeri yok anlaşılan, değil mi? | Open Subtitles | لا يبدو أن السيد الشرطي لديه حزاماً ذا مائة غرزة |
Natalie'den bir yüzlük koparabildim. Sadece bu kadar. | Open Subtitles | مائة ، من ناتالي مقابل عدم الثقة هذا جميع ما إستطعت الحصول عليه |
Bu Yüzden dünyadan 100... ...sanatçı kararlaştırıp buldum. | TED | فما كان مني إلا أن اخترعت مائة فنان من حول العالم |
Biz Soda City'e gitmeye çalışıyoruz, sanırım bir kaç yüz kilometre kuzeyde. | Open Subtitles | نحن نحاول الوصول إلى مدينة صودا , زوج مائة شمال أميال، أعتقد. |
Onların rejiminde... yüz binden fazla insan hapsedildi, işkenceye uğradı, idam edildi. | Open Subtitles | أكثر من مائة ألف شخص سجن وتعذب وأعدم في ظل نظامهم السياسي |
Üstelik, bombanın etkisini yüz misli çoğaltacak kadar mineral miktarını da yükleyeceğim. | Open Subtitles | مَع شحنة من معدنِنا مما سَيَزِيدُ من قوّة سلاحَكَ التدميرية مائة ضعف |
Yüzeye yüz metre kaldi. Daglik bölgenin altinda bir buz tabakasi tespit ettik. | Open Subtitles | مائة متر للظهور على السطح، القراءة تؤكد وجود طبقة من الجليد تحت الجبال |
Bu sığınak şehrin varoşlarında yerin birkaç yüz metre altında askeri bir üstür. | Open Subtitles | هذا المخبأِ يمتد أكثر من مائة قدم تحت قاعدةِ عسكريه على أطرافِ المدينةِ |
Bunu yüksek sesle söyle, belki yüz kere ve üs kilitlenir. | Open Subtitles | يقولها بصوت عالِ ، وربما يكررها مائة مرة وبهذا يغلق المكان |
Karadeniz'den Bering Boğazı'na dek uzanıyor. yüz bin roket savaşa hazır. | Open Subtitles | من البحر الأسود وحتى مضيق بيرنج مائة ألف صاروخ مستعد للحرب |
yüz yıl önce gömülen, bir zaman kapsülünün içinde bulmuştum. | Open Subtitles | وجدته في كبسولة زمن دفنت قبل أكثر من مائة سنة |
sekiz yüz bin kişi, hem sudan hem karadan saldırıyorlar. | Open Subtitles | جيشٌ قاسٍ من ثمان مائة ألف يغزو من الأرض والبحر |
Sevgili hanımlarımız bahislerinizi almak için bekliyorlar. minumum bahis 100 bin dolar. | Open Subtitles | وسيدتنا اللطيفه واقفه على أهبة الإستعداد لأخذ رهاناتكم، مائة ألف كحد أدنى |
O zaman sözlü anlaşma yapmalıyız. yüzlük isterim. | Open Subtitles | إذن يجب علينا أن نعقد إتفاقية شفاهية، مائة |
Al, huysuz adam, sana bir yüzlük. Sadece 20 dakika kalacağız. | Open Subtitles | خذ أيها الغريب ، مائة لك سنستغرق ثلث ساعة فقط |
Rachael için Yüzden fazla gerekti, değil mi? | Open Subtitles | انها تأَخذَ أكثر مِنْ مائة سؤال لراشيل, أليس كذلك؟ |
O Yüzden her kim alırsa alsın... gramını yüz yirmi ya da yüz elliye... kesecek, paketleyecek ve sokakta satacak. | Open Subtitles | لذا مَنْ يسيأتي ليَشتريه لن يقبل به سأبيعه بالتجزئه في الشوارع المائة وعشرون إلى مائة وخمسون ألف غرام |
Son yüzyıl içinde bu ülkenin seviyesi gerçekten de düştü. | Open Subtitles | يافتى, لا بدّ أن هذهِ البلدة أبكمتّ بآخر مائة عام. |
Ve dünya genelinde yüzlerce insanı, kurtarma için bir araya getiren şeydi. | TED | وهو ما جلب مائة ألف شخص للخارج لإنقاذ من حولهم من الحرب. |