Sence Camp David görüşmeleri ile aynı zamana rastlaması, planlı mı? | Open Subtitles | هل باعتقادك أن التوقيت مقصود ليتزامن مع محادثات كامب ديفيد؟ |
Belki de sana göre olan elemanlarınla münasebetsiz konuşmalar yapmaktır. | Open Subtitles | ربما شيئك الخاص هو أجراء محادثات غريبه مع العاملين لديكِ |
Birkaç dakika önce, metronun görgü kurallarına uyan bir grup yolcuyduk sadece. Direkt olarak göz teması kurmak yok, konuşmak yok ve kesinlikle sohbet etmek yok. | TED | كنا مجرد حفنة من الركاب الذين لتوهم، أتبعوا آداب النفق، لا أتصال عين مباشر لا حديث وبالتأكيد لا محادثات. |
Bir şöminenin insanları bir araya getirebileceğini ve sohbetler başlatabileceğini düşündüler. | TED | اعتقدوا أن مدفأة قد تجذب الناس وتساعدهم في بدء محادثات ما. |
Sadece adamın konuşmalarını kaydedip, bir kaç soru soracaklar. Büyütmeye gerek yok. | Open Subtitles | وهو سيقومون فقط بتسجيل محادثات ذلك الرجل وطرح بضعة أسئلة ليست مشكلة |
Ve böylece isyancılarla barış görüşmelerini başlattım. | TED | وبذلك، بدأت في محادثات سلمية مع المتمردين. |
Kolombiya ve gerillalar arasında barış görüşmeleri ayarlanıyor. | Open Subtitles | محادثات السلام مرتبة بين كولومبيا والفدائيون |
Barış görüşmeleri bu milletleri tanıyacaktı. Bunları onlar yaratmadı. | Open Subtitles | محادثات السلام ستعترف بهذه الأمم الجديدة التي لم تخلقهم |
Orta Doğu'da barış görüşmeleri hız kaybediyor. | Open Subtitles | توقفتْ محادثات السلام مجدداً في الشرق الأوسط |
Orada yüzeysel konuşmalar olmadığı gibi biz en özel kişisel duygularımızı, korkularımızı ve omurilik servisi sonrası yaşamlarımız için olan ümitlerimizi paylaştık. | TED | و لم تكن هنالك محادثات سطحية حيث تبادلنا أعمق أفكارنا ، و مخاوفنا ، وآمالنا لحياتنا بعد جناح العمود الفقري. |
KH: Genel olarak tüm bu cihazların benim göremediğim konuşmalar yapıyor olması endişe vericiydi. | TED | ك.ه: عموماً، كان من المقلق أنّ كل هذه الأجهزة تُجري محادثات قائمة وغير مرئيّة بالنسبة لي. |
Her molekül yalnızca ve yalnızca kendi partneri ile uyum sağlayabiliyor. Yani bu konuşmalar, özel ve gizli konuşmalar. | TED | كل جزيء يلائم جهاز الاستقبال الموجود عند شريكه فقط لاغير اذا فهذه محادثات خاصة وسرية |
Bu, güvenlik duvarları arkasından çıkmak istemelerini sağladı gerçekten yaşayan insanlarla gerçekten konuşmak istediler. | TED | هذا يجعلهم يريدون رحيل عن أجهزة المحمول وتلبية لنا شخصيا لإجراء محادثات حقيقية مع اشخاص حقيقيين فى الحياة |
Mesai saatleri dahilinde akrabalarla uzun sohbetler yapmak yasaktır. | Open Subtitles | لا يمكنني إجراء محادثات مطوّلة مع أقرباء العائلة خلال ساعات العمل |
Restoranlarda yabancıların konuşmalarını dinlemeyi çok seviyorum bu yüzden kocam sürekli beni eleştiriyor. | Open Subtitles | حسناً, زوجي دائماً ينتقدني... ...لأنه في المطاعم أحب أن أستمع إلى محادثات الغرباء |
Delegeler, bu sabahki olayı protesto etmek için Stratejik Silahların Sınırlandırılması görüşmelerini terk ettiler. | Open Subtitles | انسحب المفوضون من محادثات الحد من انتشار الاسلحة احتجاجاً على حادثة هذا الصباح |
Kaset başkan ve ona yardım edenler arasındaki konuşmaları içeriyor. | Open Subtitles | تحتوي الأشرطة على محادثات بين الرئيس ومساعديه في المكتب البيضوي |
Onunla bu soruşturmayla ilgili bir görüşme yaptın mı? | Open Subtitles | ذلك الذي أَستمرُّ بالمُحَاوَلَة لإخْباره. كَانَ عِنْدَهُ أنت أيّ محادثات |
Sıradan web sitelerindden gelen yükselen bir amerikan karşıtı görüşmeler var. | Open Subtitles | هناك محادثات معادية للولايات المتحدة الأمريكية آتية من المواقع المعتادة |
Bu hafta New York'ta başlayacak barış görüşmelerinin önemli isimlerinden biri görülüyordu. | Open Subtitles | لقد أعُتبر لاعب حاسم فى محادثات السلام التى تم تحديد بدأها هذا الأسبوع فى نيويورك |
Sanırım birçoğunuz bir ya da daha fazla konuşmasını izlemişsinizdir. İnternette sekiz konuşması var, | TED | أفترض أن الكثير منكم قد شاهد واحدا أو أكثر من محادثاته. لديه ثمانية محادثات على الانترنت، |
Dikkat çekmeden insanlarla muhabbet edebilmene vesile olur diye düşündüm. | Open Subtitles | أعتقد أنه سيكون لك محادثات مع الناس فوق بدون جذب الإنتباه |
Biraz önce 30 dakikalık süre zarfında üç ayrı sohbetten sıyrılıp bayanlar tuvaletine gitmenizi izledim. | Open Subtitles | لقد شاهدتكِ تجرين 3 محادثات في حمام السيّدات في غضون 30 دقيقة. |
Ekonomik eşitsizlik sohbetleri var. | TED | هناك محادثات عن التفاوت في المستوى الاقتصادي. |
Oluşması yıllar sürecek romantik bir takıntı ve normal şartlar altında gerçekleşen uzun muhabbetler. | Open Subtitles | هوس عاطفي لمدة سنوات و القدرة على إجراء محادثات مطولة تحت ظروف تبدو طبيعية |