Yıldırım düşerken arabada neden güvende olursun - tekerlekler tarafından izole edilmiş olursun. | Open Subtitles | لهذا أنت بأمان في السيارة أثناء عاصفة البرق فأنت معزول بواسطة الإطارات المطاطية |
- Ama bu darbe kafatasının sol tarafında izole edilmiş. | Open Subtitles | و لكن هذا الضرر معزول على الجانب الأيسر من جمجمتها |
Bence kasabadan ayrılsam iyi olacak. tenha bir yerlere giderim. | Open Subtitles | أحسبني عليّ الخروج من البلدة لمكانٍ معزول. |
İkisini de ıssız bir yere çekmeye başarmış, demek ki ne yaptığını biliyor. | Open Subtitles | لقد تمكن من إستدراج كلتاهما إلى مكان معزول مما يعني انه ناجح بالإغواء |
Ama, şimdi gittiği yer İmparatorluk'un en uzak sınırında tek başına dikilen bir kale. | Open Subtitles | لكنه سيغادر إلى حصن معزول في أقصى حدود الإمبراطورية |
Onlardan ayrı olduğun yanılsamasından kurtulduğun zaman, kendini sanki diğerleriymişsin gibi deneyimleyebilirsin. | TED | يمكنك ان تختبر نفسك كالكائن الاخر عندما ترى عبر وهم انك معزول عنهم |
Bu yaşlı insanların bilgeliği ücra bir yerdeki ihtiyarlar hakkındaki hikayelerin sadece bir derlemesi değil. | TED | ان حكمة هؤلاء الاجداد ليست مجرد تراكم علم من الاجداد في مكان معزول |
Talimatlar, sahilin üst tarafındaki izbe kanyona araçla gitmem yönünde... | Open Subtitles | التعليمات تحدد ان اقود سيارتى الى وادى معزول اعلى الشاطئ |
Issız bir yere gidin dikkat çekmediğinizden emin olun. | Open Subtitles | تذهبون معا الى موقع معزول حاولوا تجنب اي ملاحظة غير ضرورية |
Havalandırma sistemlerini tekrar kontrol edip karantinanın tamamen izole edildiğinden emin olmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أتحقق مجددا من أنظمة التهوية وأتيقن أن الحجر الصحي معزول بالكامل. |
Bunca yıl anneni içinde canlı tuttun canlı zihnindeki izole bir altyapı. | Open Subtitles | كل تلك السنوات التي أبقيتها حية بداخلك، روتين معزول في عقل حي. |
Bunu hesaplamıştı. O dünyayı içinde bir şey olmayan tamamen izole edilmiş bir ortam gibi düşünmüştü. Sadece enerji girişi ve çıkışı var şeklinde. | TED | كان يفكر في الأرض كأنها، نوعا ما مثل، تعرفون، مثل شيء معزول تماما بدون أي شيء داخله، حقا، فقط طاقة تأتي وتذهب. |
Ben de diyorum ki eğer köle olduğunu bilmiyorsan izole edildiğini veya ezilen olduğunu bilmiyorsan özgür olmak için nasıl savaşacaksın? | TED | فأجيبهم بالتالي: ما لم تدرك بأنك عبدٌ، وما لم تدرك بأنك معزول عن العالم أو مظلوم، فكيف لك أن تقاتل لتصبح حراً؟ |
İzole olduğunu biliyorsan bu, izole edilmediğin anlamına geliyor. | TED | أعني، إذا كنت تدرك أنك معزول عن العالم، هذا يعني أنك ليس معزولاً. |
Bekçi, onları, en tenha kulübeyi istemelerinden hatırlamış. | Open Subtitles | الحارس تذكر لأنهم طلبوا أكثر كوخ معزول لديهم |
tenha bir yere doğru gidersiniz ve sizi takip edip etmediklerine bakarsınız. | Open Subtitles | عليك الذهاب إلى مكان معزول وترى إن كانوا سيتبعوك |
tenha, fazla kimse yok. | Open Subtitles | معزول سيارات قليلة |
Bu adam nasıl oldu da ıssız bir yerde göğsüne saplanmış bir okla ve yanında sahte milyon dolarlarla öldü ki? | Open Subtitles | في مكان معزول فجأة مع سهم معروز في صدره و بالقرب من مليون دولار |
Bu zamanı gözden uzak bir yer Bulmaya çalışarak kullanırsınız | Open Subtitles | فأفضل ما يمكنك استخدامه هو إيجاد مكان معزول |
Bilim topluluğundan ayrı durarak bu şekilde çalışamam. | Open Subtitles | لا أستطيع العمل هكذا معزول عن المجتمع العلمي |
Otoyolun ne kadarı kaçırma için yeterince ücra? | Open Subtitles | كم من طول الطريق السريع معزول بما فيه الكفاية للقيام بالاختطاف؟ |
Çok az tanıdığım bir çocuğun peşinden izbe bir yere gitmezdim. | Open Subtitles | لم أكن لأتبع فتى بالكاد أعرفه نحو مكان معزول. |
Issız ama yakınlarda bir yerde geceyi geçirecektir. | Open Subtitles | سيمكث الليلة في أي مكان معزول ولكن ليس ببعيد. |
Eski bir "turist ağırlama merkezi". Tamamen tecrit edilmiş. | Open Subtitles | "مركز قديم للترحيب بالسيّاح، معزول كليّاً" |
İçine kapanık ve paranoyak bir hale geldi. | Open Subtitles | أصبح معزول ومذعور. |
Burada, yalıtılmış bir şekilde Afrika'nın çatısında, ...en nadir avcılardan biri yaşar, | Open Subtitles | معزول هنا على سطح أفريقيا واحد من أندر الصيادين في العالم |