Kumarbazlar tarafından dolup taşan kumarhanelerle dolu bir sığınak ve tamamen mafyanın kontrolünde. | Open Subtitles | لرجال العصابات بعيدا من القانون ملاذ مليئ بالكازينوهات والمقامرين وهو تحت سيطرة العصابات |
Bizler birer sığınak, birer sınıf, güvenli bölge, yemekhane, kaynak merkezi ve evet, hatta cankurtaran halatıyız. | TED | نحن مأوى طبيعي، صف دراسي، ملاذ آمن، غرفة غداء، محور الموارد ونعم، نحن حتى شريان حياة. |
Bu süreçte, vücudun kaynakları fetüs için uygun bir ortam oluşturacak şekilde kullanılır. Annenin büyüyen çocuğu besleyebilmesi için bir iç sığınak oluşturulur. | TED | أثناء هذه العملية، تبدأ أعضاء الجسم بتشكيل بيئة مناسبة للجنين بذكاء. وإنشاء ملاذ داخلي للأم لرعاية جنينها. |
Kilisede kendi köşesine çekilmiş sığınma talep etmeye çalışıyormuş. | Open Subtitles | مُدّعي عام. مُتحصّن في كنيسة يحاول الحصـــــــــــول على ملاذ. |
Sahadayken, kontrol şefinizle direkt görüşmek, son çare olmalıdır. | Open Subtitles | عندما تكون في الميدان أن تكون على اتصال مباشر مع الضابط المسؤول عنك من المفترض أن يكون آخر ملاذ لك |
Çoğu insan burayı bir kuş sığınağı olarak görür ama biz robotumuzu aldık ve aşağı gönderdik. | TED | ويعتقد أغلب الناس بأن هذا نوع من ملاذ للطيور، لكننا أخذنا الروبوت الخاص بنا، وأرسلناه إلى الداخل. |
Beni sığınak olarak kullanırken en kaliteli mermerden yapıldığımı söyleyip yağ çekiyordun. | Open Subtitles | عندما كُنتي تقومي بإستغلالي، كُنتِ تقولي أنني ملاذ غالي الثمن مصنوع من أغلى أنواع الرُخام |
Bu, tapınağın haritası. Bir sığınak. Adadaki, belki de son güvenli yer. | Open Subtitles | هذه خريطة لـ"المعبد"، إنّه ملاذ وقد يكون آخر مكان آمن بهذه الجزيرة |
Senden istediğim daha önce de yaptığın gibi zihninde bir sığınak oluşturman. | Open Subtitles | لهذا اريدك ان تصنع ملاذ في عقلك، .كما فعلت سابقاً |
Ve var oldukları zamanlarda, insanlar yalnızca vücutlarındaki yenilenmeyi hissetmekle kalmıyor, aynı zamanda ruhani bir sığınak buluyorlardı. | Open Subtitles | وعندما يستوعب الجميع ذلك لن يمكن للناس مرة أخرى تقوية بنيتهم وحسب لكنها أيضا ملاذ روحي |
Senin New York sığınak'ı başı görevin feshedildi. | Open Subtitles | مكانك كرئيس ملاذ مدينة نيويورك تم إلغائه |
Yaşlılar için sağlıklı güvenli bir sığınak olduğu sanılan bu yer bir kalp krizi merkezi haline dönüşmüş. | Open Subtitles | ما يفترض أن يكون ملاذ آمن للمسنين الأصحاء تحول إلى مركز نوبات قلبية |
Sahile vuran her şeyi toplayıp elimizde ne var ne yok bakmamız gerekiyor. Bir sığınak bulmalıyız. | Open Subtitles | ونعد قائمة بمؤونتنا، وعلينا العثور على ملاذ هيا بنا |
sığınma'da bir şeyler olmasını ve modern sosyetede yaşayabilir olmasını istiyor. | Open Subtitles | إنّه يريد شيئاً عن ملاذ واستمراريته في المجتمع المعاصر. |
Şu andan itibaren bunu son çare olarak kullanacağız. | Open Subtitles | من الآن فصاعدا، نحن فقط نستخدمة بمثابة ملاذ أخير. |
Yakınlarda peri sığınağı olduğunu duydum. | Open Subtitles | لقد سمعت بوجود ملاذ للجنيات بالقرب من هنا. |
İsterseniz fırtınada bir liman deyin. | Open Subtitles | سميها كما تشائين ملاذ عظيم من العاصفة إن كنتي ترغبين بذلك |
Kendi evim artık cennet olmadığına göre Tanrı'nın cennetinde gezinmeye olumlu bakıyordum. | Open Subtitles | وكنت كذلك بما أن المنزل لم يعد ملاذ آمن كنت مستعدة للبحث عن الرب |
Siyaset adamları, şirket liderleri için dinlenme yeri gibi. | Open Subtitles | الذي يشبه ملاذ للسياسيين، لقادة الشركات، |
Bu güvenli bir yerden çok uzaklara gitmek için kendi aracını nasıl tasarlayacağı konusunda fikir verir. | TED | ذلك يجعلك تفكر في كيفية تصميم المعدات الخاصة بك لطائفة طويلة بعيدا عن ملاذ آمن. |
Kıymetli şeyleri al, kardeşlerini uyandır, sığınağa gidiyoruz. | Open Subtitles | خذي كل شيء قيم، أيقظي أخوتك وأخواتك سنذهب إلى ملاذ آمن. |
Bugün bu verimli, uçsuz bucaksız otlaklar yaban hayatının dünya üzerindeki en önemli barınağı olarak korunuyor. | Open Subtitles | منتجة مراعي شاسعة اليوم يتمّ الحفاظ عليها بإعتبارها أهم ملاذ للحيوانات على الأرض |
Lanet olası çalışanlardan biriyim ve barınak aramaya geldim... | Open Subtitles | أنا عبدًا لعين، أتيت إلى هُنا بحثًا عن ملاذ |
Dua, bir hergelenin son sığınağıdır | Open Subtitles | الدعاء، آخر ملاذ |