Yani Bu demektir ki tesadüfi sonuçlara farklı bir bakış açısıyla bakmalıyız. | TED | اذا هذا يعني انه علينا ان ننظر بصورة مغايرة للعواقب الغير مقصودة |
Bu demektir ki vücudunuzun çoğu yeri sizden daha gençtir! | Open Subtitles | هذا يعني أن معظم جسمك هو صفقة جيدةوهوصغيرمما أنت عليه. |
İyi donanımlılar, iyi organize olmuşlar kızıl gökyüzünün üstündeler, Bu da demek oluyor ki onların kaynaklarını, ne bildiklerini bulmak zorundayız. | Open Subtitles | فهم مُجهّزون جيّداً، و مُنظّمون. وهم يشكّون بأمر السماء الحمراء. و هذا يعني أنّنا يجب أن نجدَ مصادرهم و ما يعرفونه. |
O zaman siktiğimin kapısından çekip gidebilirim anlamına da gelir. | Open Subtitles | هذا يعني أنه يمكنني أن أخرج من هذا الباب اللعين |
Şu demek: bu sayede endişelenmemize gerek kalmayacak... köpek hamile mi kaldı diye. | Open Subtitles | هذا يعني فقط انه بهذه الطريقه ليس علينا القلق حول حمل هذا الكلب |
Bu da demektir ki kasada 10 veya 12 milyon var. | Open Subtitles | هذا يعني أن هناك 10 أو 12 مليون دولار في الخزنة |
bunun anlamı, sistem aniden bir bütün olarak bir davranış sergilemeye başlar ve bu davranış, sistemin bileşenlerine bakılarak anlaşılamaz veya kestirilemez. | TED | هذا يعني أن النظام ككل يبدأ فجأة في إظهار سلوك لا يمكن فهمه أو التنبؤ به من خلال النظر إلى مكونات النظام. |
Bu demektir ki buraya saplanıp kaldık ve benim bacağım kırık. | Open Subtitles | هذا يعني اننا مازلنا عالقين هنا وانا لازال لدي قدم مكسورة. |
Bu iyi bir şey. Artık engel kalmadı. Bu demektir ki... | Open Subtitles | هذا شئ جيد، يشعر بالراحة، هذا يعني اننا نستطيع التفكير بخصوص, |
Bu demektir ki akıllı insanlar bu açıdadır. | TED | هذا يعني أن الناس الأذكياء في هذه الزاوية. |
Bu da demek oluyor ki, burada bir de iyi bir haber var, tasarruf ettiğimiz her enerji birimi ile, diğer dokuzunu da kurtarıyoruz. | TED | هذا يعني أنه توجد أخبار جيدة، لأن لأجل كل وحدة طاقة نحافظ عليها، نحافظ على التسعة وحدات الأخرى |
Bu da demek oluyor ki, bütün Philadelphia şehrinde, benim çıkabileceğim sadece 35 erkek vardı. | TED | و هذا يعني ببساطة أنه ليس هناك سوى 35 رجلا يمكن أن ألتقيهم في مدينة فيلادلفيا بأكملها. |
Bu da demek oluyor ki, yoksulluk sınırı altına indiğiniz anda geliriniz dolduruluyor. | TED | هذا يعني تعويض النقص في دخلك حالما ينخفض مستواك تحت خط الفقر. |
O zaman sahte tablo, orijinal tablonun içinde bulunuyor demektir. | Open Subtitles | هذا يعني أن اللوحة المزيفة كانت في مكان اللوحة الأصلية |
Güzel, O zaman artık saldırıya uğramaktan endişelenmeye gerek yok! | Open Subtitles | إذا هذا يعني أنه لاداعي لنقلق إذا كانت ستهاجم ثانية |
Oh, O zaman buradaki herkes aktörse tahminimce sende aktörsün ha? | Open Subtitles | ،أوه، أظن أن الجميع هنا ممثلين هذا يعني أنك ممثلة أيضاً |
Bu izne gerek olmaksızın demek, bu açık demek, bu üretken demek. | TED | وهذا يعني بدون ترخيص، هذا يعني مصادر مفتوحة، هذا يعني توليدية. |
Artık hiçbir bina yenilikçi olmak için çok küçük değil demek. Bu küçük Ren geyiği pavilyonu gibi. Gözetlemesi için yapılmış hayvanlar kadar kaslı ve güçlü. | TED | هذا يعني أنه لا بناية قط أصغر من أن يبدع فيها، كجناح الأيل الصغير هذا فهو قوي ووتري كتلك الحيوانات التي صمم لمراقبتها. |
Nineniz bunun üzerinde çalışıyordu, Bu da demektir ki çözmeye çok yaklaşmıştı. | Open Subtitles | جدتك كانت تعمل على بداية إذاً هذا يعني أنها كانت قريبة لاكتشافها |
3 kanunla programlandıklarını söyledin, Bu da demektir ki, bir insandan gelecek şiddete karşı kendisini korumaya çalışmayacak 1000 adet robotumuz var. | Open Subtitles | لقد قلت انهم مبرمجون فقط على القوانين الثلاثه هذا يعني ان لدينا 1000 روبوت لن يفعلوا شيئاً اذا تعرضوا لاعتداء من انسان |
Yani bu aradığımız adam değil, bunun anlamı asıl aradığımız dışarıda bir yerde. | Open Subtitles | اذا هو ليس المطلوب و هذا يعني أن من يقوم بهذا مازال طليقا |
Kütlenin Korunumu Yasası, kütlenin ne yaratılabileceğini, ne de yok edilebileceğini söyler, bunun anlamı kahramanımızın büyüklüğünün değişmesi illa ki kütlesini değiştirmeyecek. | TED | قانون مصونية الكتلة ينص على أن الكتلة لا تخلق ولا تفنى، هذا يعني أن كتلة بطلنا لن تتغير لمجرد أن حجمه تغير. |
bu demek oluyor ki, yakın arkadaşlarınızın ve akrabalarınızın 5'te 2'sine bir çeşit kanser teşhisi konulacaktır ve onlardan birisi ölecektir. | TED | هذا يعني أن 2 من كل 5 أشخاص من أصدقائك المقربين وأقاربك سيتم تشخيصه بنوع من أنواع السرطان، وسيموت واحد منهم. |
Miami'de, bunun anlamı ateşli DJ'lerle gece partileri anlamına geliyor ve içeri girmenin tek yolu kayıtlı seçmen olduğunuzu göstermek. | TED | في ميامي، هذا يعني حفلات طوال الليل مع منسقي أغاني رائعين حيث الطريقة الوحيدة بالدخول هي بإظهار أنك مُسجل للتصويت. |
Bu, bilgi akışının kesin olarak okuyucunun ellerinde olduğu anlamına gelir. | TED | هذا يعني أن نسبة انتقال المعلومات تقع تمامًا في يدي القارئ. |
bu şu anlama geliyor ki, ona liseden sonra sahip olmamışlar. | Open Subtitles | هذا يعني أنكِ لم تنجبيه إلا بعد وقت طويل من الثانوية |