| Adını gizli tutmayı tehlikeye atacak bir şey yapmamak kliniğin görevi. | Open Subtitles | من واجب العيادة ان لا تفعل اي شيء يعرض هويتك للخطر |
| Hastanenin görevi uyuşturucuyla ilgili bir hasta geldiğinde polise bildirmektir. | Open Subtitles | واجب المستشفى هو إبلاغ الشرطة عندما توجد حادثة تتعلق بالمخدرات |
| Neden Phyllis'in görev sırasında uyuya kaldığını bildirmeyi ihmal ettiler. | Open Subtitles | لماذا فشلوا في أن إعلامنا كان فيليس رقدوا على واجب. |
| Çok garip bir seçim olduğunu düşünmüştüm, ama ev ödevi için olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أظن انى وجدته اختيارا غريبا, ولكن, قال انه من اجل مشروع واجب منزلى |
| Benim görevim koruyabildiğim kadar ABD vatandaşını korumak. | Open Subtitles | ان واجب يحتم علي حماية ما اقدر عليه من مواطنين امريكا |
| Hapise gidiyorum, ve sen bana ödev mi veriyorsun ? | Open Subtitles | أنــا ذاهبة إلى السجن ، وأنتِ تعطيني واجب منـــزلي ؟ |
| Çocuğunu korumak her anne babanın görevidir ama kendi hayatını yaşamak çocuğun zorunluluğudur. | Open Subtitles | إنها مهمة الآباء حماية أولادهم، ولكنه واجب الأولاد عليهم أن يعيشوا حياتهم الخاصة. |
| Gerçek bir şövalyenin görevi; ...korunmaya kollanmaya ihtiyacı olanlara yardım etmektir. | Open Subtitles | إنه واجب الفارس الحقيقي أن .يحمي ويعتني لمن هم في حاجة |
| Bu kabuğun iki görevi var, yine ekonomik açıdan. | TED | هذا الجلد يخدم واجب مضاعف , مرة أخرى للاقتصاد |
| Adil dövüşse, bir erkeğin görevi. Ama bu şekilde... | Open Subtitles | القتال العادل واجب على الرجل لكن بهذه الطريقة ؟ |
| Sana destek veren insanlardan, Tertemiz olma gibi vatanseverlik gerektiren bir görev aldın, ve insanlarla olan anlaşman bu. | Open Subtitles | لديك واجب وطني وهو أنه يجب أن تكون صارما مع هؤلاء الناس الذين قد. ينقلبون عليك في أية لحظة |
| Baba'nın gazabının bir yüzü olmalı ve bu görev benim. | Open Subtitles | يجب أن يكون غضب الأب وجه. وهذا واجب من الألغام. |
| Ev ödevi var. Ev ödevi yapan bir kızla çıkıyorum. | Open Subtitles | لديها واجب منزلي, أنا أواعد فتاة لديها واجب منزلي |
| Bu hafta her birinizin ev ödevi var. | Open Subtitles | سنراك الأسبوع القادم في هذا الأسبوع لكل واحد منكم واجب منزلي |
| Bu şehre yardım etmek gibi bir görevim veya zorunluluğum yok. | Open Subtitles | ليس لدي واجب أو إلتزام لأساعد هذه المدينه |
| Geleneksel bir sınıfta, ödevleriniz vardır, ödev, ders, ödev, ders, ve sonrada sınav. | TED | في الفصول التقليدية لديك عدد من الواجبات واجب ثم محاضرة، ثم واجب ثم محاضرة ثم تخضع لإمتحان نهائي |
| Onu bir köpek gibi öldürmek her vatanseverin görevidir. | Open Subtitles | إنه واجب بسيط لشخص محب لوطنه أن يقتله كالكلب |
| 2 yaşında birinin ödevini kendim de halledebileceğimden gayet eminim. | Open Subtitles | واثق أننى أستطيع تولي أمر واجب منزلي لفتاة بعمر السنتان |
| Senin Tanrıya karşı görevin varsa, benim de halkıma karşı var. | Open Subtitles | ربما يوجد لديك واجب تجاه الرب لكنى لدى واجبى اتجاه اهلى |
| Bazıları jüri görevinden kaçmak için herşeyi yaparlar. | Open Subtitles | البعض يفعل اي شيء للهرب من واجب هيئة المحلفين |
| Eğer gazeteciniz haklıysa, ...bu ketum orospu çocuklarını adalete teslim etmek için yasal bir görevimiz ve ahlaki bir zorunluluğumuz var. | Open Subtitles | ، إن كان صحافيك على أعقاب أمرٍ فعلاً فإنّ لدينا واجب قانونيّ و أخلاقيّ . لنجلب أبناء السفلة أولائك إلى العدالة |
| Avukatın işi Yanlışa Doğruya karar vermek değil. | Open Subtitles | واجب المحامي أَنْ يَرْبحَ القضية تحت أيّ ظرف. لا شيء ما عدا ذلك |
| Yok ama ona bir müddet ev ödevimi yaptıramayacağım. | Open Subtitles | لا ، لكن لو كنت مكانك لما عطيته واجب منزلي لبعض الوقت |
| Anne, bütün gün seninle sohbet etmek hoşuma giderdi ama ödevim var. | Open Subtitles | أمي أحب أن أتحدث معك طول اليوم و لكن لدي واجب مدرسي |
| Yeni ev ödevin mi? | Open Subtitles | واجب البيت الجديد؟ البرودة الجنسية في النساء؟ |
| Teorini kanıtladım işte. Psikopat olduğu teşhisini koydum. Rica ederim. | Open Subtitles | لقد أثبتُّ نظريّتكَ، وتم تشخيص الحالة المعنيّة، ولا شكر على واجب. |