| Aynı patlamada kocam, Jake ve Sam Houston vuruldu. | Open Subtitles | نفس إنفجار قذيفة ضرب زوجي وجيك وسام هيوستن |
| Sam'le arkalarından gidelim. Dinamiti geri alabiliriz. | Open Subtitles | اسمح لي وسام وملاحقتهم يمكننا إعادة تلك الديناميت |
| Jesse, bu iş bittikten sonra Sam'le ben uzun süre birlikte takılır mıyız sence? | Open Subtitles | جيسي، عندما ينتهي كل هذا هل تفترض، ربما أنا وسام يمكن أن نبقى على طول الوقت؟ |
| Bugün Başkanlık Makamı Özgürlük Madalyası'nı feminist bir ikona veriyorum. | Open Subtitles | و أنا سأمنح وسام الحرية الرئاسي اليوم إلى رمز نسوي |
| Bu görev için size madalya verilemeyecek fakat başka bir takım yararları olacak. | Open Subtitles | أنت لن تحصل على وسام على هذا لكن سيكون هناك منافع اخرى ملموسة |
| - Sam'le ne zamandır görüşüyorsunuz? | Open Subtitles | مُنْذُ مَتَى لَهُ أنت وسام رَأى بعضهم البعض؟ |
| Yarın akşam büyük partiyi veren Sam Jones musunuz? | Open Subtitles | وسام جونز الذي هو وجود الحزب كبيرة ليلة الغد؟ |
| Yani diyorsun ki, Sam ve benim onunla iletişim kuracağımızı biliyordu, öyle mi? | Open Subtitles | اذن أنت تقول بأنه علم انني وسام نحاول الإتصال به؟ |
| Evet, tamam. Bunlar Gloria, Rose, Leslie, Taylor, Allison ve Sam. | Open Subtitles | حسناً هذه جلوريا، روز ،ليسلى تايلور ،الليسون وسام |
| So, are you and Sam headed back to Central America? | Open Subtitles | إذاً أنتَ وسام سترجعون إلي أمريكا الوسطي؟ |
| Teal'c, Jack ve Sam'in başı belada, merkez bilgisayar bölümünde. | Open Subtitles | جاك وسام في مشكلة في مستوى الحاسوب الرئيسي |
| Lauren ve Sam arkadaştı. Onları kampa gitmeleri için birlikte uçağa bindirdik ve onları kaybettik. | Open Subtitles | ابنتك وسام كانا أصدقاء وضعناهم معاً على الطائرة |
| Toby, Nick ve Sam şu anda şehir merkezine doğru gidiyorlar. | Open Subtitles | توبي ونيك وسام ذاهبون إلى وسط البلدة الآن |
| İşte burada fantezinin Onur Madalyası versiyonu sona eriyor ve hayaller karanlığa bürünüyor. | TED | وهنا تنتهي نسخة وسام الشرف الخيالية وتُظلمُ الصورة. |
| Bir Gümüş Yıldız, bir Bronz Yıldız, birkaç cesaret Madalyası... | Open Subtitles | حصلت على نجمة فضية ونجمة برونزية ومرتين على وسام القلب القرمزى |
| O Şeref Madalyası, bizim en yüksek ödülümüz. | Open Subtitles | هذا وسام الشرف , اعلى مكافأه يمكن ان يحصل عليها جندى |
| Buraya bunun için mi geldiniz? Bana madalya takmak için mi? | Open Subtitles | ما السبب الذي جئت من أجله لتقلدني وسام ؟ |
| Yargıca üstünde benim imzam olan, sahte bir madalya yollayacaksınız! | Open Subtitles | الان وسام مزيف للقاضى مزيلا بتوقيعى على الشهاده |
| Sana en sert adam madalyasını vermeliler! | Open Subtitles | علينا أن نُرَشِحَكَ لتحصل على وسام الدولة الشرفي كأقسى رجل |
| Kardeşim Meclis Nişanı'nı aldı. | Open Subtitles | إستلم أخي للتو وسام الشرف من الكونجرس والسيد الرئيس كرمه |
| Wisam, FBI'ın buraya girmesine izin verme. Beni elçiliğe götür. | Open Subtitles | (وسام) ، لن ندع المباحث تقبض علينا أوصلني إلى السفارة |
| Ülkene hizmet ederken yaralandığını anlıyor, ve bu madalyayı sana vermekten gurur duyuyorum. | Open Subtitles | تقديراً للدم الذي سفكته في خدمة بلادك يشرفني أن أقدم لك وسام القلب الارجواني |
| Ki bu sadece cesur insanlara verilen Zafer nişanıdır. | Open Subtitles | و الذى هو كما تعرف وسام صليب فيكتوريا و منح له على شجاعته |
| Bahriye Haçı'nı siper kazanlara vermiyorlar. | Open Subtitles | إنهم لا يمنحون "وسام البحرية" فقط من أجل حفر الخنادق |
| Getirdiği tüm resimler ve madalyaları buraya asarım. | Open Subtitles | حينما يَحْصلُ على وسام أَو صورة أُعلّقُه فوق هنا. |
| Polis sana cesur vatandaş Ödülü vermek istiyormuş. | Open Subtitles | لقد إستلمت مُكالمة من الشرطة تقول بأنهم يريدوا أن يعطوك وسام الشجاعة |
| Nişan aldı. | Open Subtitles | وحصل على وسام الشرف من الكونجرس |