biliyordum ki eğer bunu yeterince iyi yaparsam bu şampiyon zihniyeti yarışmaya yansıyabilirdi. | TED | وعلمت أنني إذا بذلت جهداً كافياً، فستنعكس الصحة النفسية للأبطال على أرض المواجهة. |
Tehlikede oldugunu biliyordum çünkü ta çoklu evrenin ötesinden hissettim. | Open Subtitles | وعلمت أنك في خطر لأني استبصرت الأمر عبر الأكوان المتعددة |
Şans sonunda bana gülmüştü ve bunu mahvetmiştim. biliyordum ki ikinci bir şansım olmayacaktı. | TED | أخيرا حصلت على فرصتي، لكنني ضيعتها، وعلمت أنني لن أدعى قط مرة أخرى. |
O anda sana güvenmem gerektiğini bilecek kadar çok şey öğrendim. | Open Subtitles | في هذه اللحظة علمت كل شيء وعلمت أنني أستطيع الوثوق بك |
13 yaşındayken başımdan geçen törenin kadın sünneti olarak bilindiğini öğrendim. | TED | وعلمت أن هذا الاحتفال الذي حضرته عندما كان عمري الـ 13 ، كان يطلق عليه ممارسة تشويه الأعضاء التناسلية للإناث. |
Yıllar önce, sonunda bir problemim olduğunu anladım ve yardıma ihtiyacım olduğunu biliyordum, Yardım istemekten çekiniyordum. | TED | منذ سنوات مضت، عندما أدركت أخيراً أنني أعاني من مشكلة وعلمت أيضاً أنني أحتاج للمساعدة، كنت خائفاً جداً من طلبها. |
Ve bu evde yalnız olmanın ve hayatımın sensiz olmasının nasıl bir şey olduğunu anladım. | Open Subtitles | وعلمت ماهو شعور أن أكون وحيده في المنزل أن لا أجدك في حياتي |
Bir ödül daha kazanmanın, benim için pek önemi olmadığını biliyordu. | Open Subtitles | وعلمت أن فوزها بالثالث لن يعني لي الشيء الكثير |
Polislerin cinayet işlemek için en istekli adamın peşinden gideceğini biliyordun. | Open Subtitles | وعلمت أنّ الشرطة ستلاحق الشخص الذي يملك الدافع الأكبر لإرتكاب الجريمة. |
Ve biliyordum ki bir gün, toplumuma, bir şey; küçük bir şey katacaktım. | TED | وعلمت أنه في يوم ما وأود أن أساهم في شيء، ولو كان أمرا بسيطا لمجتمعي. |
O zamanlar, 35 yaşındaydım ve bunun, doğuştan özürlü bir çocuğumuz olma ihtimalinin yüksek olduğu anlamına geldiğini biliyordum | TED | حينها، كنت في ال 35 من عمري وعلمت أنه لدينا نسبة مخاطرة مرتفعة أن ننجب طفلًا بعيب خلقي |
Ayağımı tereddüt etmeden soldaki kısma attım ve yaptığımı biliyordum. | TED | اندفعت قدمي نحو الجدار من على اليسار بدون تردد، وعلمت أنني قد فعلتها. |
dedim. Bunu topluluğa karşı dile getirirsem finansal bir kayıp yaşayacağımı biliyordum | TED | وعلمت أنني لو تحدثت عن ذلك علنا، سأواجه خسارات مادية. |
Onun için herşeyi yapacağını biliyordum. | Open Subtitles | وعلمت أنك ستفعل أى شىء لأجلها عرفت فى هذا الوقت أنك المناسب لهذه المهمة |
Bu kızların da benzer çizgi filmlerle büyüdüklerini öğrendim. Tek farkı propagandanın Güney Kore ve ABD karşıtı olmasıydı. | TED | وعلمت أيضًا أن هؤلاء الفتيات كبرن وهن يشاهدن كرتونًا مشابهًا، لكنه حملة إعلامية ضد كوريا الجنوبية والولايات المتحدة. |
Sonra Thugee tarikatının gerçekten eskiden var olduğunu ve anlatılmayacak şeyler yaptığını öğrendim. | Open Subtitles | وعلمت لاحقاً أنها حقيقية وقامت بصورةٍ شنيعة |
Ölmekte olan kardeşini gördüm ve tılsımın çalındığını öğrendim. | Open Subtitles | حين وجدت أختك تموت وعلمت أن التميمة قد سرقت |
Onda bir şeyler olduğunu anladım ve buraya getirdim. | Open Subtitles | معي اجلبه ان عليه شاهدته,ينبغي عندما وعلمت المسرح الى |
Sonra Bess'e baktım ve anladım intikam yolu uzun, yalnız ve asla çıkamayacağın bir yoldur. | Open Subtitles | بعدها رأيت بيس وعلمت طريق الانتقام مظلم وملئ بالوحده والذي لن تخرج منه ابدا |
Arabasını otoparkta görünce bir şeyler olduğunu anladım. | Open Subtitles | رأيت سيارته مركونة وعلمت ان هناك شيء ما أنتِ بخير ؟ |
Gecenin sonunda, Grant hiç denizkızı olduğunu görebiliyordu ve ben hiç Rick Hardy biliyordu. | Open Subtitles | في نهاية الليلة , غرانت رأى بأنني لست حورية وعلمت بأنه ليس ريك هاردي |
Bilgisayarlar tekrar açılıp, bir sonraki mahzen envanterini kaydedene dek güvende olduğunu biliyordun. | Open Subtitles | وعلمت أنك بأمان حتى يقوم الحاسوب مرة أخرى بجرد أجهزة المخبأ |