"وليس لدي" - Translation from Arabic to Turkish

    • da yok
        
    • bende olmayan
        
    • zamanım
        
    Ben hiç Yunanistan'a gitmedim, gitmek gibi bir planım da yok. Open Subtitles لم أذهب هناك من قبل, وليس لدي اية خطط لذهاب هناك
    Tezkerem üzerimde değil ve rüşvet verecek param da yok. Open Subtitles لم يكن لديك تصريح لي وليس لدي أي أموال الرشوة.
    Ayrıca metronidazol da yok, ve bu çocuk dizanteri hastası! Open Subtitles لدي أيضاً هذا الطفل المريض وليس لدي دواء له
    Ve kıza dedi ki, "Onda bende olmayan ne var?" Open Subtitles وقال لها ""ماذا لديه وليس لدي""
    Para olmadığı çok belli ve benim de iade edecek zamanım yok. Open Subtitles من الواضح انها ليست نقداً وليس لدي الوقت في حياتي لإرجاع الأشياء
    Sadece binanın etrafında koşturuyorum ve zamanı kaydettiğim falan da yok. Open Subtitles لا أعلم , أنا فقط جعلته يركض حول المبنى وليس لدي نية للتوقيت له
    Saatte 8 dolar kazanıyorum ve sigortam da yok. Open Subtitles أنا أجني 8 دولارات في الساعة وليس لدي تأمين
    Çocuğun nerede olduğunu bilmiyorum ve öğrenme şansım da yok. Open Subtitles أنا لا أعرف أين يكون الطفل، وليس لدي أي طريقة للمعرفة.
    Değiştirebilirdim ama kontroller devre dışı. Değiştirecek parçam da yok. Open Subtitles أستطيع ذلك , لكن أجهزة التحكم معطلة وليس لدي وقت لإستبدالها
    Kocam enkaz altında kaldı, çocuğum da yok. Open Subtitles زوجي مدفون تحت الأنقاض وليس لدي أولاد.
    Evli değilim, çocuğum da yok ve biri bana yeterince para verirse kafanızı uçururum. Open Subtitles أنا لست متزوجا وليس لدي أطفال... وسأقوم بتفجير رأسك إذا دفع لي شخص بما فيه الكفاية
    - Kapı kolun yok ki. - Kravatım da yok zaten. Open Subtitles ليس لديك مقبض باب وليس لدي ربطة عنق
    Bu durum için hazırda bir anne konuşmam da yok. Open Subtitles وليس لدي حديث ام محضر لهذا ايضا
    Seks yaşamım da yok, yani sende kalabilir. Open Subtitles وليس لدي حياه جنسيه لأتكلم عنها, لذا... تستطيع الأحتفاظ به لنفسك
    Çok karmaşık işlemler yapıyor, ve bunlara girmeye zamanım yok, ama bu dişinin büyüleyici yönü şu ki, hata yapmayı sevmiyor. TED إنها تقوم بمهام معقدة جداً، وليس لدي وقتا للقيام بها، لكن الأمر المدهش عن هذه الأنثى هو أنها لا تحب الوقوع في الأخطاء.
    Bunların hepsinden bahsetmeye zamanım yok. Ama kişisel çıkarı düşünün. TED وليس لدي ما يكفي من الوقت للحديث للتطرّق إليها جميعا. ولكن فكّروا في المصلحة الذاتية.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more