"يحمله" - Translation from Arabic to Turkish

    • taşıdığı
        
    • taşıyor
        
    • elinde
        
    • taşıması
        
    • elindeki
        
    • getireceğini
        
    • tuttuğu
        
    • taşımak
        
    • tutuyor
        
    • elindeydi
        
    • tutmuyorsa
        
    • taşıdığına
        
    Şu seninle olan genç adam. Kucağında taşıdığı nedir. Open Subtitles هذا الشباب الذي معك ما الذي يحمله تحت ذراعه؟
    Yanına aldığı tek şey, John Wayne gibi taşıdığı silahı. Open Subtitles كل ما لديه هو ذلك المسدس اللعين الذي يحمله مثل جون واين
    Bu devasa şelale, hacimsel olarak karadaki en büyük şelale olan Kongo Nehri'nin Inga Şelalesi'nden saniyede yaklaşık olarak 166 kat daha fazla su taşıyor. TED هذا الشلال الهائل يحمل ماءً في الثانية على حافته يعادل 116 ضعف الماء الذي يحمله شلال إنغا في نهر الكونغو، والذي يعد أكبر الشلالات حجمًا على اليابسة.
    Görünen o ki elinde tuttuğu şey cep telefonuymuş. TED ويتضح فيما بعد أن ما كان يحمله في يده ليس إلا هاتفا خلويا.
    Çok ağır. Biçimsiz. Ve yol boyunca taşıması gerekiyordu. Open Subtitles فهو ثقيل للغاية وصعب التداول وكان لزاما عليه أن يحمله لمسافة طويلة
    Çömlekçinin elindeki çamur çömleğe Dönüşür. Open Subtitles الطين الذى يحمله صانع الأوانى يتحول الى آنية
    ve geleceğin ne getireceğini de biliyorum. Open Subtitles وأنا أعلم مسبقاً ما يحمله المستقبل
    Bir jaffa taşıdığı Goa'uld ile iletişim kurmaz. Open Subtitles الجافا لا يتصل مطلقا مع الجواؤلد الذى يحمله
    Ama şimdi anlıyorum ki taşıdığı yükü şikayet etmeden taşımış. Open Subtitles ولكن الآن أفهم العبء الذي كان يحمله بدون شكوى
    O yüzden, bazen davranışları biraz tuhaf gibi görünüyorsa, üzerinde taşıdığı bu yükü hatırla. Open Subtitles إذن لو كان سلوكه أحياناً يبدو غريب قليلاً حاولي تذكر الحزن الذي يحمله.
    Şu taşıdığı tablet bilgisayarı görüyor musun? Open Subtitles وهل ترى ذلك الكومبيوتر اللوحي الذي يحمله ؟
    Balistiktekiler taşıdığı silahı 4 çözülmemiş suikastla ilişkilendirdi. Open Subtitles بالتعرف على المقذوفات تم ربط السلاح الذي كان يحمله مع بأربع جرائم قتل غير محلولة.
    taşıdığı isme layık, önemli bir konumu hak ediyor. Open Subtitles إنه يستحق مركز مرموق يستحقه للاسم الذي يحمله
    Sen boğayla güreştiğin gün baban mızrak taşıyor muydu? Open Subtitles هل كان والدك يحمله معه يوم قتلك للثور ؟
    Onları, müstehcen bir kartpostal gibi yanında taşıyor. Open Subtitles يحمله معه دوما كالبطاقات البريديه.
    Şimdi, ekonominin kontrolü ve mal varlığımızın düzenli olarak soyulması bankerlerin elinde tuttuğu Rubik küpünün sadece bir yüzü. Open Subtitles الآن، السيطرة على الإقتصادِ والسرقةِ المستمرة للثروةِ هو وجه واحد لمكعبٍ يحمله البنكيون بايديهم
    Yarış boyunca,Idare ninjaları kendisini taşıması için kiraladı. Open Subtitles لقد جعل أيداتي الننجا الذي أستأجره يحمله أثناء السباق
    Şimdi eski patronları tarafından, elindeki sırlar yüzünden izleniyor. Open Subtitles الان يطارد بواسطة رئيسه السابق بسبب السر الذي يحمله
    Fakat geleceğin neler getireceğini bilemeyiz. Open Subtitles لكننا لا نعلم ما يحمله المستقبل.
    Sular taşımak için yükselti fakat biz seni güvenle Tanrı'ya döndürdük. Open Subtitles الماء الذي يحمله الورد، و يعود بعدها سالمًا إلى خالقه
    Dürbünü, David Williams tutuyor olmalıydı. Open Subtitles ديفيد وليامز يفترض بأنه كانت يحمله.
    Kieran gömüldüğünden beri bu anahtar hep Büyücülerin elindeydi. Open Subtitles هذا المفتاح لم يحمله الا السحرة منذ يوم دفن "كارين".
    9 mm'lik tabanca hiç, hiç seksi değildir. Tabancayı Gael Garcia Bernal tutmuyorsa. Open Subtitles "ومسدس عيار 9 ملم ليس جذاباً، إلا إذا كان (غايل غارسيا بيرنال) يحمله."
    Ben insanların ne taşıdığına bakarak bu araştırmayı beş yıl kadar sürdürdüm. TED لذلك أنا قمت بالأبحاث لمدة خمسة أعوام أبحث فيما يحمله الناس معهم من أشياء.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more