"يحملون" - Translation from Arabic to Turkish

    • taşıyor
        
    • taşıyan
        
    • taşıyorlar
        
    • taşır
        
    • sahip
        
    • vardı
        
    • hamile
        
    • elinde
        
    • taşıdığı
        
    • taşıdığını
        
    • taşımazlar
        
    • taşıyorlardı
        
    • taşımaz
        
    • taşırlar
        
    • taşıyanlar
        
    Ve görünüyor ki insanlar bir sürü şey taşıyor. TED وتبين أن الناس يحملون الكثير من الأشياء،
    Sen Bağdat'ta kal. Hediye taşıyan hamal kılığına girmiş askerler göndereceğim. Open Subtitles إبقى انت فى بغداد سأرسل جنودا فى زى حمالين يحملون الهدايا
    Daimi onaylanma ihtiyacını geleceklerine taşıyorlar mı ? Belki evet, çünkü iş verenler bana gelip TED و هل يحملون هذه الحاجة معهم من اجل التحقق المستمر في حياتهم المستقبلية ؟
    Sahadaki ajanlar tek seferlik not defteri taşır, pedler gibi. Open Subtitles العملاء في الميدان يحملون دفتر ملاحظات لمرة واحدة مثل لوحة
    Hepsi de mükemmel bir şekle sahip ve hiçbiri de birazcık bile yağ barındırmıyor. TED جميعهم مثاليي البنية، ولا يحملون اية دهون
    Altın elerken ve civayla zehirlenmiş suyun içinde dolaşırken kadınların sırtında bağlanmış çocukları vardı. TED العديد من النساء يحملون أطفالاً مشدودين على ظهروهم بحزام بينما كُنّ يُنقّبن عن الذهب، يخوضون في ماء مسموم بالزئبق.
    Hastalarım, doktorlarının kadınların hamile kalabildiğine hâlâ inanamadığını duysa çok sevinirdi. Open Subtitles مرضاي يحبّون ذلك. يعتقدون بأن طبيبهم مازال لا يستطيع أن يصدّق بأنّ النساء يحملون.
    Kadınlarla oynaşmayın, kocaları silah taşıyor. Open Subtitles لا تعبث مع النساء اللواتى أزواجهم يحملون أسلحة
    Nüfusun % 99'u Faşist partinin kartını taşıyor. Open Subtitles تسعة وتسعون بالمائة . من السكان يحملون بطاقة الحزب
    Onlar pankart taşıyor, çünkü mücadeleyi seviyorlar. Open Subtitles أنهم يحملون الشعار لأن .. ـ لأنهم يحبون المناضلة
    Ve genellikle cep telefonu taşıyan ve gazeteyi arayan tipler değildi. Open Subtitles وفي العادة هُم لا يحملون هواتف نقالة و لا يتصلون بالصّحف
    Sırtında silah taşıyan, çatışmaya giren çıplak elle bir şeyleri öldüren bir adamdı. Open Subtitles إنه من نوعية الرجال الذين يحملون سلاحاً ويخوضون نزاعات ويقتلون الأشياء بأيديهم المجردة
    Evet, senin ve şehirde rozet taşıyan diğer birçok kişinin de bildiği üzere burası CIA için veri çıkarma istasyonu. Open Subtitles أجل، وكما تعلم أنت والكثير من الناس الذين يحملون شارات في هذه المدينة هذا المكان يعد محطة استخراج البيانات للمخابرات
    Tüm sıtma vakalarının çoğunu, %99'unu falan taşıyorlar. TED فهم يحملون تقريبا ما يوازي 99 بالمئة من الملاريا التي لدينا.
    Oralarda yollar yok. Bu yüzden, genellikle kendi ağırlıkları kadar olan yükleri kendi sırtlarında Himalaya dağlarında bir yukarı bir aşağı taşıyorlar. TED لاتوجد هناك طرق. لذا، يحملون أكواما من الصخور على ظهورهم، غالبا ثقل يعادل أوزانهم، لأعلى وأسفل جبال الهمالايا.
    Hayır, hayır, yapma. Bir centilmen her zaman hanımefendilerin eşyalarını taşır. Open Subtitles لا , لا , هيا , النبلاء دائماً يحملون أغراض السيدات
    Ünlü yazarlarla aynı soyada sahip aktörlerin okumalarını yolluyorlar sana. Open Subtitles يرسلون لك أعمال لمؤلفين مشهورين يؤديها ممثلين يحملون نفس أسم العائلة.
    Hepsinin silahları vardı, bazılarının ise taarruz tüfekleri. TED كانوا جميعًا يحملون مسدسات، وبعضهم كان يحمل بنادق هجومية.
    İnsanların birbirine bakarak bile hamile kaldığını duyuyorum. Open Subtitles أسمع قصصاً عن أشخاص يحملون من النظر لبعضهم فقط
    Ayrıca bize el sallayan insanların da görüntülerini aldık. Yol boyunca binlercesinin. Hepsinin elinde bir telefon TED استطعنا أيضًا أن نلتقط صورًا لأشخاص يلوحون إلينا، أشخاص على طول الطريق، الآلاف منهم، وجميعهم يحملون هاتفًا بأيديهم.
    Babalarınız sorumluluk taşıdığı için çok daha cesur. Open Subtitles أباءكم أكثر شجاعة لأنهم يحملون المسؤولية
    Hayır, kazayı görmemiş, ancak üç adamın bir ceset taşıdığını görmüş. Open Subtitles لا، لم ير الحادث لكنه رأى ثلاثة رجال يحملون الجثة
    İnsanlar normalde yanlarında, kuru kabızlık geçirmiş ölmüş bir anayasa mahkemesi hâkiminin kitabını taşımazlar. Open Subtitles الناس عادة لا يحملون كتباً أكاديميه جافه عن أحكام المحكمه العليا
    Üzerlerinde, şeytanlar gibi zıplayan insanlar paket yapıp onları dışarıya taşıyorlardı. Open Subtitles وفوق هذه الفوضى كان العمال يحملون هذه المقتنيات ويلقون بها للخارج
    Çünkü bilmek isteyenler, bir silah taşımaz ceplerinde ve kalplerinde nefret olmaz. Open Subtitles لأن الذين يريدون الحقيقة لا يحملون المسدسات فى جيوبهم والكراهية فى قلوبهم
    İçlerinde, türlerini gelecek evrimsel döngüye taşıyacak olan genetik kodu taşırlar. Open Subtitles بداخلهم يحملون شفرة الجينات هذا سيأخذهم إلى المرحلة التالية من التطور
    Onun sözleri kalbinde... arzular, hayaller, tasarılar ve ayrıca kaygılar... sorunlar ve korkular... taşıyanlar için. Open Subtitles كلماته لأولئك الماكثين بين ظهرانينا، الذين يحملون في أفئدتهم الرغائب والأحلام والمشاريع، لكنهم أيضاً قلقون،

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more