Bu çok zaman alır ve bu onları sadece kızdırır. | TED | ذلك يستغرق وقت كبير، وهذا فقط الذي أزعجهم. |
- Biliyorsun, bu işler zaman alır. - Elimde olmayan bir şey varsa o da zaman. | Open Subtitles | ـ كما تعرف ، هذا الأمر يستغرق وقت ـ الوقت هو ما لا أملكه |
Tüm keçiyi pişirmek iki saatten çok daha fazla zaman alır. | Open Subtitles | يستغرق وقت أطول من ساعتين لطبخ الماعز بأكمله |
Kazanmak zaman alabilir ama, çalmak zaman almaz. | Open Subtitles | كسب العيش قد يستغرق وقت لكن السرقة لا تأخذ الكثير من الوقت |
Bu aslında çok uzun zaman alabilir. | Open Subtitles | هذا قد يستغرق وقت طويل، في الحقيقة |
Eğer zaman gerekiyorsa zamanım var yoksa yapmazdım bunu. | Open Subtitles | إذا كان هذا الشي يستغرق وقت لماذا أنا هنا |
Eğer zaman gerekiyorsa zamanım var yoksa yapmazdım bunu. | Open Subtitles | إذا كان هذا الشي يستغرق وقت لماذا أنا هنا |
Bırak kendi gelsin. Gelecek. Sadece zaman alır. | Open Subtitles | .أنه فقط يستغرق وقت |
Bu zaman alır. | Open Subtitles | وهذا يستغرق وقت |
Ama Bay Weenie'yi bulmamız çok uzun zaman alabilir. | Open Subtitles | ولكن العثور على السيد (وينى) ممكن ان يستغرق وقت.. طويل.. طويل |
- zaman alabilir. | Open Subtitles | -هذا يمكن أن يستغرق وقت |