"يعبث" - Translation from Arabic to Turkish

    • oynuyor
        
    • dalga geçiyor
        
    • uğraşıyor
        
    • karıştırıyor
        
    • uğraşamaz
        
    • kafa buluyor
        
    • şaka
        
    • taşak
        
    • şakası
        
    • uğraşan
        
    • bulaşmaz
        
    • bulaşamaz
        
    • karıştıran
        
    • uğraştığını
        
    • uğraşıyordu
        
    Birileri benimle oyun oynuyor. Elbette, sen de oyunun bir parçasısın. Open Subtitles شخص ما يعبث معى بالطبع, فانت جزء من اللعبة
    Tabii, bu şey bizimle dalga geçiyor da olabilir ve hiçbir anlamı olmayabilir. Open Subtitles هل تعرفين يمكن أن يكون هذا الشيء يعبث فينا ولا يعني ذلك شيء
    Bu hiç mantıklı gelmiyor. Bizle değilde arabayla uğraşıyor. Open Subtitles لا يبدو هذا منطقياً، يعبث بالسيّارة وليس معنا
    Anne, Jordan'a odamdan çıkmasını söyler misin? Eşyalarımı karıştırıyor. Open Subtitles قولي لجوردان أن يخرج من غرفتي أنه يعبث بأغراضي
    Kimse benim bebeklerimle uğraşamaz. Open Subtitles لا، رأيت، عرفت، لايجب على أي أحد أن يعبث مع صغاري
    kafa buluyor sandım. Sallamadım. Open Subtitles ظننتُ أنّه كان يعبث معي، لذا أغلقتُ الخطّ بوجهه.
    Birileri benimle oyun oynuyor. Elbette, sen de oyunun bir parçasısın. Open Subtitles شخص ما يعبث معى بالطبع, فانت جزء من اللعبة
    Baştan beri bizimle oynuyor. En baştan beri istediği buydu. Open Subtitles لقد كان يعبث بنا من البداية و هذا هو ما كان يريده
    Biri veya bir şey bizim suyumuzla oynuyor. Open Subtitles هناك شخصا ما أوشيئا ما يعبث بنظام ضخ المياة لدينا
    Bizimle dalga geçiyor da olabilir. Open Subtitles ربما ذاك الشئ يعبث بنا فقط و لا يعني أي شئ
    Ofisin yarısı orada yiyor, herif bizimle dalga geçiyor. Bunu bulmamızı istemiş. Open Subtitles ، نصف موظفي المكتب يأكلون هناك إنه يعبث مع أحدنا ليجدنا
    Kitapların ruhunu bozuyordu. Hepimizi yok etmeye uğraşıyor! Open Subtitles يعبث في كتاب الآرواح يحاول تدميرنا جميعاً
    - Son kurbanı Madeleine Vickery 24 yaşındaydı. Onunla uğraşıyor, kendini temize çıkarması için zorlayıp, hata yaptırmaya çalışıyor. Open Subtitles إنه يعبث به، يحاول دفعه لتبرير نفسه ويرتكب غلطة
    Kızın kafasını karıştırıyor, kendisiyle yatmaya zorluyor. Open Subtitles إنه يعبث بعقلها. إنه يضغط عليها لتمارس الجنس معه.
    Yargıç ve jüriyi oynamak, insanların aklını karıştırıyor. Open Subtitles لعب دور القاضي والمُحلّفين يعبث بعقول الناس.
    Hiç bir federal de bizimle uğraşamaz çünkü orada tanıdıklarım var. Open Subtitles و لن يعبث معنا الفدراليبن، لانني أملك أشخاصاً هناك
    Hayır, bizimle kafa buluyor, yaptığı bu. Open Subtitles لا, إنه يعبث معنا هذا هو مايفعله
    Zira Doğa Ana ile şaka olmaz. Open Subtitles لأنه ليس أمراً لطيفاً أن يعبث المرء مع الطبيعة الأم
    Kendince bir yere vardığını sanıyorsun ama herif bariz şekilde taşak geçiyor. Open Subtitles وأنت تحرز نقاطًا مثل الحمار الذكي بينما هو من الواضح أن يعبث معك.
    Dün akşamki tayfanın şakası sanmıştım. Ta ki başı bulana kadar. Open Subtitles ظننتُ أن طاقم البارحة يعبث فحسب حتّى وجدتُ الرأس
    Ali ve bizimle uğraşan bu manyaksa, cevapları bulmalıyız. Open Subtitles ان كان هذا نفس المخيف الذي كان يعبث معنا ومع آلي
    Adamlarımdan hiçbiri böyle işlere bulaşmaz. Open Subtitles لن تجد أياً من رجالي يعبث مع هذا النوع من النسوة
    Dünyayı mahvedecek bir ordu kurmak iyi hoş da, kimse aileme bulaşamaz. Open Subtitles أعني، أنا سعيد لصنع جيش ،شرير لتدمير العالم لكن لن أسمح لأحد أن يعبث بعائلتي.
    İşleriyle ortalığı karıştıran bir Tanrı... figürüyle başlarsanız... Open Subtitles أعتقد أننا لو بدأنا بصورة لله في الخارج، وهو يعبث في الخلق في البداية
    En ufak bir fikrim yok. Beyninle neyin uğraştığını bilemezsek nasıl tepki göstereceğini de bilemeyiz. Open Subtitles لا أدري، إن لم نكن نعرف ما يعبث برأسك فلن نعلم رد فعلك
    tabii ki asla inşa edilmedi, çünkü sürekli başka bir işle uğraşıyordu. eğer yapılsadı... 1940'larda, her şey değişti. TED وبالطبع، فهو لم يبنه قط، لأنه كان دائما يعبث بمخططات جديدة، لكن حين تم بناؤه، بالطبع، في الأربعينيات، تغير كل شيء.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more