| Sana benim mesleğimde gizli kalabilmenin faydalarını anlatmak zorunda değilim; ama sıcak bir battaniye gibi olduğunu söyleyeyim. | Open Subtitles | أو ماكسين؟ لا ينبغي علي أن أخبرك كم هو مريح أن تكون ذو هوية مجهولة في مثل مهنتي إنه أشبه ببطانية دافئة |
| Senin gibi veletler onları rıhtıma istiflemek zorunda kaldılar. | Open Subtitles | اطفال صغار مثلك كان ينبغي علي أن اتركهم في الرصيف هناك |
| İş ilanlarına bakmam gerekirdi. Çok hızlı gidiyoruz. | Open Subtitles | ينبغي علي بدلا من هذا أنا أبحث عن عمل في أعمدة الوظائف الخالية |
| Bana teşekkür etsin istedim. Biliyorum, öyle dememem gerekirdi. | Open Subtitles | فقط أردتها أن تشكرني أعلم أنه لم ينبغي علي بوصفها ذلك |
| En başından.. senin o berbat klübüne... adımımı bile atmamam gerekiyordu. | Open Subtitles | في المقام الأول, لم ينبغي علي وضع قدمي في ناديك القذر |
| İşe dönmek zorundayım. | Open Subtitles | إذاً ينبغي علي أن أعود للعمل هل أنتِ بخير؟ |
| Ama her neyse, böylesi dolu bir salon görmek harika, ve gerçekten Herbie Hancock ve meslektaşlarına böyle harika bir sunum yaptıkları için teşekkür etmeliyim. | TED | لكن على أي حال، إنه لعظيم رؤية هذا المسرح الملئ، وحقاً ينبغي علي شكر هاربي هانكوك وزملاؤه لمثل هذا التقديم العظيم. |
| Sana söylememem gereken bir şeyi söylemek zorundayım. | Open Subtitles | علي أن أخبرك أمراً و على الأرجح لا ينبغي علي ذلك |
| Bu ücretlerle, adamım, kendi işime atılmak zorunda kalabilirim. | Open Subtitles | في هذه الاسعار, يا رجل, ربما ينبغي علي ان اذهب لقضاء بعض احتياجاتي. |
| Hayır, yapmak zorunda değildim. Kaçabilirdim. | Open Subtitles | لا ، ما كان ينبغي علي ، كان بإمكاني الهرب. |
| Yoksa yarım sandviç sipariş etmek için birinin diğer yarımı sipariş etmesini beklemek zorunda mıyım? | Open Subtitles | أم هل ينبغي علي أن أنتظر حتى يطلب شخص آخر في المطعم نصف الشطيرة الآخر؟ |
| İşini yapmazsan, öldürmek zorunda kalacağım insanlar için gel. | Open Subtitles | تعال من أجل كل الناس الذين ينبغي علي قتلهم أن لم تقم بعملك |
| - En güzel yanı da o boktan yüzünü bir daha görmek zorunda değilim. | Open Subtitles | أفضل جزء عن ذلك هو لا ينبغي علي رؤية وجهك مرة آخرى ابداً |
| Gelmek zorunda olmayan benim için, hiç memnun olmadın mı? | Open Subtitles | من أجلي أنا الذى لم يكن ينبغي علي المجيء، لا يوجد أي سعادة؟ |
| Dükten daha fazla ders almam gerekirdi. | Open Subtitles | كان ينبغي علي أخذ المزيد من الدروس من الدوق |
| Telefonda size daha dürüst davranmam gerekirdi. | Open Subtitles | كان ينبغي علي أن أكون صادقة معك على الهاتف |
| Arkadaşlığımıza sana gerçeği söyleyebilecek kadar güvenmem gerekirdi. | Open Subtitles | كان ينبغي علي أن اؤمن بصداقتنا وأتمكن من قول الحقيقة |
| Zaten birazdan gitmem gerekiyordu. | Open Subtitles | أجل , ينبغي علي الخروج من هنا سريعا على أي حال. |
| Eve geleceğini söylediler ama kendim görmem gerekiyordu. | Open Subtitles | اخبروني بأنكِ كنتِ بأمان في المنزل ولكن كان ينبغي علي أن اراكِ بنفسي |
| Geri zekalı, ölene kadar kaç defa bıçaklamak zorundayım? | Open Subtitles | أيه الغبي كم مره ينبغي علي ان اطعنه لكي يموت؟ |
| İlk önce ama, nasıl ve neden olduğunu izah etmeliyim. Buraya şuan vardım. | TED | أولاً، رغم ذلك, ينبغي علي تفسير لماذا، وكيف، وصلت إلي هذا المكان. |
| Az önce bir video aldım. Videoda yapmamam gereken bir şey yapıyorum sanırım. | Open Subtitles | لقد وصلني فيديو تواً، أعتقد أنني أقوم فيه بأفعال لا ينبغي علي القيام بها |