"çarem" - Translation from Turkish to Arabic

    • خيار
        
    • خياراً
        
    • إختيار
        
    • ملاذي
        
    • خيارٌ
        
    • خيارًا
        
    • خيارٍ
        
    • خِيار
        
    • إختيارُ
        
    • لدي بديل
        
    • لدي خبار
        
    İnan bana, yardım isteyeceğim son insansın. Ama başka çarem yok. Open Subtitles صدِّقني, أنت آخر شخص أود طلب مساعدته, ليس لدي خيار آخر
    Sorunun ne olduğunu bilmiyorum ama derhâl petrolü almazsak ipoteği aktifleştirip Southfork'taki sahiplik haklarınızı elinizden almaktan başka çarem kalmayacak. Open Subtitles لست متأكد أن هذا سطو لكن إذا لم نتحصل على بترولنا فوراً ليس لدي خيار سوى رفع دعوة عن القرض
    Sonrasında ise meyhaneni kapatıp seni hapse tıkmaktan başka çarem yok. Open Subtitles وبعدهما ليس أمامي خيار سوى تهديم حانتك وزجّك في سجن المدينين
    Onunla resmi olarak tanışamazsam onu izlemekten başka çarem kalmaz. Open Subtitles وبدون تقديم رسمي إليه، لا أملك خياراً سوى التحرّش به
    Bu yüzden, seni de yanımda getirmekten başka çarem yoktu. Open Subtitles ولذلكَ، لم يكن لدي خيار غير أن أحضركَ معي هُنا
    Paylaşımlar devam ederse seni bu dönemlik uzaklaştırmaktan başka çarem kalmayacak. Open Subtitles طالما المنشورات تنشر ليس لدي خيار الا فصلك قبل نهاية الترم
    Daha sonra şiddet görürsem izini süremeyeceğim bir adamın rezervasyonunu kabul etmekten başka çarem yok. TED وقد لا يكون لى خيار آخر إلا أن أقبل حجز من شخص لا يمكن تعقبه إذا أتضح لاحقا أنه عنيف.
    Bu vermek zorunda kaldığım en zor karardı, ama başka çarem yoktu. TED كان ذلك أصعب قرار اتخذته، ولكن لم يكن لدي خيار.
    Size Tom ile olan ilişkimizi anlatmaktan başka çarem kalmadı. Open Subtitles ليس امامى خيار الآن الا ان اخبرك عن توم و عن نفسى
    - Başka çarem yoktu, işte burada olmamın sebebi. Open Subtitles لم يمنح لي أي خيار آخر لهذا السبب أنا هنا
    İnsanları severim. O nedenle, o pisliği öldürmekten başka bir çarem yok. Open Subtitles لهذا السبب فأننى لم املك اى خيار لقتل ابن العاهرة هذا
    Bu durumda fasulyenin tadına bakmaktan başka çarem yok. Open Subtitles في تلك الحالة، أمامي خيار ضئيل لتذوق عيِّنة من فولك.
    Başka çarem yok. Olumlu tarafından bakayım. Open Subtitles انا ليس لدى خيار يمكننى ان انظر للجانب المشرق
    Başka çarem yok. O geminin rotasından çıkarıldığını kanıtlamalıyım. Open Subtitles ليس أمامى خيار ، يجب أن أثبت أن تلك السفينة غيرت مسارها عمداً
    Daphne evleneceğine göre devam etmekten başka çarem yok zaten. Open Subtitles صدقني، بسبب تزوج دافني ليس لدي أي خيار إلى أن أواصل حياتي
    O zaman seni Adalet Sarayına işlemek için... geri göndermekten başka çarem kalmadı. Open Subtitles لذا ليس لدي خيار سوى حجزك لمحاكمتك في المحكمه
    Öyleyse, seni işlemler için Adalet Sarayı'na teslim etmekten başka çarem kalmadı. Open Subtitles إذاً فليس أمامى خيار سوى أن آمر بإعادتك للسجن. إلى قصر العدالة لتتم العملية.
    Aksi taktirde, pankartı yeniden asmaktan başka çarem kalmayacak ve bu da Rogers'ı şehirden yollayacak. Open Subtitles وإلا لن أجد أمامي خياراً سوى تعليق تلك اللافتة وأدفع روجرز ذاك إلى خارج المدينة.
    Önüme uzatılan iki seçenek içinde yaşamayı seçmekten başka çarem kalmadı. Open Subtitles أمام هذين الإختيارين لم يكن أمامي سوى إختيار الحياة
    Bunun son çarem olmadığını mı sanıyorsun? Open Subtitles أتعتقدين أنني سأفعل ذلك دون أن يكون هو ملاذي الأخير ؟
    Başka çarem yoktu! Beni mecbur bıraktı. Open Subtitles لم يكن لدي خيارٌ اخر لقد كاد يقتلني, يا رجل
    Devam etmekten başka çarem olmadığı sonucuna vardım. TED وكانت النتيجة التي خلصت إليها أني لا أملك خيارًا آخر سوى الذهاب.
    Başka çarem yoktu. Dün akşam geldi yarın kahvaltıya gidelim, sonra da botanik bahçesine gideriz falan dedi, ben de olmaz dedim. Open Subtitles لم يكن لديّ خيارٍ ، الليلة الماضية قالت لماذا لا نذهب غداً لإفطار متأخر
    Artık kendi birliklerimi getirmekten başka çarem yok. Dur. Open Subtitles -الاَن ليس لدي خِيار سوى جلب قواتي الخاصة
    Böyle yapmaktan başka çarem yoktu. Open Subtitles أنا ما كَانَ عِنْدي إختيارُ لكن للِعْبه هذا الطريقِ.
    Nazilerin sözlerini tutacağına tatmin olmazsam boykotu oylamaya sunmaktan başka çarem kalmayacak. Open Subtitles إذا لم تعجبني أن النازيين ذاهبون لجعل جيدة على وعودهم، ليس لدي بديل سوى أن يوصي

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more