Kahve hazır. alış verişi de yaptım. | Open Subtitles | القهوه جاهزة ولقد سمحت لنفسي بالقيام ببعض التسوق |
Kaplıcaya git ya da alış verişe. Rahatlamanın bir yolunu bul. | Open Subtitles | يجب أن تذهبي للسباحة أو التسوق ابحثي عن طريقة للاسترخاء |
Ona, gevezeliği kesip alış verişe gitmesini söyle. | Open Subtitles | أطلب منه التوقف عن الثرثرة والذهاب للتسوق. |
Bu manzaraya alış Diane, erkekler senden kaçıyor. | Open Subtitles | اعتادي على هذا المنظر ديان الشباب يركضون بعيداً منك |
'Emredersiniz' değil 'Jawohl'. .alış buna. | Open Subtitles | ليس بالروسية، ولكن بالألمانية تعود على ذلك |
Her bir buçuk haftada bir saçımı değiştiririm oğlum. alış buna. | Open Subtitles | إني اُغير تسريحتي كل اُسبوع و نصف و يجب أن تعتاد على هذا |
Ne zaman alış veriş yapmaya kalksam, dünyadaki tek arkadaşıymışım gibi beni takip ediyor. | Open Subtitles | كلما حاولت التسوق تتبعني كأنني صديقها الوحيد في العالم هذا مثير للشفقة |
Ama birileri gözetlemeyi savsaklamış çünkü iman sahibi arkadaşlardan biri alış veriş listenin arkasına şunu karalayabilmiş. | Open Subtitles | لأن واحداً من المخلصين نجح في كتابة هذا بسرعة على خلف قائمة التسوق |
Dışarıda, son dakika alış verişini yapıyor. | Open Subtitles | هي في الخارج تقوم ببعض التسوق في آخر لحظة |
Gözümü bir saniye alış veriş arabasından ayırdım ve gitmişti. | Open Subtitles | لقد إلتفتت لبرهة عن عربة التسوق وإذا بها اختفت |
Jamie'yi alış veriş arabasında görüp, kaçıran çocuksuz bir çiftmiş. | Open Subtitles | كانا زوجين بلا أطفال اللذان يفترض أنهما رأوها في في عربة التسوق واختطفاها |
Biliyorum, alış verişe çıkacaksınız ama önce şeyden konuşsak... | Open Subtitles | أعرف أنك مستعجلة للذهاب للتسوق لكن أتسائل أولاَ إن كان بوسعنا التحدث عن .. |
Endişe etmeyin. alış verişe çıkıyordunuz değil mi? | Open Subtitles | لا شيء يدعوك للقلق والآن هل تذهبين للتسوق ؟ |
Bu yüzden magenta renginde olmayan soğuk ayaklara alış! | Open Subtitles | اذن , اعتادي على القدم البارده التي هي ليست ارجوانيه |
Evet, şey, buna alış çünkü bu kazanabileceğin bir tartışma değil. | Open Subtitles | , اجل، تعود على هذا لأنك لن تفوز بهذا الجدال |
"Boşan, alış ya da aldat." | Open Subtitles | الحصول على الطلاق تعتاد على ذلك، أو الخيانة |
Karım gibi yapın alış veriş merkezine girdiğinde her şeyi unutur. | Open Subtitles | افعلي ما تفعله زوجتي حينما تتوجه لمجمع تجاري |
Hayır, eskiden harikaydım, şimdi muhteşemim. Buna alış. | Open Subtitles | لا، كنت الأكبر و الآن أصبحت خارقاً تعودي على هذا |
Kendi kararlarımı kendim veririm. Buna alış. | Open Subtitles | أنا أفضل عندما أتّخذ قراراتي بنفسي، تعوّد على ذلك. |
Zırvalayacak kadar gerçekleri öğrendim, tamam mı buna alış. | Open Subtitles | أظنني قد إستحققت الهذيان لذا إعتادي على ذلك |
Sarah Jean'in, alış veriş merkezinin otoparkında bulduğu kurbanları kandırdığını öne sürüyor. | Open Subtitles | لقد زعم ان سارة جين كانت تستدرج الضحايا من مرآب المجمع التجاري |
Pekala,Buna alış, çünkü hepsini senin için yapıyorum. | Open Subtitles | حسنا اعتد على ذلك لأنني فعلت كل ذلك لأجلك |
Bir yere gitmiyorum, buna alış. Burada kalıyorum. | Open Subtitles | أنا لن أذهب لأى مكان, لذا إعتد على ذلك, سأظل هنا |
Haftalık alış veriş yapmıyorum. | Open Subtitles | انا لا اتسوق لكامل الاسبوع |
Bu alış veriş merkezi işindekilerin hepsi yandı, haşlandı ve şişe geçirildi. | Open Subtitles | إذن جميع المشاركين بمشروع مركز التسوّق إما أن تم قليهم أوسلقهم أوشويهم. |
Ondan benim için biraz alış veriş yapmasını rica emiştim. Hepsi bu. | Open Subtitles | . طلبت منه القيام بالتسوق لأجليّ هذا كل ما في الأمر |