| Bunu yaptım çünkü felsefi olarak... amacını anlıyorum. | Open Subtitles | و لكننى فعلت ذلك لفلسفة أمنت بها أن تكون منسجم وجدانياً مع هدفك |
| İkimizin de gitmesine izin verirsen sana söz veriyorum gerçek amacını asla öğrenmeyecek. | Open Subtitles | دعنا نذهب، وأعدك، أنها لن تعرف هدفك الحقيقي قط. |
| Oyunun asıl amacı, oyunun amacını bulmak gibi bir şey. | Open Subtitles | كما لو أن معرفة غرض اللعبة، هو الغرض من اللعبة |
| Ama ister inan ister inanma sen artık bir yetişkinsin. Ve gerçek amacını buldun. | Open Subtitles | لكن صدق أو لا تصدق أنت راشد الآن ووجدت غايتك. |
| Neden? Hastalık amacını belli etti. | Open Subtitles | لا يوجد ما عليك تحمله لقد كشف المرض عن غايته |
| Eğer amacını çoktan tamamladıysa peki neden Sumaru'yu da yanında götürsün ki? | Open Subtitles | إذا كان قد حقق هدفه لماذا يرجع ويأخذ شومارو معه؟ |
| Değiştiğim ve akıllandığım gün amacını yitirmiş olacaksın. | Open Subtitles | اليوم الذي أتعلم اليوم الذي أتغير هو اليوم الذي تفقدين هدفك |
| amacını biliyorken nasıl pervasız olabilirsin ki? | Open Subtitles | كيف يمكن ان تكوني عندما تعرفي ما هو هدفك ؟ |
| Asıl amacını karıştırma hemşire Sandra! | Open Subtitles | لاتبتعدي عن هدفك الاساسي ايتها الممرضه سوندرا |
| Kızımla ilgilenen herhangi birisi ilişkisinin amacını bize açıklamak zorunda. | Open Subtitles | أي شاب يهتم بأبنتي عليه توضيح الغرض من هذه العلاقه |
| Ölümden sonraki yaşamın Antik Mısırlılar için gerçek amacını öğreneceğim. | Open Subtitles | سأتعرَّف على الغرض الحقيقي لحياة مابعد الموت عند قدامى المصريين |
| Bence bu dönüşüm, heykelciğin asıl amacından ziyade onun amacını yorumlayan bilim adamları hakkında çok şey anlatıyor. | TED | أعتقد أن هذا التحول يدلّ أكثر على العلماء الذين حددوا الغرض منها عوضاَ عن الغرض الأساسي وهو معرفة نفسها. |
| Sizi buraya yeni bir eğitim programının amacını açıklamak üzere çağırdık. | Open Subtitles | دعوناكم هنا لتوضيح غرض البرنامج التدريبى الجديد |
| Hayattaki amacını hep merak ederdin. | Open Subtitles | لطالما تسائلت عن غايتك بالحياة |
| Ama bu patlamaların arkasındaki kişi oysa amacını gerçekleştirene kadar durmayacaktır. | Open Subtitles | لكن إذا كان هو المسئول عن تلك التفجيرات، أعرف أنه لن يتوقف قبل الوصول إلى غايته. |
| - Evet, Uzay Yolun'daki gibi. Her kahraman hayattaki amacını öğrenmeli. | Open Subtitles | "نعم , مثل "حرب النجوم كل بطل يجب أن يعرف هدفه |
| Ama ruh halini düzeltmeye çalışıyorsan, sanırım benim seninle gelmem bu amacını engelleyebilir. | Open Subtitles | إلا أني افترض أنك تحاول تحسين نفسيتك ومع قدومي معك سيتدحض تلك الغاية. |
| Ama elinde bazı çözüm yolları olmadığı müddetçe bu konuşmanın asıl amacını anlayamıyorum. | Open Subtitles | ولكن إذا لم يكن لديك حل فأنا لا أفهم مغزى هذا الحوار |
| Ya da bunun gibi fotoğraflar -- hem karanlık hem renkli, ama gerçekçilik düzeyini yakalamanın ortak amacını taşıyan. | TED | أو صور مثل هذه مظلمة وملونة لكن هدفها واحد وهو الحفاظ على مستوى من الواقعية |
| Gerçek şu ki, zamanım yok, havamda değilim ve amacını anlamıyorum. | Open Subtitles | الحقيقة هي أنّني لا وقت لديّ ولستُ بمزاج جيّد، ولا أرى الفائدة من ذلك |
| Kaptanın adını ve gemimiz üzerindeki amacını sorabilir miyim lütfen? | Open Subtitles | ممكن ان أسأل ما اسم الكابتن و غرضه على متن غواصتنا ؟ |
| Bu gecenin amacını biliyoruz. Bunu yapalım ve huzur içinde uyuyalım. | Open Subtitles | نعرف الهدف من الليلة الرومانسية لنفعل ذلك وحسب ونذهب للنوم بسعادة؟ |
| Hala amacını anlamaya çalışıyorum, dostum. | Open Subtitles | مازلت احاول ان اعرف وجهة نظرك يا صديقى |
| Sayın Yargıç, ben sadece kurbanın amacını gösteriyordum. | Open Subtitles | .حضرة القاضي، أنا فقط أظهر نوايا الضحية |
| O, Washintong'da kimsenin gerçek amacını bilmediği bir gizli operasyonunla bağlantılıydı. | Open Subtitles | هو الخيط الى عملية بالغة الظلمة بحيث لا احد في واشنطن يعرف غرضها الرئيسي |