"ayrıcalığı" - Translation from Turkish to Arabic

    • الإمتياز
        
    • امتياز
        
    • امتيازات
        
    • إمتياز
        
    • الامتياز
        
    • الإمتيازات
        
    Bana çok erken yaşlarımda yemek yemenin getirdiği ayrıcalığı öğretti. TED وقد علمني منذ الصبا عن الإمتياز الذي يمثله الطعام.
    Ve gerçekçi olmak gerekirse... ölümün tek ayrıcalığı bu. Open Subtitles .. و بصراحة. هذا الإمتياز الوحيد الذي تُشاركه مع الموتى.
    - İkinci Kaptan'ın eşi olmanın hiçbir ayrıcalığı yoksa ne anlamı var ki? Open Subtitles هيا , اذا لم يوجد اي امتياز لكوني زوجة مساعد السفينة اذا ما اللذي يستحق؟
    Alacaklıların, oyunun kurallarını belirleme gibi bir ayrıcalığı var. Open Subtitles الدائنين لديها امتياز من البت في قواعد اللعبة.
    Son 24 saatte bütün karar verme ayrıcalığı kaldırılmıştır ! Open Subtitles للـ24 ساعه التالية،كل قرارتكم التي تُعطي امتيازات قد أُزيلت
    Cinayet işleme ayrıcalığı zeki olan ve sanattan anlayan az sayıdaki seçkin bireylere ait olmalı. Open Subtitles في حد ذاته، إمتياز إرتِكابه يجب أن يُحفظ. للأفراد القلة المتفوقين. و الضحايا
    Karımın bu günlerdeki tek ayrıcalığı beni uyarmak zorunda olmaması. Open Subtitles الامتياز الوحيد لدى زوجتي هذه الأيام هو عدم حاجتها لإخطاري
    Bir sürü ayrıcalığı olan çıtkırıldım tikilerin arasında kalmıştım. Open Subtitles الطلاب المرفهين الذين لديهم الكثير من الإمتيازات
    Hepimizin cephenin en önünde savaşma ayrıcalığı yok. Open Subtitles ليس لدينا جميعا الإمتياز بأن نحارب في الخطوط الأماميه
    Çok az kişinin geri kalanları avlama ayrıcalığı vardır. Open Subtitles لقد كان دائما الإمتياز لدى الأقلية أن تقوم بصيد الأغلبية
    Bunun dünyanın en büyük ayrıcalığı olduğunu düşünmüştüm. Open Subtitles إعتقدت بأنه سيكون الإمتياز الأعظم في العالم.
    Bence siz masanın bu kısmında oturacak ayrıcalığı yitirirdiniz. Open Subtitles وأعتقد بأنكم يارفاق خسرتوا الإمتياز للجُلُوس هنا في الطاولةِ.
    Yayın özgürlüğü sadece özgür insanın ayrıcalığı olmamalı. Open Subtitles حرية الصحافة لا يفترض ان تكون امتياز فقط للاحرار
    Evlilik ayrıcalığı işin içine girince davacı evliliğin geçerliliğini sorgulama hakkına sahiptir. Open Subtitles عندما يكون امتياز الزوجية عليه طعن في الوقت الحالي المحامي له الحق لتحدي صلاحية الزواج
    Ben buna ''ayrıcalık şiddeti'' dedim çünkü bu küçük bir grup insanın aşırı gücü ve ayrıcalığı elinde tutmak istediği yüksek derece eşitlik olmayan demokrasilerde oluyor. TED وقد صرت أدعوه بـ"امتياز العنف"، لأنه يحدث في الديمقراطيات ذات الرصيد الأعلى في اللامساواة، حيث مجموعة قليلة من الناس تريد أن تحكم السيطرة على القوة والحصانة.
    Kıyafet ayrıcalığı, düşünme koğuşu ve tecrit odası. Open Subtitles فقدان امتيازات الملابس ، تفكير ، والانفرادي.
    20 saatlik Internet ayrıcalığı da çok işe yarar. Open Subtitles و 20 ساعة من امتيازات الانترنت تمنحك الكثير
    Yumuşak, soylu, serveti başarı, ayrıcalığı güç sanan insanlar bunlar. Open Subtitles مُرفهين يشعرون بأحقيتهم يخلطون بين الثراء والنجاح وبين امتيازات الغنى والقوة
    Sarayımızda oturmanın ayrıcalığı... çok az kişiyle sınırlıdır. Open Subtitles دخول الساحة الملكية إمتياز لقليل من الناس
    Türü keşfeden kişi ben olduğum için isimlendirme ayrıcalığı bana ait. Open Subtitles كالمكتشف النوعِ، إمتياز تَسْمِية إنهيارات المخلوقاتَ لي.
    Bu hükümetin fakirliği bir suça çevirmeye ve ölümden sonraki yaşamın bir zengin ayrıcalığı olmasını sağlamaya çalıştığını gözler önüne seren daha ne kadar kanıta ihtiyacınız var? Open Subtitles أى دليل آخر تحتاجونه لتعلموا أن تلك الحكومة تسعى إلى جعل الفقر جريمة ؟ والآخرة إمتياز للأثرياء فقط ؟
    Karımın bu günlerdeki tek ayrıcalığı beni uyarmak zorunda olmaması. Open Subtitles الامتياز الوحيد لدى زوجتي هذه الأيام هو عدم حاجتها لإخطاري
    Bu ayrıcalığı yalnızca özel durumlarda kullanırız. Open Subtitles نحن لا نستخدم هذا الامتياز إلا في حالات الضرورة
    Posta yöneticisinin elbette bir ayrıcalığı vardır. Open Subtitles إدارة البريد تمنح الواحد الإمتيازات بالطبع

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more