13 Ağustos Pazar sabahı Berlin halkı uyandığında bölünmüş bir şehirle karşılaştı. | Open Subtitles | في صباح يوم الأحد 13 أغسطس، استيقظ سكان برلين ليجدوا المدينة مقسمة |
Artık işsizlerle çalışanları birbirinden ayıran kocaman bir uçurum tarafından bölünmüş bir ulusuz. | Open Subtitles | نحن الآن أمة واحدة منقسمة, مع خليج عريض يقسم الموظفين عن غير الموظفين |
Yaptığımız tek bir telefon konuşması siyasi olarak bölünmüş bir ülkeyi kökten iyileştirip sistematik adaletsizliği kaldırdı mı? | TED | وهل محادثتنا الهاتفية عالجت بلداً مقسم سياسياً علاجاً جذرياً وهل عالجت الظلم المنهجي؟ |
Olititampo'nun uzunluğu ve... gücüyle bölünmüş... yolu takip etmek. | Open Subtitles | هو السير مسافة محيط الأرض مقسومة على طول قلعة اولانتايتامبو |
Bu da sosyal sermayeyi azaltacak, refah seviyesini korumayı zorlaştıracaktır ve muhtemelen bizlerin Amerika'da olduğu gibi ırkça bolünmüş, görünür biçimde ırkça bölünmüş bir toplum olmamıza sebep olacak. | TED | وسيتمُ تقليص رأس المال الإجتماعي، فإنه يجعل من الصعب الحصول على حالة الرفاهية وربما ينتهي المطاف بهم، كما لدينا في أمريكا، مع انقسام عنصري، مجتمع منقسم عنصريًا بكل وضوح. |
Şu an Web çok fazla dile bölünmüş durumda. | TED | حالياً مواقع الانترنت مقسمة الى عدة لغات. |
İnanılmaz bir insanlık anlayışına sahip bir adam, bölünmüş ve şiddet dolu Güney Afrika'ya barış getiriyordu. | TED | لقد كان يجلب السلام لجنوب إفريقيا التي كانت مقسمة وعنيفة رجل واحد ذو روح إنسانية لا تصدق. |
Gerçek şu ki, bu ani artış ortaya çıktığında bile Avrupa bölünmüş kalmaya devam etti ve bu durumla baş edebilecek bir yöntemi devreye sokamadı. | TED | والدليل على ذلك، حتى عند حدوث الأزمة، بقيت أوروبا منقسمة ولم تكن قادرة على وضع آليّة لإدارة الوضعية. |
Avrupa bunu yapamıyor çünkü Avrupa projelerinde bir birlik olmadığı için Avrupa bölünmüş durumda. | TED | ولكن أوروبا لم تعد قادرة على القيام بذلك، لأن أوروبا أساسا منقسمة وذلك لانعدام التضامن خلال المشروع الأوروبي. |
Bu zor birşey: bu çok bölünmüş bir pazar ve hiçbir geliri olmayan bir tüketici popülasyonu var. | TED | انه شيء صعب: انه سوق تجاري مقسم جداً ومستهلكين لا دخل لديهم. |
Çin dominosu dört tur oynanır ve her bir turda en az dört el vardır, kitap dört parçaya bölünmüş ve her parçada dört bölüm var. | TED | تماماً مثل ماجونغ، التي تلعب على 4 جولات، بوجود 4 أشخاص على الأقل في كل جولة. فالكتاب مقسم إلى 4 أجزاء، في كل جزء 4 فصول. |
Belki yapabilirsin ama New York Slim ya da Pamela kamplarına bölünmüş durumda. | Open Subtitles | ممكن تقدرى , لكن لكن شائعات نيويورك هتكون مقسومة أما فى معسكر سليم أو معسكر باميلا |
Yani, yüzeye üç adım boyu eklersek ve çap, Pi sayısının üçe bölünmüş haline çıkarsa yaklaşık olarak bir adım boyu yapar. | Open Subtitles | ونضيف 3 أقدام لهذا المحيط فيزيد القطر بمقدار ثلاثة مقسومة علي الثابت باي ما مقداره حوالي قدم واحد |
Bu liderlik, büyük bir travma sonrası ve karşılıklı mutabakata bağlı bir politik ortamda oluştu, ve şimdi bölünmüş bir siyasi ortamdayız. | TED | تلك القيادة جاءت بعد صدمة كبيرة حدثت في فضاء سياسي توافقي، ونحن الآن في فضاء سياسي منقسم. |
Şili'deki bu binayı görüyorsunuz, ortadan bölünmüş fakat parçalanıp beton yığınına dönüşmemiş. | TED | إذا نظرتم إلى هذا المبنى في تشيلي، إنه منقسم إلى نصفين، و لكنه ليس كومة حطام. |
Profilimize uyan bir bölünmüş kişilik olabilir. | Open Subtitles | ربما هناك سجل، عن انقسام الشخصيات يناسب تحليلنا |
Birleşmiş birimleri birleştirebiliyoruz ve bölünmüş olanları bölebiliyoruz. | TED | ويمكن أن نؤلف وحدات مؤلفة، ويمكن تقسيم وحدات مقسمة. |
Dosyalardan bir tanesi 2 ya da daha fazla parçaya bölünmüş. | Open Subtitles | احد الملفات تم تقسيمه الى اثنين او اكثر من الاجزاء |
İkiye bölünmüş ve çevrilmiş çemberler, ve mitoloji. | TED | تقسيم الدائرة الى قسمين واستدارتها هي الاسطورة. |
İçinde yaşadığımız bu bölünmüş, siyasi kutuplaşmalı dünya bazen farklılıklarımızı öylesine büyük gösteriyor ki bunu aşılamaz bir şeymiş gibi. | TED | وهذا العالم المنقسم والمستقطب سياسًا الذي نعيش فيه يؤثر علينا بجعلنا نشعر أن اختلافاتنا واسعة ولا يمكن أن تقهر. |
Bu suçluyu yegâne kılan şey bölünmüş zihni. | Open Subtitles | ما يجعل هذا الجانى فريد من نوعه هو نفسيته المنقسمة |
Anket sonuçları. Ziyaretçiler konusunda ülke bölünmüş durumda. | Open Subtitles | أعداد إستطلاعِ الناس منقسمون حيال الزائرين |
Biryerlerde parçalara bölünmüş olarak bulunmak istemiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أريد الإنتهاء مقطعة اربا في صندوق نفايات في مكان ما. |
İki parçaya bölünmüş, renkler değişti. En çılgınca şey buydu. | Open Subtitles | لقد انقسم إلى جزئين وتغير لونه ذلك كان أغرب ما في الأمر |