| Kendi söylediklerine göre İsraillilerden nefret ediyordu ama onları tanıyıp hikâyelerini öğrenerek ve barış için birlikte çalışarak bu nefretin üstesinden geldi. | TED | في حساباته الشخصية بسام كان يكره الإسرائيليين ولكن من خلال تعرف على الإسرائيليين وقصصهم والعمل معاً من أجل السلام تغلب على كراهيته. |
| barış için Rus İmparatoruna haber gönderdim. Reddetti. | Open Subtitles | أرسلت إلى إمبراطور روسيا من أجل السلام ورفض |
| Onlar ya barış için gelecekler ya da hiç gelmeyecekler. | Open Subtitles | انا اعرفهم انهم سياتون في سلام او لن ياتون ابدا |
| Belki barış için gelmişlerdir. Gerizekalı! | Open Subtitles | ــ ربما جائوا في سلام ــ أيها الأحمق, لقد كانوا مُسلحين |
| barış için bir zeytin dalı uzattığına inanmak bana zor geldi. | Open Subtitles | أجد صعوبة فى تصديق أنك قد جئت حاملة غصن الزيتون للسلام |
| O zamana kadar barış için varız. | Open Subtitles | حتى ذاك الوقت نحن مسالمون دائماً |
| Selam, beyler. Merhaba. barış için geldik. | Open Subtitles | مرحبا ايها السادة مرحبا هناك، لقد اتينا فى سلام |
| Onları Münih için, gelecek için ve barış için öldürdük. | Open Subtitles | انت قتلتهم من اجل ميونخ من اجل المستقبل,من اجل السلام |
| Yarın her yaştan beş bin Müslüman öğrenci burada Kalküta'da barış için yürüyüş yapacak. | Open Subtitles | غدا 5000 طالب مسلم من كل الأعمار سيسيرون الى هنا في كالكوتا من أجل السلام |
| Bazen barış için savaşmaya, istekli olmalısınız... ve bazende ölmeye. | Open Subtitles | أحياناً يجب على المرء أن يكون مستعداً للقتال من أجل السلام وأحياناً الموت |
| Bu yüzden bugün barış için cesur ve yeni bir çözüm öneriyorum. | Open Subtitles | أنا أقترح حلا جديدة وجريئة من أجل السلام. كار: |
| Önce nükleer bir denizaltı batırıyorsun sonra da barış için bizi tehdit ediyorsun. | Open Subtitles | فى البدايه تغرق غواصة نووية ثم تهددنا من أجل السلام |
| Gece-gündüz barış için savaşan bir gizli dedektifim. | Open Subtitles | محقق متخفي و الذي يحارب بإستمرار, ليلاً و نهاراً, من أجل السلام. |
| Eğer barış için geldiysen, teslim ol. Savaş için geldiysen, teslim oluyoruz. | Open Subtitles | إن كنت جئت في سلام, إستسلم إن كنت هنا لشن حرب, نحن نستسلم |
| Tamam, korkup kaçmayanlara söylüyorum aslında barış için geldim. | Open Subtitles | حسنا , للذين لم يخافوا مني لقد جئت في سلام |
| Sadece konuşmaya geldik. barış için geldik. | Open Subtitles | أتينا لنتحدث، هذا كل ما نريده أتينا في سلام |
| Buraya barış için gelmediler, elimizden geleni yapmalıyız. | Open Subtitles | لم يأتوا إلى هنا في سلام يجب أن نفعل ما نستطيع |
| barış için uğraşan bir adam neden çocuğunu katil yapmak ister? | Open Subtitles | و الآن, كيف لرجل يسعى للسلام, أن يحول إبنه إلى سفاح؟ |
| Varsın, elçilerimiz barış için görüşmeler yapsınlar bu sırada biz ırkımızın devamını sağlayacağız. | Open Subtitles | حتى وكأن مبعوثينا يتفاوضون طلبًا للسلام مع الحكومة الفيدرالية، سنمثِّل دورًا للحفاظ على سلالتنا. |
| Sadece Milletler Cemiyeti'ne güvenebilir ve barış için dua edebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا أن نأمل بالإتحاد الوطني و ندعو للسلام |
| Daima, barış için varız. Övgü dolu bir konuşmaydı. | Open Subtitles | ستتم مكافأتها نحن مسالمون دائماً |
| "barış için" mi dedin yoksa göbek bağın tarafından yönlendirilmenin "utancı" ile mi? | Open Subtitles | هل قلت،"فى سلام" أم فى "عار تام" بعد أن قمت بسرقتي ولذت بالفرار؟ |
| Hiçbirini.. Ama eğer barış için birkaç yaşamı feda etmem gerekirse de ... Ben bunu yapacağım. | Open Subtitles | لكن لو كان على ان اضحى بالقليل من الارواح من اجل السلام لفعلت ذلك |
| Bernie barış için küçük bir bedel. | Open Subtitles | ربما لن يعجبك الأمر ... " لكن التخلي عن " بيرني سيكون ثمن صغير جداّّ لتدفعه مقابل السلام |
| Ve Anvers'i ele geçirebilirsek barış için müzakerede bulunabiliriz. | Open Subtitles | بمجرد أن نأخذ البحر يمكننا أن نتفاوض لتحقيق السلام |