Özür falan dileme. Şu an benim işim sana bakmak. | Open Subtitles | لا تعتذر الآن هو عملي أن أعتني بك ، حسنا؟ |
Fantezi tamam ama benim işim seni doğru yolda tutmak. | Open Subtitles | الخيال جيد، ولكن وظيفتي هي أن أبقيك على المسار الصحيح |
benim işim bu, özellikle Megan'ın durumunda, eşi yanında yokken yanında olmam gerek. | Open Subtitles | هذا ما أفعله خصوصاً في حالة ميغان مع غياب زوجها كثيراً كما يفعل |
benim işim değil ama siz ikiniz arasında bir gerginlik fark ettim. | Open Subtitles | هذا ليس من شأني ولكنني لاحظت .. وجود .. علاقة متوترة بينكما |
benim işim, tüm bu rahatsızlıklar konusunda ilerleme kaydettiğimizden emin olmak. | TED | مهمتي هي أن أؤكد بالفعل أننا نتقدم في كل تلك الأمراض. |
Şimdi bu benim işim. İşin sonunda ona ödeme yaparım. | Open Subtitles | تلك هي وظيفتي الان انا ادفع له في نهاية المطاف |
Koyamam, çünkü benim işim o değil. Sunumu gösterebilir miyim artık? | Open Subtitles | لأن هذا ليس ما أقوم به أيمكنني أن أريكِ العرض فحسب؟ |
Emirleri uygulamak. benim işim bu hırsızları alıp sahile götürmek. | Open Subtitles | أتّبع الأوامر، إنه عملي أن آخذ هؤلاء اللصوص إلى الميناء |
Ve bu benim işim, rekabet komiseri Avrupa'da iş yapan firmaların bu kurallarla yaşayıp yaşamadığından emin olmak. | TED | وهذا هو عملي كمسؤولة عن هذه المنافسة، بأن أحرص على ان الشركات العاملة في القارّة الأوروبية تعمل بهذه القوانين، |
Ben yazmaya devam edeceğim çünkü bu benim işim. | TED | سأواصل الكتابة على أي حال لأن هذا هو عملي. |
Bu benim işim. Bunun için bana para ödeniyor. Sefilce, ama bunun için para alıyorum. | TED | هذا هو عملي.اتقاضى أجرًا لفعله. مذقعٌ للغاية, لكنني اتقاضى اجرًا للقيام به. |
Ray, benim işim sana olabilecek en iyi anlaşmayı sağlamak. | Open Subtitles | راي ، وظيفتي هي أن أحصل لك علي افضل صفقة |
Bakın, benim işim kulaklıklarınızı geniş bir sarhoş erkek kitleye tanıtmak. | Open Subtitles | انظر، وظيفتي هي أن أقدّم سمّاعاتك لأكبر شريحة من الذكور الثملين. |
Efendim, benim işim sizi zarardan korumak ve görüşünüzü net tutmak. | Open Subtitles | سيدتي، وظيفتي هي حمايتك من الأذى وأبقيك من الجهة العمياء واضحة |
Yardım etmekten mutluyum, Spencer ama bu benim işim değil. | Open Subtitles | أنا سعيدة للمساعدة ، سبينسر ولكن هذا ليس ما أفعله |
Bununla uğraşma dostum. Bu ne senin, ne de benim işim. | Open Subtitles | انس هذا الأمر يا رجل ليس هذا من شأني ، ولا من شأنك |
Khalida Brohi: Sanırım benim işim ilham vermek, hayalimi paylaşmak. | TED | خالدة بروهي: أعتقد أن مهمتي هي إلهام الناس و اخبارهم عن حلمي. |
Tamam. Çok teşekkür ederim. Çok kibarsın ama benim işim bu. | Open Subtitles | شكراً جزيلاً لك، هذا لطف منك حقاً لكن هذه هي وظيفتي |
Üzgünüm, Yüzbaşı. Ama bayanları kurtarmak benim işim. | Open Subtitles | عذراً أيها الكابتن، إنقاذ السيدات هو ما أقوم به. |
Senin işin bu olabilir müdürüm. benim işim pislikleri yakalamak. | Open Subtitles | كلا, هذا هو عملك حضرة المديرة عملي أن أمسك بالمجرمين |
benim işim, bir insanı öldürmüş ve parçalamış olup olamayacağını belirlemek. | Open Subtitles | إنها وظيفتي لأحدد إذا كنتَ قادراً على قتل و تشويه إنسان |
benim işim herkesin olabildiğince iyi bir yazar olmasını sağlamak. | Open Subtitles | وظيفتي أن أتأكد أن يصبح الجميع في صفي افضل الكتاب |
Ama benim işim katili bulmak ve bunu yapmak zorundayım. | Open Subtitles | لكن وظيفتى هى ايجاد المجرم و هذا ما نويت فعله |
Ama bir gazeteci olarak benim işim siyasilere seçmenlerin cevaplanmasını istediği soruları sormak. | Open Subtitles | ولكن هذا عملي كمراسلة أن أسئل السياسيين الأسئلة التي يطلب الناخبيين أجابات لها |
Ve benim işim ailemizi kurmak onun işi de aynen bunu söylüyor. | Open Subtitles | ،وإنهُ من واجبي أنّ آتي بنيّةٍ لعائلتنا .وواجبهُ أن يفعلَ ما آمره |
benim işim, yeni de tanışmış olsam... insanlara yardım etmek. | Open Subtitles | عملى هو مساعدة الناس بما فيهم هؤلاء الذين أقابلهم للتو |