"biliyordu" - Translation from Turkish to Arabic

    • يعلم
        
    • عرف
        
    • علم
        
    • عرفت
        
    • علمت
        
    • كان يعرف
        
    • يعرفون
        
    • يعلمون
        
    • كانت تعرف
        
    • عَرفَ
        
    • كانت تعلم
        
    • عرفوا
        
    • علِم
        
    • علموا
        
    • يعرفه
        
    Bartok lösemi'ydi ve ölüyor olduğunu biliyordu ve bu konçertoyu kendisi de konser piyanisti olan karısı Dita'ya adamıştı. TED مات بسرطان الدم وكان يعلم ذلك قرر حينها إهداء تلك المقطوعة لزوجته ديتا, التي كانت هي أيضا عازفة بيانو
    Suçlanmadan istifa etti. Çünkü büyük ihtimalle hüküm giyeceğini biliyordu. TED فقد استقال قبل أن يحدث ذلك لأنه يعلم بأنه سيدُان.
    Ve geçen yıl bir sürü fotoğraf çektim; çok az kişi bu fotoğraflarla ne yapacağımı biliyordu, ama bir sürü fotoğraf çektim. TED ولقد التقطت الكثير من الصور العام الماضي قليل من الناس من عرف ما كنت أنوي أن أفعله لكني التقطت الكثير من الصور.
    Kabul ettim. Başka seçeneğim yoktu. Hakkımda çok şey biliyordu. Open Subtitles وقد وافقت, لم يكن لدىّ اختيار فقد عرف عنى الكثير
    Evlendiklerinde George aslında bir alkolikti ve Mary bunu biliyordu. TED كانت ماري على علم بأن جورج مدمن كحول عندما تزّوجا،
    Cariye oğlunun taht için bir tehdit olarak... görüldüğünü biliyordu. Open Subtitles ولقد عرفت المحظية بأن ابنها سينظر له كخطر على العرش
    Hiçbirimiz bugün onun burada olacağına inanmak istemiyordu ama o biliyordu. Open Subtitles برغم أن لا أحد منا يود تصديق وجودنا هنا فقد علمت
    Bu kurumsal düşüncenin Hindistanda işe yaramayacağını, ancak Bireysel düşüncenin yarayacağını biliyordu. TED كان يعلم أن التفكير المؤسسي لا يعمل في الهند، بل التفكير الفردي
    Aynı zamanda kurbanın yüzme bilmediğini de biliyordu. Bunu da unutma. Open Subtitles وكان يعلم أن ضحيته لا تستطيع السباحة ، لا تنسى ذلك
    Bize yük oluyordu. Bizi yavaşlatıyordu ve o da bunu biliyordu. Open Subtitles كان جسداً ميتاً وكان يحثنا على العودة ، وكان يعلم ذلك
    Bir şeyler olacaktı, ama ne? Yine de iktidara yakın çevrelerde herkes biliyordu. Open Subtitles شيئا ما يجري فى الخفاء , لايعرف من يديره والجميع في المجموعة يعلم
    Kitabı geri götüreceğini ve değişimi başlatacağını... burada olanların heryerde olmasını sağlayacağını biliyordu. Open Subtitles لقد عرف بأنك ستبدأ التغيير تجعل ما حدث هناك يحدث فى كل مكان
    Bu sabah babanın senin evinde olacağını başka kim biliyordu? Open Subtitles من أيضاً عرف أن والدك سيكون في بيتك هذا الصباح؟
    Evet, onu gördüğü ilk dakikadan itibaren yazarın, aradığı kadın olduğunu biliyordu. Open Subtitles أجل من اللحظة التي رأها عرف أنها السيدة المدخنةالتي كان يبحث عنها
    -Alman hava kodunu ve... bunun ne denli önemli olduğunu kaç kişi biliyordu? Open Subtitles كم شخصاً علم بأمر شفرة الطقس الخاصة بالألمان؟ ومدى أهمية هذا الأمر لنا؟
    Bugün onu mükemmel bir sessizlikle arkama aldığımı biliyordu Necropolis'e geri dönmem gerek. Open Subtitles اليوم بالرغم من أننى جئت من خلفة فى صمت تام ، علم بقدومى
    Eddie Amca korktu ve cinayetlere son verdi çünkü yakalanacağını biliyordu. Open Subtitles العمّ إيدى إنتابه الخوف وتوقّف عن جرائمة لأنه علم أنه سيقع
    Üzgünüm. l sadece l l'ma biraz sinir düşünüyorum olduğunu, biliyor musun, biliyordu. Open Subtitles أعتذر ، لقد عرفت هذا ، تعلمي أنا فقط أعتقد أنني قلقة قليلاً
    Hayatını bir filme dönüştürmeyi ve karşısına geçip izlemeyi biliyordu. Open Subtitles عرفت كيف تحول حياتها الى فيلم وتشاهد الاشياء وهي تتحرك
    Sadece sisteme girmek için kaydoldu çünkü onu aradığını biliyordu. Open Subtitles لقد أنضمت فقط لـدخل الشبكة لأنها علمت بأنكِ تبحثين عنها
    Sana yeni bir silah almak istiyordum. Onlarla ilgili her şeyi biliyordu. Open Subtitles كنت اريد شراء بندقية جديدة لك, وهو كان يعرف كل شئ عنها
    Ne anlam ifade ettiklerini bilemeyebiliriz, ama o zamanın insanları kesinlikle biliyordu. TED قد لا يعرف ما تعنيه، ولكن الناس في ذلك الوقت يعرفون بالتأكيد.
    veya ikisi de mektuplari biliyordu yada onlari kimin gönderdigini. Open Subtitles أو أنهم يعلمون بأمر الرسائل ويريدون معرفة من الذي أرسلهم.
    Oynadı. Kazandı. Çünkü bilgisayar sadece geçerli hamlenin ne olduğunu biliyordu. TED و لعب ففاز لأن الحاسبة كانت تعرف الخطوات القانونية في اللعبة
    Belki de o erkeklerin onun için doğru kişiler olmadığını biliyordu. Open Subtitles حَسناً، هو كما محتمل بأنّها عَرفَ أولئك الرجالِ كَانوا خاطئون لها.
    Panzehirin onun esas amacını engelleyecek tek şey olduğunu biliyordu. Open Subtitles كانت تعلم ان المضاد هو الشىء الوحيد الذى سيوقف خطته
    Massapequa'dan altı çocuk... hepsi de şeref, görev ve fedakarlık kelimelerinin anlamını biliyordu. Open Subtitles ستة اولاد من ماسابيكا و كلهم عرفوا معني الشرف و الواجب و التضحية
    O ismi istemediğimi biliyordu! Open Subtitles علِم بأنني لم أحب هذا الإسم ولكنه أراد الكلمة الأخيرة
    Zeki insanlar evrende düşünen, hisseden varlıkların sadece biz olmadığını biliyordu. Open Subtitles الأذكياء علموا أننا لسنا الكائنات المفكرة ذات الإحساس الوحيدة في الكون
    dedi. Ne olduğunu, uzmanların, doktorların ve internetin bilmediğini ve bunu nasıl atlatmak istediğini biliyordu. TED كانت على علمٍ بما يحدث، كانت تعرف ما لم يعرفه الأطباء والخبراء، والإنترنت. كيف تريد أن تمر بهذا.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more