"biliyorsun" - Translation from Turkish to Arabic

• تعرف
• تعلم
• عرفت
• تَعْرفُ
• أتعرف
• أتعلمين
• تعلمون
• تعرفه
• تعرفي
• علمت
• أتعرفين
• كما تعلمين
• اتعلم
• عرفتِ
• تعرفينه

Amam tabii sen bir dahisin. Benden çok daha fazlasını biliyorsun.
و لكن بالطبع ، أنت عبقرى أنت تعرف أكثر مما اعرفه

Öyleyse sen bu tuhaf hikaye hakkında bir şeyler biliyorsun?
حسنا هل تعرف أى شىء عن هذه القصة الغريبة ؟

Ama sen babandan daha iyisin. En azından, bana nasıl gülümseyeceğini biliyorsun.
, لكنك أفضل من والدك على الأقل , تعرف كيفية الإبتسام لي

- Bela çıkacağını biliyorsun. - Çıkacaksa burada olması daha iyi.
أنت تعلم بوجود متاعب إذن , من الأفضل أن نواجهها هنا

Sadece 6 tane arkadan görüntün var. Biz 12 istiyoruz, biliyorsun.
هناك ستة فقط لصورتك من الخلف نحتاج 12 منها, كما تعلم

Dan, yaptığın her şey için ne kadar minnettar olduğumu biliyorsun.
دان, انت تعرف كم انا شاكرة لك جدا على كل شئ

Muaf tutulacağını biliyorsun. O yüzden bu kadar büyük konuşuyorsun.
أنت تعرف جيدا بأنك ستعفى من التجنيد لذلك تتكلم هكذا.

Babamın Hyman Roth ile iş yaptığını biliyorsun. Ona saygı duydu.
فرانكى, أنت تعرف أن أبى تعامل مع هيمان روث و احترمه

Biz geri dönene kadar keçilerle ilgilen yoksa ne olacağını biliyorsun.
، راعى العنزات حتى نعود أو أنك تعرف ماذا سيحدث لك

Yaşlı olan Don Fernando, ...fakat bunu zaten biliyorsun, değil mi?
العجوز الغاضب هو دون فرناندو كنت تعرف هذا , أليس كذلك؟

- Bu akşam bir uğrayabilir miyim? - Tabii. Evi biliyorsun.
هل لديك مانع لو زرتك هذا المساء إطلاقاً، أنت تعرف المنزل

Ateş Kuşu'nu idare edecek kadar iyi ata binemediğini biliyorsun.
أنت تعرف أن ليس بإمكانك امتطاء صهوة الخيل لكى تمتطيه

Sanırım bunları biliyorsun. Buraya yakın bir yerde oldu kaza.
أظن أنك تعلم بأن هذا قد حدث بالقرب من هنا

biliyorsun ki, oldukça hastasın ve bu hikayeyi oldukça ciddiye alıyorsun.
تعلم أنك مريض جدا و أنت تأخذ هذه القصه بجديه شديده

Sen kimsin ve babasının kalp krizi geçirdiğini nereden biliyorsun?
من انت؟ و كيف تعلم بان والدها أصيب بنوبة قلبية

biliyorsun, cinayet davası açmak için cesede ihtiyaçları yok, bunu biliyor muydun?
انت تعلم, لا يحتاجون الى جسد لضغط تهم الاجرام هل علمت بذلك؟

Nakamoto ve Hamaguri rakip Keretsu'dur. Bunu sen de biliyorsun.
أنت تعلم جيدا بأن ناكوموتو و هاموغوري يتنافسان على المركز

- Bu da ölümüne savaş demektir. - Bunları nereden biliyorsun?
ـ تعني إلى الموت ـ كيف عرفت كل ذلك عنهم ؟

Ben polisim. Böyle şeyler için eğitildim, biliyorsun değil mi?
أَنا شرطي، انا مدرب لهذا النوعِ مِنْ الاشياء تَعْرفُ ذلك؟

Hey, Kaptan, biliyorsun, okulda senin hakkındakileri ilk öğrendiğimden beri...
يا كابتن، أتعرف عندما تعلمت في البداية عنك في المدرسة.

biliyorsun, Lolita, ben ve arkadaşım şu yeni kulübü kuruyoruz.
أتعلمين لوليتا ، أنا وأحد الجيران سنقوم بتأسيس نادٍ جديد

Biliyorum, biliyorum. Sesimin neden üzgün geldiğini biliyorsun. Elimde değil.
أنا أعلم وأعرف، وأنتم تعلمون سبب إنزعاجي، وأنه لايمكنني مساعدته.

Yaşam ile ölüm hakkında sen bunları biliyorsun. Çok yazık.
هذا ما تعرفه عن الحياة و الموت إنه مثير للشفقة

Ciddiyim, ve sen bunu biliyorsun. Ben senin benimle olacağını düşünmüştüm.
أنا جاد، وأنت تعرفي اعتقدت حقاً انك ستكوني معي فى هذا

- O şişman adam silah taşımıyor. - Nereden biliyorsun?
هذا الرجل السمين لا يحمل مسدسا وكيف علمت هذا ؟

İlk sayının diğerlerinden daha küçük olduğunu biliyorsun, değil mi?
أتعرفين لماذا الرقمين الأولين أصغر من البقية كنت أعرف أنها

biliyorsun, eğer yakından bakarsan, onlar gercekten de at kafası.
كما تعلمين , إذا ألقيتى نظرة أقرب, فإنهم حقاً خيول

biliyorsun ki Gauche' u bulduğum zaman sana başka bir kılıç alırım.
اتعلم انني ان اوقعت بجوش استطيع شراء سيف اخر لك بل 50

-Ve bunu internetteki CV mi okuduğun için mi biliyorsun?
وهل عرفتِ هذا من قراءتكِ لسيرتي الذاتية على الإنترنت ؟

Belki biliyorsun, bilmiyorum ama bu adam dolandırıcı bir aileden geliyor.
ربما تعرفينه ، لا أعرف ينحدر هذا الشخص من عائلة مذرية