Ah, sağ ol, fakat burada bulunma sebebim bu değil. | Open Subtitles | نعم، حسنا، شكرا، لكن ذلك ليس السبب الوحيد لوجودي هنا |
Mesele bu değil. İşlerin buraya kadar gelmesine izin vermeyecektik zaten. | Open Subtitles | ذلك ليس المغزى، ما حرى أن نترك الأمور تبلغ هذا المدى. |
Ve sen de Müslüman değilsin herhalde, sanırım dinin bu değil. | Open Subtitles | يربطونها اليهم وانت من المحتمل لست مسلماً ربما تلك ليست ديانتك |
bu değil. Bir şeyler dönüyor ve bu hiç hoşuma gitmiyor. | Open Subtitles | ليس هذا هو الأمر ، هناك أمر يجري وأنا لا أحبه |
Böyle olanaklara sahip olmaları tabii ki güzel olur fakat şehre gelmelerinin nedeni bu değil, önem verdikleri şey de bu değil. | TED | أعني، سيكون من الجميل أن تحصل على تلك الأشياء، ولكن هذا ليس سبب وجودهم في المدينة، وهذا ليس ما يهمهم. |
Bence, bu adamların savaşmaya değecek bir nedeni var. Yaptığımız bu değil mi? | Open Subtitles | هؤلاء الرجال لديهم سبب يستحق القتال من أجله , أليس هذا ما نفعل |
- Tüyo için teşekkürler, patron. - Hepsi bu değil. | Open Subtitles | شكراً على المعلومة , يا زعيم هذا ليس كل شئ |
- Ama onu 20 sene kapalı tutmanızın sebebi bu değil. | Open Subtitles | لكن ذلك ليس سبب حبسك لها بعيداً للمدة 20 عاماً فلتنورني |
Ve, hayır, o kadar da tatlı görünmüyordu, ama mesele bu değil. | Open Subtitles | و لا, لم تكن لطيفه لتلك الدرجه ولكن ذلك ليس ما اقصده |
Mesele bu değil. Asıl mesele isimsiz bir hesap istediğin.0 | Open Subtitles | ذلك ليس ما أقصده، ما أقصده أنّك تريد حساباً مرقماً. |
- Yukarı Doğu Yakası'ndan satın aldığı bu değil çünkü. | Open Subtitles | لأن ذلك ليس ما قام بشرائه على صعيد الجانب الشرقي |
Seni tamamen değiştirebilirim ve peşimden gelirsin ama tarzım bu değil. | Open Subtitles | بإمكاني أن أغيرك ببساطة، وأن أجعلك تتبعني. ولكن تلك ليست طريقتي. |
Gerçek tam olarak düşünce deneylerimiz gibi olup bitmeyebilir, ama esas husus bu değil. | TED | الواقع قد لايتماشى مع نتاج خبراتنا ولكن تلك ليست نقطتنا |
O ve Tobin'in bir ilişkisi olabilir ama asıl olay bu değil. | Open Subtitles | هي وتوبن كان بينهما علاقة ، ولكن ليس هذا هو الجزء المثير |
Yapma, izciliğe devam etmemizin tek sebebi bu değil ki. | Open Subtitles | هيا، ليس هذا هو السبب الوحيد أننا لازلنا في الكشافة |
Silikon Vadisi'nin mantığı bu değil. | TED | وهذا ليس كما تجري الأمور عادة في وادي السيليكون. |
Biz Falcon bulmak, biz çıkmak. Ne istiyorsun bu değil mi? | Open Subtitles | نجد النسر ، فنخرج من هنا أليس هذا ما تريدونه ؟ |
Hepsi bu değil. Ordu binalarının yıkımında sen de rol oynadın. | Open Subtitles | هذا ليس كل شيء، لقد كنتِ جزءًا من مفسدي المباني العسكرية |
"Bu toplumun yüz karası insanları nasıl savunuyorsun?" bu değil miydi? | Open Subtitles | كيفَ تدافع عن هؤلاء الحثالة.. ألم يكن هذا سؤالك؟ |
Bunu nasıl harcayacağımız ise konuyla çok ilgili olmakla beraber, anımsayan benliğin bizim için sakladığı şey bu değil. | TED | وكيفية قضائها، سيبدو مترابطاً، لكن ليست تلك القصة التي تبقيها لنا نفسية الذكرى. |
Sadece çılgın hatunlarız, Kip. İstediğin bu değil mi ki? | Open Subtitles | نحن مجرد فتيات شقيات كيب اليس هذا ما تريده ؟ |
Belli ki bu akşam ne yapmayı planladıysan, cevap bu değil. | Open Subtitles | كما يبدو فإن أياً ما تخططين له الليلة ليس هو الجواب. |
Büyük bir travma var,iç yaralanmalar, ama onu öldüren bu değil. | Open Subtitles | هناك صدمة هائلة، إصابات داخلية، لكن ذلك لَيسَ الذي قَتلَه. |
Dersten sonra kalmanızı istemesinin nedeni bu değil mi? | Open Subtitles | الم يكن ذلك سبب طلبه منك للبقاء بعد الصف؟ |
Bunu yapan ilk bakteri bu değil ama bu farklı bir tür. | Open Subtitles | الناتجة عن محطة توليد الكهرباء. انها ليست البكتيريا الأولي التي تفعل ذلك، |
Oraya götüreceğimizi sanıyordum. Plan bu değil mi? | Open Subtitles | ظننت أننا سنأخذه إلى هناك ألم تكن هذه الخطة؟ |
Çocuklar, çabanızı takdir ediyorum ama Noel'in anlamı bu değil. | Open Subtitles | يا شباب, أنظروا أقدر لكم جهدكم لكن ليس هكذا على الكريسماس أن يكون |