Bunun doğru bir şey olduğunu biliyorsun, yani, yardımın gerçekten iyi bir nedeni olduğunu, ayrıca kariyerimi kurtarmasını söylememe gerek bile yok. | Open Subtitles | حسنا، تعرف أن ذلك صحيح. أعني سوف تساعد في سبيل غاية عظيمة و بدون حاجة للذكر، الحفاظ على عملي |
Bunun doğru olduğunu söylerken ikimiz adına konuşabilirim. | Open Subtitles | أعتقد أنّي أتحدّث نيابة عن كِلانا عندما أقول أنّ ذلك صحيح. |
Bugünden itibaren Bunun doğru olduğunu bilmeni sağlayacak her şeyi yapacağım. | Open Subtitles | و سأفعل كل ما أستطيعه كل يوم ، من الآن فصاعدا لتعلمي أن هذا حقيقي |
Bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum ama 2 milyonun, şu an elimizdeki "0" ile kıyaslandığında bayağı iyi bir meblağ olduğu kanısındayım. | Open Subtitles | لست أظن بأن ذلك صحيحاً لكنني واثقٌ بأن 2 مليون دولار أكثر بكثير من ما هو حاليا موضوعٌ على الطاولة ، صفر |
göre şekillenir. Ben Bunun doğru olduğunu ima etmek istiyorum, (ama) sadece şeyler hakkında nasıl düşündüğümüz konusunda değil, şeylere nasıl tepki verdiğimiz konusunda da. | TED | وانا اريد ان افترض ان هذا صحيحاً ليس فحسب لطريقة تفكيرنا بالامور بل أيضاً تجاه ردود افعلنا |
Bizim için daha fazla anlam ifade ediyorsun. Bunun doğru olup olmaması önemli değil. | Open Subtitles | إنك تعني لنا الكثير الآن فلا يهم إذا كان هذا صحيحا |
- Bunun doğru olmadığını düşünüyorum. - Sadece senden sakladım. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد بأن ذلك حقيقي حسنا، لقد حاولت ابعادك عن هذا |
Oradaki ben olsam, sen de aynı şeyi yapardın. Bunun doğru olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | لو كنتُ أنا المسجونة، كنت لتفعل الأمر ذاته، تعرف أنّ ذلك صحيح. |
Eğer Bunun doğru olduğunu sanıyorsan gerçekten aynaya bakman gerek. | Open Subtitles | إن اعتقدت أن ذلك صحيح فعليك مراجعة نفسك جيداً |
Ve Bunun doğru olduğunu, bana ve kendine itiraf etmeni sağlayacağım. | Open Subtitles | و لسوف أجعلك تعترف لي و لنفسك في المستقبل بأن ذلك صحيح |
Yakın zamanda bu görevi daha önce yapmamış maymunları videoya kaydettik, daha güçlü bir tepki verebileceklerini düşündük, Bunun doğru olduğu ortaya çıktı. Soldaki maymun salatalığı alan. | TED | وقد صورناها مؤخرا مع سعادين لم يسبق لهم إجراؤها، معتقدين أنه ربما قد يكون لديهم تفاعل أقوى، وقد اتضح أن ذلك صحيح. الواحد على اليسار هو السعدان الذي يحصل على الخيارة. |
Olduğum yerde kalmanın benim için daha iyi olduğunu söylerdim ama artık Bunun doğru olduğuna emin değilim. | Open Subtitles | حسنا، كنت سأقول أنني أفضل حيث أنا ولكن لم أعد أعرف هل هذا حقيقي أم لا |
- Sence bu doğru mu? - Hayır. Bunun doğru olduğunu düşünmüyordum. | Open Subtitles | لم أعتقد أن هذا حقيقي كانيجبأن أخبركبهذاباكرا,أناآسف .. |
Kusura bakmayın ama Doktor Bunun doğru olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | أجل، حسنٌ، مع كامل الإحترام أيُّها الطبيب لا أعلم أن هذا حقيقي |
Dolayısıyla Bunun doğru olup olmadığına karar vermek için bu verileri biraz daha derinden incelemeye karar verdim. | TED | لذا قررت أن أفك تلك البيانات أكثر قليلاً لأرى إن كان ذلك صحيحاً أم لا. |
- Şayet Lucas buradaysa , ona Bunun doğru olup olmadığını sorarmısın | Open Subtitles | إذا كان لوكاس هنا , اسأليه إذا كان ذلك صحيحاً |
- Buna gerçekten inanıyor musun? Etrafına bak ve Bunun doğru olduğunu söyle. | Open Subtitles | أنظر حولك وأخبرني أ أنك تعتقد هذا صحيحاً |
Bunun doğru olması mümkün değil, değil mi? | Open Subtitles | من المستحيل ان يكون هذا صحيحا, اليس كذلك؟ |
Bunun doğru olduğuna gerçekten inanıyorsan neden sen de ona bir şans daha vermiyorsun ki? | Open Subtitles | .. لكن إن كنت تعتقد حقاً بأن ذلك حقيقي إذا لماذا أنت لا تستطيع ؟ |
Ve parfümeri size Bunun doğru olamayacağını gösterir, çünkü böyle olsaydı sanat olmazdı, anlaştık mı? | TED | و العطارة تشير الى عدم صحة ذلك ايضا، لأنها اذا كانت كذلك لن تكون فنا، اليس كذلك؟ |
Sana baktığımda bazen Bunun doğru olabileceğini düşünüyorum. | Open Subtitles | بالنظر إليك احيانا اعتقد لربما يكون ذلك صحيحا |
Ayrıca çok çirkin ve ikincisi, Bunun doğru olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | و بشع ايضاً ثانياً , تعرفين ان هذا غير صحيح |
Fakat asıl problem Bunun doğru olması, çünkü işgücümüzde aşırı bir çeşitlilik eksikliği var, özellikle de etki alanlarında. | TED | والمشكلة هي إن هذا صحيح نوعا ما لأن هناك نقصاً شديداً في التنوع في عمالتنا، خاصة في مواقع المؤثرة. |
Herkesin başıyla onayladığını görüyorum. çünkü hepimiz Bunun doğru olduğunu biliyoruz. | TED | والجميع يوميء، لاننا نعلم كلنا ان هذه حقيقة. |
Size yardım etmek istiyorum, Bunun doğru olduğuna inanıyorum sadece, şey, yapabilir miyim bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا أريد مساعدتكِ و أؤمن أن هذا صواب, هو فقط أنني لا أستطيع القيام بذلك. |
Bunun doğru olduğuna emin değilim,... ama onun kefaletini ödeyip çıkarmaya geldim. | Open Subtitles | لست متاكد من ذلك حقيقة ولكنني هنا لاتكفل به |
Bunun doğru olmasini, kusursuz olmasini istiyorsunuz. | Open Subtitles | و أنت تريد أن يكون الأمر صحيح و أن يكون مثالي |
İkimize de hiçbir zaman zarar vermediğini söyledi. Ve Bunun doğru olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | قال إنه ما كان يؤذى أى منا وأعرف أن هذا حقيقى. |