Bir erkekte aradığı şeyler ciddiyet ve tutarlılıktı. | Open Subtitles | متطلباتها بالرجل كانت الجدية و الاستقرار |
ciddiyet, ıstırap, kayıp şeklinde tarif ettiğin acıların hepsi. | Open Subtitles | والأوجاع التي تصف مع هذه الجدية الألم والخسارة أنتي من الواضح لم تعيشيها على الإطلاق |
Fey, adayın ciddiyet eksikliğini bütün politik uzmanlardan çok daha etkin bir şekilde eleştirerek öyle kalıcı bir etki yarattı ki, Amerikan halkı bugün, hâlâ hatırlıyor. | TED | أظهرت فاي بفعالية أكثر من أي خبير سياسي نقص الجدية الكبير للمرشحة، من خلال تقويت الانطباع الذي لا يزال لدى غالبية الرأي العام الأميركي اليوم. |
Ve ben aslında burada bir çeşit ciddiyet sergiliyorum. | Open Subtitles | وانا فى الواقع أحاول ان أكون جدّى هنا |
Ve ben aslında burada bir çeşit ciddiyet sergiliyorum. | Open Subtitles | وانا فى الواقع أحاول ان أكون جدّى هنا |
Ama aynı zamanda etkileşim ifadelerini dikte ettirdikleri için de nefret ederim. Bu aynı şekilde konuya eklenen ciddiyet de konuştuğunuz içerikle ilgili bilgi verir. | TED | و لكني كرهتهم دائماً لأنهم يملون شروط التفاعل و بنفس الطريقة عند التدخل بمناقشة جدية تحدد المحتوى بدرجة ما في الموضوع الذي تتكلم به |
Çünkü ciddiyet korkunç bir şey sizin için. | Open Subtitles | لأن الجدية تخيفك |
ciddiyet mahkemede ortaya çıkar. | Open Subtitles | الجدية تفيد فى قاعة المحكمة |
Ama bu kadar ciddiyet içinde ölümsüz olmayı kim ister ki? | Open Subtitles | "لكن من بهذه الجدية يرغب في الخلود؟" |
Bu ciddiyet de neden? | Open Subtitles | آه لماذا منتهى الجدية ؟ |
-Evet. -İşte ciddiyet bu. | Open Subtitles | -هذا يعني الجدية |
-Evet. -İşte ciddiyet bu. | Open Subtitles | -هذا يعني الجدية |
Bayan ciddiyet derler bana! | Open Subtitles | ! جدية كبيرة |