"durumda değil" - Translation from Turkish to Arabic

    • ليس بحالة
        
    • حالته لا تسمح
        
    • ليست بحالة
        
    • غير قادر
        
    • لا يُمكنها
        
    • حالتها لا
        
    • إنه طبياً لا
        
    • ليس بصحة
        
    • ليس في حال
        
    • ليس في حالة
        
    • ليس في وضعٍ مناسب
        
    Satıcıyı temsil ediyorum. O yaşlı, buraya gelip iş yapacak durumda değil, bu yüzden satışı benim yürütmemi istedi. Open Subtitles أنا أمثل البائع هو ليس بحالة تسمح له بالقدوم و القيام بالعمل
    Hayır, hayır artık transfer olacak durumda değil. Open Subtitles لا لا لا لا ,ان حالته لا تسمح بأي تنقلات
    Şu an iyi bir durumda değil. Herşeyden korkar. Open Subtitles انها ليست بحالة جيدة الآن و هي خائفة من اي شيء
    Aşağıda tanıştığımız o yaşlı, tatlı şey... takma dişlerini kocasının birasına düşürmekten... daha kötü bir şey yapabilecek durumda değil. Open Subtitles ذلك الشئ الجميل الحلو الذى قابلناة بالأسفل أنه غير قادر على أى شئ أسوأ إنخِفاض أطقم أسنانها إلى بيرةِ زوجِها.
    Bu şekilde devam edemez. Ayağı iyi durumda değil. Open Subtitles لا يُمكنها التقدّم وهي بهذه الحالة إصابة قدمها سيئة جدّاً
    Ah, kimseyi görecek durumda değil. Open Subtitles حالتها لا تسمح لها برؤية أحد هي تحت التخديرِ الثقيل
    Bana göre oynayacak durumda değil. Open Subtitles في رأيي.. إنه طبياً لا يمكنه اللعب..
    Hastaneyi arardım ama şu an pek açıklanabilir bir durumda değil. Open Subtitles ...وكنت لأتصل بمستشفى لكنه ليس بحالة ...يمكن تفسيرها في الوقت الحالي
    Hayır, bu günlerde telefon görüşmesi yapabilecek durumda değil. Open Subtitles لا , إنه ليس بحالة تجعله يقوم بإتصال هذه الأيام
    Sayende Süpermen, Beyin para ödeyebilecek bir durumda değil. Open Subtitles بفضلك يا (سوبرمان)، (برينياك) ليس بحالة جيدة ليكتب لي صكاً
    Çavuş Malarkey bu devriyede bulunabilecek durumda değil. Open Subtitles ان سيرجنت "مالاركي" حالته لا تسمح بالمشاركه في هذه الدوريه
    Efendim, gördüğünüz gibi oynayacak durumda değil. Open Subtitles سيدي، حالته لا تسمح باللعب.
    - Hiçbir yere gidecek durumda değil. Open Subtitles لا , لن تذهب ليست بحالة تسمح لها بالذهاب لأي مكان
    - İsteyecek durumda değil, Violet. Open Subtitles انها ليست بحالة طبيعية حتى تطلب . فايلوت
    Tüm bunları uydurduğunu anlayabilecek durumda değil. Open Subtitles إذن لديكَ وصفة للأوهام المتنامية إنهُ غير قادر على فهم أنهُ يبتكر كل هذا
    Şu anda konuşacak durumda değil. Open Subtitles لا يُمكنها التكلم الآن.
    "Seyahat edecek durumda değil. İyileşince onu getireceğim." Open Subtitles وقد قرر الطبيب أن حالتها لا تسمح بالسفر الآن
    Bana göre oynayacak durumda değil. Open Subtitles في رأيي.. إنه طبياً لا يمكنه اللعب..
    Babam pek iyi durumda değil. Open Subtitles إن والدي ليس بصحة جيدة
    Şu anda gerçekten iyi durumda değil. Open Subtitles إنه حقاً ليس في حال جيد في الوقت الحاظر.
    Ona kahve getirin, yemek yiyecek durumda değil. Open Subtitles يمكنكِ إعطاءه قهوة فقط إنه ليس في حالة مناسبة فعلاً لوجبة الآن
    Michael dövüşecek durumda değil. Open Subtitles حسنًا, إن (مايكل) ليس في وضعٍ مناسب للقتال

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more