Vitrinin yanındaki kitapların orada duruyordu. Seks dergilerini gömleğinin altın atıyordu. | Open Subtitles | كان يقف نحو رف المجلات و يخبأ المجلات الإباحية في قميصه |
- Anliyorum ama resimde ticarî plakasi olan bir traktörün yaninda duruyordu. | Open Subtitles | أفهم ذلك، لكنّه في الصورة، كان يقف أمام جرّارٍ يحمل لوحةً تجاريّة |
- Anlıyorum ama resimde ticarî plakası olan bir traktörün yanında duruyordu. | Open Subtitles | أفهم ذلك، لكنّه في الصورة، كان يقف أمام جرّارٍ يحمل لوحةً تجاريّة. |
Normalde Büyük Kanyon'a gidecektik ama hep kafası dumanlı olduğundan yol kenarına çekip duruyordu. | Open Subtitles | تقريباً سيذهب لوادي كانيون ولكنه ظل ينتشي ويتوقف على جانب الطريق |
Orada duruyordu, ben çayırlara doğru yürüdüm, o da çevresine bakınıyordu, ondan 60 metre kadar uzaklaştığımda, çayırın ortasında, onu çağırdım. | Open Subtitles | كانت واقفة هناك.وأنا قد مشيت إلى الحقل,وكانت هي تنظر حولها, وعندما بعدت عنها بمسافة 70 ياردة, فى منتصف الحقل, ناديت عليها. |
Ve bu garip yaratık orada duruyordu el çantası çeşit tutarak. | Open Subtitles | و كان المخلوق الغريب واقفاً هناك كان يحمل نوع من الحقائب |
- Evet. Birileri tetiği çekerken o silahın önünde duruyordu. | Open Subtitles | نعم، وقف أمام مسدس بينما شخص أخر قام بسحب الزناد |
Şimdi, kitap enstalasyonun yanında ufak bir rafta duruyordu. Üçe yedi metre boyunda, Münih, Almanya'da, Eylül 2010'da. | TED | والكتاب وضع على رف صغير قرب التثبيت الذي يقف على علو سبعة أمتار في ميونيخ بألمانيا، في سبتمبر سنة 2010. |
Kızın solunda mı, sağında mı yoksa arkasında mı duruyordu? | Open Subtitles | هل كان يقف على يسارها أم على يمينها ، أو خلفها ؟ |
O sırada arkamda hiç tanımadığım biri duruyordu. | Open Subtitles | وكان هناك غريب يقف ورائي وكان غريب كلياً |
..herkes ellerinde içkileriyle havuz başında duruyordu. | Open Subtitles | والجميع يقف حول حوض السباحة والكؤوس في أيديهم |
Tam senin durduğun yerde duruyordu. Senin gibi nefes nefese kalmıştı. | Open Subtitles | وكان يقف الحق أين أنت، نوع من لاهث مثلك. |
Ayakta duruyordu, o kız caddenin karşı tarafında, tavukçunun yanında. | Open Subtitles | كانت واقفة , تلك الفتاة على جانب الرصيف حيث كان يقف ذلك الجبان كالدجاجة |
Önce bir görüntüye sonra diğerine, sonra tekrar diğerine şeklinde bir ona, bir buna bakıp duruyordu. | Open Subtitles | ثم ظل قريباً ويتحرك ببطئ نقرة،نقرة،وهو يرى صورة واحدة ثمّ الأخرى ثم يعود الى الأولى مرة أخرى |
- Emin misin? Elinde kanlı bıçakla cesetlerin önünde duruyordu. Evet oldukça eminim. | Open Subtitles | كان واقفاً فوق جثّيتيهما حاملاً خنجراً ملطّخاً بالدماء، لذا نعم، أنا متأكّدٌ تماماً |
Tamamlanan yel değirmeni yapanların kaderinin ve fedakârlığının abidesi gibi duruyordu. | Open Subtitles | طاحونة الهواء المكتملة وقف كجبل يعبر عن مصير وتضحيات بناتها |
- Arabası güya bıraktığı yerde duruyordu. - Güya mı? | Open Subtitles | وقفت سيّارته في المكان الذي يفترض أنّه أبقاها فيه |
dedim. Şunu söylemeliyim ki bunu reddetmek onun için çok zor olurdu çünkü kendisinin yağlı boyadan devasa bir resminin altında duruyordu. | TED | والذي يجب أن أقول أنه كان من الصعب عليه إنكاره لأنه كان واقفا تحت لوحة زيتية عملاقة مرسومة لشخصه. |
Tatlı su hakkında birşeyler söyleyip duruyordu... - ... Büyük gemiler.. | Open Subtitles | لقد ظلت تتكلم و تتكلم و تتكلم عن مياه عذبة و سفن ضخمة. |
Dörtyol ağzında bir geyik duruyordu. | Open Subtitles | غزال جبلي بكامل قواه واقف هنا عند التقاطع |
Az önce, Lazar Wolf'un ilk karısı burada duruyordu. | Open Subtitles | فروما ساره، فروما ساره زوجة ليزر وولف الأولى كانت تقف هنا منذ دقيقة مضت |
Bir dakika önce Emma onun yanında duruyordu sonra Frank arkasını döndü ve onu kaçırdılar. | Open Subtitles | دقيقة ايما كانت واقفه بجانبه ثم فرانك استدار وهي ذهبت |
Silah sesini duyduğumuzda, elinde bir bıçakla bizim odada başımda duruyordu. | Open Subtitles | لدى دويّ الطلق الناريّ كان واقفًا لديّ في غرفتنا حاملًا سكينًا. |
Birinin evine hediye almadan çok nadir giderim ve köşebaşındaki meyveler çok güzel duruyordu. | Open Subtitles | نادرا ما أدخل بيت شخص ما لأول مرة بدون جلب هدية وهناك القليل من المنتجات الرائعة موضوعة بالجانب |
Bakın, buraya bira almak için çıkmıştım ve masanın üstünde duruyordu. | Open Subtitles | أنظر , أتيت إلى هنا ، من أجل بعض الجعة و كنت جالساً على مقعد. |
Evet sürekli son on yildir belki daha fazla karisindan baska hiç kimseyle yapmadigini söyleyip duruyordu. | Open Subtitles | أجل, ظلّ يخبرني أنه لم يفعل ذلك مع أي شخص عدا زوجته لعشر سنوات, و بالكاد بعدها |