Aktiviteyi yönetişimizdeki küçük farklar performanslarını gerçekleştirmelerinde çocuklarda çarpıcı farklara sebep oldu. | TED | وقل تم اهمال الاختلافات الصغيرة والتركيز على الاختلافات الكبيرة والتي تتعلق بالاداء |
ve ikisi arasında da çok büyük farklar bulunmuyor. Şiddetli cihad düşüncesi dünyanın her yerinde bulunuyor: | TED | و بالتالي هناك الآن كثير من الاختلافات الجهاد العنيف في كل أنحاء العالم. |
Çünkü ölçülerinizdeki, fizyolojinizdeki, hormonlarınızdaki minik farklar dış sesinizde pek çok minik farklar yaratacaktır. | TED | فالاختلاف الطفيف في الحجم، في الوظيفة العضوية، في مستوى الهرمونات يخلق اختلافات طفيفة جداً في الصوت الذي تصدره. |
Doğrudur binbaşım. Kuşu ötmeyen bazı subaylarla aramda farklar... | Open Subtitles | هذا حقيقى ميجور , لقد كان لدى اختلافات مع بعض القاده المتخاذلين |
Yazılan ile anlatılan arasında sıklıkla büyük farklar olur, değil mi? | Open Subtitles | بين الكلمات المنطوقة والمكتوبة قدر كبير من الإختلاف |
Ve bazen bu farklar neden yapıyoruz ve ne yapıyoruza dönüşüyor. | TED | و هذه المفارقة عادةً ما تؤدي إلى اختلاف في سبب فعلنا لما نفعله. |
Gene, oldukça büyük farklar... | TED | مرة أخرى ، فروق كبيرة جداً . |
Küçük farklar var. 29000 daha yeni ve güncel değişiklikler yapıldı. | Open Subtitles | هناك بعض الأختلافات الطائرة الأخري أحدث وبها بعض التحسينات |
Demokratlarla, cumhuriyetçiler arasındaki en büyük farklar bunlar. | Open Subtitles | حسناً ، هاك الإختلافات الأساسية بين الديموقراطيون والجمهوريين |
Bununla beraber bu görünmez farklar çok karmaşık olamaz, çünkü son ortak atamızdan beri sadece, 250.000 nesil geçti. | TED | إن هذه الاختلافات غير المرئية لا يمكن أن تكون أكثر تعقيدًا، ومع ذلك، نظرًا لوجود 250,000 جيل فقط منذ جدودنا الأوائل. |
Size, ilerleyen süreçte ne olduğundan bahsettim ama bazı farklar çok erken yaşta ortaya çıkabilir. | TED | إنني اتحدث عن ما يحدث لاحقاً، ولكن بعض هذه الاختلافات تظهر بشكل صادم في سن مبكرة. |
Bir belirsizlik marjı var ama farkı burada görebiliriz: Kamboçya, Singapur. Aradaki farklar, verilerin | TED | هناك هامش للشك، ولكن يمكن أن نرى الاختلاف هنا كامبوديا، سنغافورة. الاختلافات تزيد |
Buradaki insanlarla, koca dünyanın insanları arasında büyük farklar vardır. | Open Subtitles | هناك اختلافات عدة بين الناس هنا وبقية العالم الواسع |
Yapılarında ki farklar çok az... ama nüfusa olan etkilerinin farklılığı çok manidar. | Open Subtitles | اختلافاتهم النسيجية بسيطة ولكن اختلافات تأثيرهما على السكان كبيرة جدا |
Yarı çıplak olmakla dansçı olmak arasında bazı farklar vardır. | Open Subtitles | هناك اختلافات كبيرة بين المتعرية والراقصة |
Şu an kadınlar ile erkekler arasındaki farklar üzerine bir şeyler uyarlamaktayım. | Open Subtitles | أنا حالياً أركز على موضوع الإختلاف بين الرجل و المرأة |
Gerçek dünyada ve ALO'da böyle el ele tutuşmak arasında nasıl farklar var biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | أتعرفين مدى الإختلاف بين الإمساك باليد في العالم الحقيقي وآلفهيم؟ |
Belki aranızda o kadar büyük farklar yok. | Open Subtitles | . ربما الإختلاف بينكم ليس ضخم جداً |
Kesin bir ritüel oluşturulmuş bu restoranla tanık olduğum Masai ritüelleri arasında çok az farklar var. | Open Subtitles | وقد أنشئت ل طقوس محددة , وكان هناك اختلاف بسيط جدا بين ما ل شهد في هذا مطعم و حفل الماساي . |
- Ufak farklar var. Bezelye sever misin? | Open Subtitles | باستثناء اختلاف واحد هل تحبين البازلاء؟ |
Arada farklar var, Christopher, anladın mı? | Open Subtitles | (يوجد فروق يا (كريستوفر حسناً ؟ |
Ben Yahudiyim siz ise Aryan, buna benzer başka karanlık farklar. | Open Subtitles | و أنا يهودي وأنتي الآريّه و كل الأختلافات القاتمه الأخرى |
Sıradan banliyö evlerine benziyor. Şüpheliye gizlilik sağlamış. Aradaki farklar benzerliklerden daha etkileyici. | Open Subtitles | الإختلافات أكثر وضوحاً من التشابهات لون الشعر مختلف وكذلك شكل الجسد |
dediklerini duydum. Çocuklarımıza yaptığımız bu yatırım büyük farklar yarattı ve akademik başarımızda artış görmeye hala devam ediyoruz. | TED | وهذ الاستثمار في أطفالنا أحدث فروقات هائلة ولا نزال نرى ارتفاعا في درجاتنا الأكاديمية. |
Poz sayılarında bazı farklar çıktı. | Open Subtitles | هناك بعض التناقصات في الحسابات |