| Mesele şu ki hem dış hem de iç görüntüler oldukça doğruydu. | TED | ما في الأمر أنه، كل من الصور الداخلية والخارجية تعتبر حقيقية تماما. |
| Bu görüntüler çok öğretici olmayabilir ama belki yüz şekilleri ilgi çekici olabilir. | Open Subtitles | هذه الصور ليست للتعليم لكنها مثيرة من الناحية السيمائية سيمائية : علم الإشارات |
| Onlar korkularını yatıştıracak... rüyalarını gerçekleştirecek... zevkler yaşatacak... ve hasretlerini dindiricek görüntüler bekliyorlar. | Open Subtitles | وهم يتوقعون هذه الصور أن تتحالف مع مخاوفهم وتحقق أحلامهم وتجلب ما يسعدهم |
| Çan kulesinin yakınlarındaki bir rehinci dükkanındaki güvenlik kasetinden görüntüler. | Open Subtitles | لقطات فيديو أمنية لعملية سرقة على محل رهونات الليلة الماضية |
| Ben görüntüler üzerinde çalışıp bir şeyler daha bulmayı deneyeceğim. | Open Subtitles | ولكنّي سأستمرّ بالعمل على اللقطات وأرى ما بإمكاني إستخراجه منه. |
| Suçluları görüntüler yakalayarak belirleyemeyiz. | Open Subtitles | نحن لا نستطيع المجيء بالمشتبه بهم بإمتلاك الرؤى. |
| İlk video görüntüleri yayınlıyoruz. Rahatsız edici bu görüntüler Sydney, Avustralya'da çekilmiş. | Open Subtitles | فى احدث شريط فيدو يصل الينا شريط الفيديو المحلى الليلة من استراليا |
| Şu an uydudan araştırmaya çalışıyoruz fakat görüntüler çok karışık. | Open Subtitles | نحن نحاول تحليل القمر الصناعي الان, ولكن الصور فوضوية للغاية. |
| görüntüler ilk defa kedinin bu özelliğinin nasıl işlediğini gösteriyor. | Open Subtitles | هذه الصور الأولى من نوعها التي تُظهر أسلوب عمل القطة. |
| Evet, çok karışık değil ama basit görüntüler anlaman için yeterli olur, evet. | Open Subtitles | ليس هنالك شيء معقد لكن الصور تأتي من خلال هذا الجهاز واضحة جدا |
| Ama bu görüntüler en önemli faktördeki değişim hakkında bize bilgi veremez. | Open Subtitles | لكن ليس بإمكان هذه الصور إطلاعنا على التغييرات الحاصلة على أهم عامل، |
| Bu eşsiz hızlı çekim görüntüler son dört yılda çekildi. | Open Subtitles | اُلتقطت هذه الصور المميزة المتباطئة على مدار الأعوام الأربع الماضية |
| Bu görüntüler müzenin statüsü en son tartışılmaya başlandığında çekildi. | Open Subtitles | هذه الصور أُخذت من آخر مرة تعرض فيها المتحف للمراجعة |
| Şimdi kafamda o görüntüler var, ve bunları nasıl ututabileceğimden emin değilim. | Open Subtitles | لدي هذه الصور برأسي الآن وأنا لست متأكدة من كيفية جعلها تختفي |
| Foster sinemanın kamera sistemine sızıp orada olduğunu gösteren görüntüler yerleştirmiş. | Open Subtitles | اخترق فوستر نظام مراقبة السينما ووضع لقطات له وهو يزور السينما |
| Tüyler ürpertici görüntüler eşliğinde, bir avuç entelektüel milyonlarca insanın sistematik bir şekilde katledilişini sorguladılar. | Open Subtitles | الكثير من لقطات الفلم شنيعة ومثقفون مشوشين تصريحات حيرتهم إنتهت القتل المنهجي للملايين |
| İzlediğimiz görüntüler geçen üç yıl boyuncaki faaliyetlerin farklı anlardı. Ve tabi böyle başka bir sürü var. | TED | هذه السلاسل التقطت علي مدى الثلاث سنوات الماضية في أوقات مختلفة من نشاطاتك. وهناك المزيد والمزيد من هذه اللقطات. |
| Görüntü. Çok sert olduğu için önceden televizyonda yayınlanmamış görüntüler. | Open Subtitles | اللقطات لا تظهر في التلفاز بسبب طبيعتها العنيفه |
| Gördüğü görüntüler bile yeterince sarsıcıydı. | Open Subtitles | أعني أنّ الرؤى التي راودتْه كانت مقلقةً بما يكفي |
| Eğer bu görüntüler o bilgisayarın kamerasıyla çekilmişse şüpheliler bilgisayarı yanlarında mı getirdi? | Open Subtitles | إذا الفيديو جاء من كاميرا الكمبيوتر ثم ماذا ؟ المجرم أحضره معه ؟ |
| Bunlar tüm resimler ve görüntüler Afrika'dan, ve daha iyi hale gelebilir. | TED | كل هذه صور من افريقيا, و يمكن أن يصبح الوضع أفضل بكثير. |
| Şimdi git ve suç unsuru içeren görüntüler getir bize. Unutma, içeri girip çıkman 10 dakika sürsün... | Open Subtitles | اذهب واحضر لنا مشاهد جديرة وتذكر ، يجب أن تدخل وتخرج خلال 10 دقائق |
| Başka görüntüler gelirse, size hemen söylerim, ama bu arada, gerçekten işe geri dönmek istiyorum. | Open Subtitles | لو رأيت أى رؤى أخرى سوف أخبركما مباشرة لكن في هذه الأثناء أنا أَحْبُّ حقاً أَنْ أَعُودَ للعَمَل |
| Sabah kaydedilen görüntüler arasında Kuzey A-- üç-- | Open Subtitles | أريدك أن تنظري إلى تسجيلات هذا الصباح للمنطقة الشمالية |
| Erkekten bu kadar iyi görüntüler almış olmam çadıra alıştığı anlamına geliyor. | Open Subtitles | المشاهد الجيّدة التي كنتُ أصوّرها تعني أن الذكر قد تعوّد على المخبأ. |
| 11 buçuk gün boyunca, bunu bölümler halinde bunun gibi muhteşem görüntüler alacak şekilde yaptı. | TED | لمدة 11 يوماً ونصف اليوم، وقد فعل ذلك في قطاعات، بدقة كافية ليلتقط صوراً مذهلة كهذه. |
| Bunlar televizyonlarda veya ana akım medyada görebileceğiniz - görüntüler değil. | Open Subtitles | هذه ليست صورًا سترونها على التلفاز أو على وسائل الإعلام الرئيسيّة. |
| Garip görüntüler hakkında? | Open Subtitles | أسترنشز) غريب؟ ) |
| O görüntüler kafamdan çıkmıyor. | Open Subtitles | لا يَستطيعُ إبْقاء تلك الصورِ خارج رأيي. |
| Dijital görüntüler, bitmap olarak depolanır. | Open Subtitles | الفيديوهات الرقمية تسجل في سلسلة من البايتات |