Daha onu öğretmedi ama senin bazı eski fotoğraflarını gösterdi. | Open Subtitles | لم يعلمني هذا بعد لكنه أراني بعض الصور القديمة لكِ |
Bana, kendi adına yazılmış bir milyonluk çek gösterdi Noel'de paraya çevrileceğini söyledi. | Open Subtitles | أراني صكاً كتبه لنفسه بمليون دولاراً، وسيصرفه متى ما حان عيد الميلاد المجيد |
Fakat, ömrümün her günü bana bunun ne kadar doğru olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | ،ولكن في كل يوم من حياتي أرتني كم أن هذه المقولة صحيحة |
Merak etme, onbaşı, arkadaşın kendisini tam bir muhafız olarak gösterdi. | Open Subtitles | لا تقلق أيها العريف صاحبك أثبت نفسه بأنه حارس حقيقي اليوم |
Ama bu zarif birleştirmenin bir bedeli var, çünkü yıllar süren araştırmalar sicim teorisinin matematiğinin pek iyi sonuç vermediğini gösterdi | TED | ولكن هناك ثمن لهذا التوحد الانيق لأن أعواماً من الابحاث اظهرت ان حساب نظرية الأوتار لا يتم بالضبط |
Beyin taramaları gösterdi ki beynin insula ismi verilen bir bölümünde aktifleşme oldu, onların demesine göre aşk ve şefkat duygularının bağlı olduğu bir bölümde. | TED | اظهر المسح نشاطاً في جزء من الدماغ يسمى انسولا، منطقة يقول الباحثون انها مرتبطة بالحب والشغف |
Bana hayatın nasıl olabileceğini gösterdi hem de diğer tarafından. | Open Subtitles | لقد اراني كيف يمكن للحياة ان تكون في الجهة الاخرى |
Karşılığında da kendi hakkındaki akıl almaz gerçeği gösterdi bana. | Open Subtitles | و في المقابل أراني الحقيقة التي لا تصدق حول نفسه |
Sonra koltuğun altında yapıştırdığı hayalet seslerini çıkartan kaset çaları gösterdi. | Open Subtitles | وبعد ذلك أراني الشريط المسجلة تحت عب المقعد يبدو مثل الشبح |
O bana Kan ve Barselona için deneme kaydını gösterdi. | Open Subtitles | لقد أراني شريط تجربة الأداء الخاص بك لـ: الدم وبرشلونة |
Bana nasıl işlediğini gösterdi. O enerji vermiyor. Enerji alıyor. | Open Subtitles | أراني كيف تعمل ،إنها لا تعطيكِ قوة ،بل تأخذها منكِ. |
Bana bir oyuncak gösterdi. Şu bebek beşiklerinin üzerinde olanlardan. | Open Subtitles | لذا، لقد أراني ذلك الهاتف الذي يملكه مثل سرير الطفل. |
saatinin kırılmasıyla biliyoruz. Annesi bana saati gösterdi hala saniye kolu iyimser bir şekilde yukarı doğruydu | TED | أرتني والدتها الساعة وعقرب الثواني مازال يشير بتفاؤل للأعلى باتجاه 5:18 والتي لن تأتي أبداً. |
Oradayken, kadın bana sadece bir kutu gösterdi. | Open Subtitles | حينما كنت في الداخل ، أرتني السيدة صندوقاً |
Fakat, Rob Von Lier yakın zamanda bunun böyle olmadığını gösterdi. | TED | لكن " بوب فان لير " أثبت مؤخرا أنها ليست كذلك |
Test sonuçları zaten uzun süredir bildiğim şeyleri gösterdi. | Open Subtitles | الأختبارات اظهرت فقط ما كنت اعرفه منذ مدة طويلة, وهى انها تكرهنى |
Ayrıca Bay Carpenter ona işlemleri nasıl yapacağını gösterdi. | Open Subtitles | و قد اظهر له السيد كاربنتر كيف يعيد حساباته. |
Ayrılmadan bana senin pencereni gösterdi, ve dürbününü verdi. | Open Subtitles | عندما أوشك على الرحيل اراني الطريقة لأراقبكِ من النافذة |
Bana etrafımda kurduğum kafesten kaçmayı öğretmekle kalmadı aynı zamanda kafesin de en başından beri var olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | لم تبين لي فقط كيفية الهروب من القفص الذي بنيته حول نفسي. بل وبينت لي أن القفص موجود أصلا. |
dedim. Müdür, odada bulunan bilgisayarı gösterdi. | TED | أشار المدير إلى الكمبيوترالموجود في الغرفة. |
Ve bu cesur hareketle bizlere, ne kadar mükemmel olabileceğimizi gösterdi. | Open Subtitles | وبهذا الفعل الشجاع، فقد أرانا مدى عظمة ما نحن قادرون عليه |
Bir öğretmenin çok çalışarak ve kendini adayarak bir şeyleri değiştirebileceği gösterdi. | Open Subtitles | والذي أظهر أنه بالعمل الجاد والتفاني, يمكن لمعلم واحد أن يصنع الإختلاف. |
Lauren'in geçmişiyle ilgili yapılan kapsamlı araştırma ailesiyle arasında bir soğukluk olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | تحقيقات أخرى في تاريخ لوران كيت أظهرت وجود جفاء و بعد عن عائلتها |
Bugün televizyonda, gelip sizden aldığım bölümleri gösterdi. | Open Subtitles | اليوم، وعلى شاشات التليفزيون، عرضت المخطوطات الموسيقية التى أخذتها منك |
Sana hiç nüfus kağıdı yada evlat edinme belgeleri, kanıtlayıcı birşey gösterdi mi? | Open Subtitles | هل أرتك شهادات ميلاد... أو وثيقة تبني، أي شيء هام؟ |
Ama aslında, matematik ve sonraki bulgular gösterdi ki bunun tam tersi doğru. | TED | لكن في الواقع، الرياضيات، ونتائج الفريق البحثي اللاحقة أثبتت العكس تماما. |
Olayların işleyişini değiştirdik, bu da geleceğin önceden belirlenemeyeceğini gösterdi. | Open Subtitles | والذي يبدو أنه يشير الى أن المستقبل ليس محدد مسبقاً |