| Galiba kızgındım ve paniğe kapıldım. Herşey çok iyi gidiyordu. | Open Subtitles | كنت غاضبة ، ومضطربة كانت الأمور تسير على ما يُرام |
| Sen gelene kadar hayatı gayet iyi bir şekilde gidiyordu. | Open Subtitles | حياتها كانت تسير على ما يرام حتى ظهرت أنت بها، |
| Ben çok kötü bir hata yapıncaya dek her şey iyi gidiyordu. | Open Subtitles | كل شيء كان يسير على ما يرام إلى أن ارتكبت خطأ أحمق |
| Ama işler sen şu lânet rakamlara girmeden önce yolunda gidiyordu. | Open Subtitles | كان الأمر يسير على مايرام حتى تحدثت عن هراء الأرقام هذا |
| Hayır. Kendi yolunda başını almış gidiyordu. "İyi yolculuklar", dedim. | Open Subtitles | كلا يا سيدي، فقد مضى في طريقه للأبد وهذا سرني كثيرا |
| Gerçeği söylemek gerekirse sayfiyeye bunun üzerinde düşünmek için gidiyordu. | Open Subtitles | في الواقع ، كانت ذاهبة إلى الريف لكي تَحسم أمرهـــا |
| Ama salı günü öğle vakti kiliseye gidiyordu. | Open Subtitles | لقد كان ذاهباً الى الكنيسة في منتصف يوم الثلاثاء |
| Sıradaki öksüz, Susan, kendisini evlat edinen yeni ailesinin yanına Namibya'ya gidiyordu. | Open Subtitles | ويتيمنا التالي سوسان كانت في طريقها الى ناميبيا لملاقاه والدها بالجدد بالتبني |
| Başlarda çok iyi gidiyordu. | TED | في البداية، كانت الخطة تسير بشكل جيد جداً. |
| Değerlerin aynı istikamette gitmesi gerekirken, farklı yönlere gidiyordu. | TED | كان من المفترض أن تسير في نفس الإتجاه، إلا أنها تذهب في الإتجاه المعاكس. |
| Neden o ormana hep tek başına gidiyordu ki sanki? | Open Subtitles | لقد جرى ذبحها لماذا كانت دائما تسير في الغابات لوحدها ؟ |
| Harika gitmesi gerekiyordu. Bilimsel olarak gidiyordu da. | TED | والذي كان يجب أن يسير بشكل رائع. وهو ما حدث بالفعل، من وجهة نظر علميّة. |
| Her şey planladığım gibi gidiyordu kafamı karıştıran önemli bir şeyi saymazsak. | TED | وكان يسير كل شيء كما خططت له، إلا أنني كنت في حيرة بشأن أمر مهم. |
| Bana ondan hoşlandığını söylemiştin. Her şey iyi gidiyordu. | Open Subtitles | أخبرتني أنك معجب بها وأن كل شيء يسير كما يرام |
| Onunla sokakta karşılaştık, arkadaşın olan heykeltıraşa gidiyordu. | Open Subtitles | التقينا به في الشارع، في طريقه إلى صديقك، النحات |
| Onu bulduğumuzda, istasyona gidiyordu. | Open Subtitles | لقد كان في طريقه إلي المحطة عندما وجدناه. |
| Aditi bir hafta içinde Amerika'ya gidiyordu. Vizesi bile hazırdı. | Open Subtitles | اديتي كانت ذاهبة الى امريكا لقد حصلت على التأشيرة |
| Peki, böyle başıboş nereye gidiyordu? | Open Subtitles | و إلى أين كان ذاهباً في مثل هذه الساعة المتأخرة ؟ |
| O şeytani canavara yemeğini vermek için mutfağa gidiyordu. | Open Subtitles | وقد كانت في طريقها إلى المطبخ، لتحضر لذلك الوحش الشرير بعض الطعام. |
| Kapağa gidiyordu. Biraz ip bulalım. | Open Subtitles | كان متجهاً إلى الباب لنحصل على بعض الحبال |
| Üçü zaten gidiyordu. Onlarin yerine geçebilirsiniz. | Open Subtitles | بعضنا كان سيغادر , يمكنكم أخذ مكانهم |
| Yunanistan'a gidiyordu. Ama asla oraya ulaşamadı. | Open Subtitles | لقد كان ذاهبا إلى اليونان هو ما كان ليفعل هذا أبدا |
| Pekala, Bay Pressman şimdi gidiyordu. | Open Subtitles | حسناً, سيد برسمان كان مغادراً للتو |
| Kutsal Dağlar'a gidiyordu. | Open Subtitles | كان متجه للجبال المقدسه 72 00: 48: 55,917 |
| Ivan 11 yaşındaydı, evimizin yakınlarında bir komşuya tedavi için gidiyordu. | TED | عندما بلغ ايفان الحادية عشر، كان يذهب للعلاج في مركز قريب من البيت. |
| Sanırım polisten kaçmak için bu kadar hızlı gidiyordu. | Open Subtitles | أعتقد أن الشرطة كان تطارده . لقد كان يقود بسرعة |
| Madem otoparka doğru gidiyordu bu sekme nasıl oldu? | Open Subtitles | لو كانت هي متجهة نحو باحة ركن السيارات كيف تفسر هذا الارتداد؟ |
| Bu arada sağ eli torpido gözüne doğru gidiyordu. | Open Subtitles | بنفس الوقت ، كانت يده اليمنى تتجه إلى صندوق الكفوف |