Arılardan sadece belirli bir renge gitmeyi değil, ayrıca belirli bir renkteki çiçeğe sadece özel bir şablondaysa gitmeyi öğrenmelerini istedik. | TED | طلبنا من النحل تعلم ليس فقط الذهاب إلى لون معين، ولكن إلى زهرة بلون معين فقط عندما تكون في نمط معين. |
Boş tarlaların ve şelalelerin olduğu güzel yerlere gitmeyi severim. | Open Subtitles | كم أُحِبُّ الذهاب إلى الأماكن الجميلة حيث الشلالات والحقول الفارغة |
Larry, bu gece onunla ve Sue ile sinemaya gitmeyi isteyip istemeyeceğimizi sordu. | Open Subtitles | لاري سألني إذا كان لدينا رغبة بالذهاب معه و سو الليلة لمشاهدة الفلم |
O gün, o ve Xuan-xuan, arkadaşlarıyla beraber bir karaoke kulübüne gitmeyi planlamışlardı. | Open Subtitles | بذلك اليوم خططت هي و شوان شوان للذهاب إلى ملهى كاريوكي مع الأصدقاء |
Bir yerlere gitmeyi planlıyor musunuz? | Open Subtitles | هل تُخططين فى الرحيل طويلا الى مكان ما ؟ |
Ama sıcak yerlere gitmeyi sevdiğini böylece kısa şortlarını giymeyi sevdiğini sanıyordum. | Open Subtitles | لكني اعتقدت انك تحب الذهاب الى الاماكن الحاره حيث يمكنك ارتداء شورتاتك |
gitmeyi seçenlerse, şehir genelindeki öğrenci grevine katıldılar ve adalet için ortak düşüncelerini söylediler. | TED | وشارك من اختاروا المغادرة في انسحاب طلابي ورفع صوتهم الجماعي من أجل العدالة. |
Habersiz geldiğim için özür dilerim ama motele gitmeyi göze alamadım. | Open Subtitles | أسف على قدومي بهذا الشكل لكنني لم أستطع الذهاب إلى الفندق |
Simon, Louise Graham'ın partisine gitmeyi sen de istemiyorsun, değil mi? | Open Subtitles | سايمون, أنت لا تريد الذهاب إلى حفلة لويس غراهام, ألست كذلك؟ |
- Cuma günü bayram konseri provasına gitmeyi düşünüyor musun? | Open Subtitles | هل تخطط إلى الذهاب إلى تدريب حفل العطلة ليلة الجمعة؟ |
Amelia, sanırım onlar kontrol ettirmeden kahvaltıya gitmeyi göze alacağım. | Open Subtitles | أميليا أعتقد أني سأخاطر بالذهاب لتناول الإفطار قبل التدقيق التالي |
Yaşı benden barizce küçük.. ...bir çocuğun evine gitmeyi düşünüyorum. | Open Subtitles | أفكر بالذهاب لمنزل رجل والذي من الواضح أنه أصغر مني |
Bir restorana gitmeyi düşündüğümüzde, menüye bakarken, sizden menüdeki her şeyi sipariş etmeniz beklenir mi? | TED | حينما تفكر بالذهاب إلى مطعم عندما تنظر إلى قائمة الطعام، هل من المتوقع منك أن تقوم بطلب كل ما فيها؟ |
İnsanlar tabii ki semtindeki dükkanlara gitmeyi sever ama çok iyi bir alışveriş bölgesi olursa azıcık uzağa gitmeye de hazırsınızdır. | TED | بالطبع يفضل الناس الذهاب إلى المتاجر المحلية، لكنهم على استعداد للذهاب إلى مكان أبعد قليلًا إذا كان موقع المتجر جيدًا جدًا، |
Bu yüzden bir yıllığına gitmeyi kabul etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد اضطررت إلى الموافقة .للذهاب بعيداً لمدة عام |
Hepimiz senin gibi bu yola baş koyduk, heyecanla gitmeyi bekliyoruz. | Open Subtitles | كلنا مثلك متلهفون للذهاب متفانين لهذا مثلك فقط كتشويق للذهاب |
Şimdi o ki, gitmeyi kabul ettiler artık düşmanım değiller. | Open Subtitles | وقد وافقوا على الرحيل لذا أنا لم أعد أطلق عليهم اسم أعداء الآن |
Evet. Neden nehre gitmeyi denemiyor musunuz? Sen orayı hep severdin. | Open Subtitles | اجل, لما لاتذهبون الى النهر مجددا لطالما احببتم الذهاب الى هناك. |
Ben de çabucak gitmeyi düşünüyordum. Sabretmek gibi bir erdemim yoktur. | Open Subtitles | كنتُ أفكّر فى المغادرة بسرعة البصر ليس من فضائلى |
Aslında dans kursuna gitmeyi ya da seyahate çıkmayı tercih ederim ama, olsun. Ama asıI meselenin bu olmadığını anladım. | Open Subtitles | إن الأمر ليس متعلقاً بأخذ دروس في الرقص أو السفر إلى مكان ما و لكنني أدرك أن هذه ليست الفكرة |
Hey, senin kim olduğunu bilmediğimize göre, yakınlarda bir zamanda gitmeyi düşünüyor musun? | Open Subtitles | ها تخطط للرحيل في أي وقت قريبا؟ |
Nüfusun %98'ini oraya gitmeyi düşünmekten bile geri çekiyordu. | TED | نتج عنه منع 98 بالمئة من الناس من مجرد التفكير في الذهاب إليه. |
Hazır, Saul sokaklardan çekilmişken siz de gitmeyi düşünseniz iyi olur. | Open Subtitles | يجب عليك التفكير بالرحيل, ايضا بينما شاول غير موجود في الشوارع |
Bak, ben bursu almıyorum. Yale'ye gitmeyi hak eden sensin. | Open Subtitles | لن أقبل المنحة الدراسية، أنتي التي تستحقين ارتياد جامعة (ييل) |
O iniş arazisine gitmeyi denersin, ama yaklaşana kadar ölmüş olursun. | Open Subtitles | تحاولّ أن تذهب لذلك المطار، أنت ستكون ميت فأنتّ قريبٌ منه. |
Çok hoşlandığım biriyle oraya tekrar gitmeyi çok isterim. | Open Subtitles | كنت اريد دائماً العوده مع شخص كنت معجب به بحق |
Güney kıyılarına gitmeyi planlıyorum, geriye kalan su bükücülerden birkaçının bana katılması için. | Open Subtitles | لقد قررت ان اذهب الى القطب الجنوبي بعض المسخرين والمعالجين يريدون الانضمام لي |
Haftaya nereye gitmeyi planlıyordu? | Open Subtitles | ماذا، هل كانا يخططان لرحلة الأسبوع القادم؟ |