| O sadece, hafızası olmayan ve ansiklopedilerden edindiği bilgilerle can sıkan biri. | Open Subtitles | إنه مجرد فتى بدون ذاكرة ولديه معرفة دقيقة ومزعجة في الموسوعة العالمية. |
| Dosya yoktu. Cep telefonunun hafızası boştu ama dosya saklanmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | ذاكرة الهاتف فارغة، لكن هذا لا يعني أنه لا يوجد مجلّد مخفي. |
| Aynı zamanda bir dizi hafızası. Hiçbir şeyi bir dizinin haricinde öğrenemezsiniz veya hatırlayamazsınız. | TED | أنها أيضاً ذاكرة تسلسلات. لا يمكنكم تعلم أو استرجاع أي شيء خارج تسلسل. |
| Eğer Hub burada kendini evinde hissederse, belki hafızası canlanabilir. | Open Subtitles | إن شعر هو وكأنه في بيته هنا سينشط ذلك ذاكرته |
| hafızası herhalde 24 veya 48 saat içinde geri gelecektir. | Open Subtitles | من المحتمل أن تعود ذاكرته خلال 24 إلى 48 ساعة |
| Ama bir şekilde unutkan bir hafızası var herhalde. | TED | لكن إلى حد ما أعتقد أن الملكة لابد أن تكون ذاكرتها ضعيفة. |
| hafızası o kadar kötü ki, bir hafıza problemi olduğunu bile hatırlamıyor, bu inanılmaz. | TED | كانت ذاكرته سيئة جداً لدرجة أنه لم يتذكر أن لديه مشكلة في الذاكرة وهو أمر مدهش |
| Bu yarışmaya katılan herkes sana ortalama bir hafızası olduğunu söyleyecektir. | TED | كل من يشارك في هذه المسابقة يخبرك بأن لديه ذاكرة متوسطة فقط |
| Çoğu zaman hafızası kuvvetli olan insanların doğuştan yetenekli olduklarını kabul ediyoruz, fakat gerçekte böyle değil. | TED | نتحدث كثيراً عن أناس يمتلوك ذاكرة قوية كما لو كانت هبة فطرية ولكن هذا ليس هو الحال |
| Ayrı bir hafızası ve merkezi işlemcisi vardı. | TED | لقد احتوى على ذاكرة منفصلة ومُعالج مركزي. |
| Sinir sistemi hastalıklarında bazı organların hafızası vardı. | TED | في حالات أمراض الجهاز العصبي بعض من تلك الأجهزة تملك ذاكرة. |
| Sunumda gördünüz, milyonlarca yıllık denizlerdeki kökenimizin vücudumuzdaki hafızası hakkında, çok fazla konuşmamı duydunuz. | TED | رأيتم هذا في العرض، تحدثت كثيراً عن ذاكرة الجسد التي تعود لملايين السنين، من أصولنا المائية. |
| Bir kas hafızası en zor zamanları bile atlatır, benim hafızam ağlayana kadar güldüğüm ya da gülene kadar ağladığım günlerle dolu. | TED | ذاكرة العضلات التي تتغلب حتى على أكثر الأوقات مرارة، تلطخت ذاكرتي بأيام من الضحك حتى بكيت، أو بالبكاء حتى ضحكت. |
| Siteyi eşsiz kılan özellikleri ise kullanıcıların isimsiz olması ve sitenin hafızası olmaması. | TED | أيضاً، الشئ المميز حول هذا الموقع هو أن مستخدميه مجهولي الهوية، ولا يخصص ذاكرة للحفظ. |
| Yani hafızası gelmeye başladı. Yalnızca, "Yoğun Jim Clancy Kursu"na ihtiyacı var. | Open Subtitles | أعني، ذاكرته تعود، لذا الآن أنه بحاجه لبرنامج مكثّف في جيم كلانسي |
| Ama bir sorun vardı: hafızası. | TED | لكن كانت هنالك مشكلة واحدة: لقد أُصيبت ذاكرته. |
| Bir anlamda onun hafızası olmanızı ve eksik detayları tamamlamanızı istiyorum. | Open Subtitles | لذلك أنني بحاجة إلى أن تكون ذاكرتها بحيث... تملأ التفاصيل المفقودة |
| Bir şeyler yanlış. hafızası gitmişe benziyor. | Open Subtitles | حسناً ، هناك شيئاً ما ليس صحيحاً يبدو أن ذاكرتها قد ذهبت |
| Şişman ve can sıkıcı oldular. Anılar için yaşarlar, korkunç kadın hafızası! | Open Subtitles | .عندما ألتقيهن تغرقن بالذكريات .هذه الذاكرة الرهيبة للمرأة |
| İnsan hafızası hücrelerinden bir formül geliştirip maymuna enjekte ettim. | Open Subtitles | صنعت صيغة ترتكز على خلايا الذاكرة البشرية، وحقنتها في أنثى قرد |
| Umarım Borokovski'nin hafızası yerindedir. | Open Subtitles | هذا الشخص الذى يدعى بروكوفيسكى من الاْفضل أن يكون لديه ذاكره جيده |
| Aynı zamanda öğretmenleri Dreyfus'un çok iyi hafızası ile tanındığını söyledi, ki bu da şüpheliydi, değil mi? | TED | أكد أساتذته كذلك أن درايفوس كان يتمتع بذاكرة جيدة، ما كان مثيرًا للشبهة، أليس كذلك؟ |
| Aynı bir uyurgezer gibi koku hafızası onu, içgüdüsel bir şekilde doğduğu yere geri getirmişti. | Open Subtitles | وكمثل السائر وهو نائم استمالته ذكرياته المتعلقة بالشمّ إلى المكان الذى وُلِد فيه |
| Vücut hareketleri çok iyi durumda. hafızası mükemmel. | Open Subtitles | تحركاتها أصبحت ممتازة جدًا وذاكرتها جيدة |
| Koku hafızası, beyin kimyasalları böyle tanır. | Open Subtitles | مساعِد للذاكرة" ، إنّها الطريقة التي" تقرأ بها عقولنا لما هو كميائي |
| Kyle'da ise gerçek ailesine döndü ve hafızası geri geldi. | Open Subtitles | لكايل أن يجتمع بوالديهِ الحقيقين و أن تعود ذاكرتهُ إليهِ |