Bazen, oraya gittiğinizde, hemen hemen bir hayal kırıklığı vardır. | TED | بعض الأحيان حينما تصل، هناك ما يقرب من خيبة أمل. |
Mars yerine Amerikan bayrağı olması biraz hayal kırıklığı mı yarattı? | Open Subtitles | إنها خيبة أمل أن تكون أميركية العلم بدلا من علم المريخ |
Bunu hep yapıyorum, son anda parti vermeye karar verip kimse gelmeyince de hayal kırıklığı yaşıyorum. | Open Subtitles | أنظم هذا في وقت متأخر جدا وانا محبط جدا لأنه لم يأتي احد لابأس، نحن نمرح |
Ölümsüz olduğunda insanların nasıl değiştiklerini görmek hayal kırıklığı yaratıyor. | Open Subtitles | عندما تعييش للأبد سيكون مخيب للآمال أن ترى البشر يتغيرون |
Şimdi, eğer Japonya'da bir iş yapmaya çalışıyor olsaydım bu sonsuz bir hayal kırıklığı olurdu. | TED | إن حاولت أن تبدأ عملك الخاص في اليابان، سوف يؤدي بك هذا الأمر إلى إحباط لا ينتهي. |
Alışsa iyi olur. Ömrünün büyük kısmı hayal kırıklığı içinde geçecek. | Open Subtitles | من الافضل ان يعتاد الامر خيبة الأمل ستكون جزءا كبيرا من حياته |
Üzgünüm, bayan... beni kendinize çekme başarısızlığınız dayanılmaz bir hayal kırıklığı olsa gerek. | Open Subtitles | أنا آسفة بإعتبار فشلك في إقناعي هي بالفعل خيبة أمل قاسية |
Çok büyük bir hayal kırıklığı olur, o kesin. | Open Subtitles | شئ مرقع جميل ، خيبة أمل كبيرة لا يمكننى أن أخبرك |
Ben sadece onun büyük bi hayal kırıklığı için kendini yukarı ayarlamasını istiyorum. | Open Subtitles | فأنا لا أريدها فحسب أن تضع نفسها في خيبة أمل كبيرة |
Nasıl bir hayal kırıklığı yarattın bilemezsin. | Open Subtitles | يا لها من خيبة أمل تحولت إلى ما أنت عليه |
Sanırım şunu söylemem gerekiyor, korkunç bir hayal kırıklığı yüzünden buradasınız. | Open Subtitles | أعتقد أنه يجب أن أخبركي، أنتي في خيبة أمل كبيره |
Bu 16 yaşındayken olduğun bir macera sever için oldukça hayal kırıklığı olmuş olmalı. | Open Subtitles | لا بد أنه كان محبط جدًا ، لفتاة مغامرة ذي 16 عامًا ، حينما كنتِ كذلك وقتها |
hayal kırıklığı efendim! Zavallı adam bisikletini kaybetti. O tam bir hüsran! | Open Subtitles | الإحباط سيدي، يبدو أن هذا الفقير فقد دراجته، لذا فهو محبط |
Ama yakından bakınca, gerçekten hayal kırıklığı yaratıyorsun, değil mi? | Open Subtitles | لكنك بالتأكيد مخيب للآمال من قريب أليس كذلك ؟ |
O olmadan beden hayal kırıklığı yaşar. | Open Subtitles | بدون ذلك سيحدث إحباط في الجسم لا تستطيعين التركيز على عملك |
Alışsa iyi olur. Ömrünün büyük kısmı hayal kırıklığı içinde geçecek. | Open Subtitles | من الافضل ان يعتاد الامر خيبة الأمل ستكون جزءا كبيرا من حياته |
Bu duygusal hayal kırıklığı ifadesini değiştirmek için ne gerekirse. | Open Subtitles | سأفعل أي شيء لتغيير هذا التعبير المليء بخيبة الأمل العاطفية. |
Bu Doug için gerçekten hayal kırıklığı demekti, çünkü bunu görmeden önce yaptığı şeyle gurur duyuyordu. | TED | وقد كان هذا محبطاً للغاية بالنسبة لدوغ، لأنه قبل ذلك الوقت كان فخورا بانجازه. |
Haklısın. Bizimkilerin 14 çocuğu var. Hatta birkaçı şimdiden hayal kırıklığı yarattı. | Open Subtitles | هذا صحيح انجب والداي 14 طفلا اثنين منهم كانوا خيبة امل هائلة |
Hala kafasını sallıyor ve bunun kendi profesyonel kariyeri için bir hayal kırıklığı olduğunu söylüyordu. | Open Subtitles | وهو لا يزال يهزّ رأسه مردداً بأن ذلك أعظم احباط طوال مسيرته المهنية. |
hayal kırıklığı. Cehennem gibi hayal kırıklığı. Yani kendi oraya koymuştum. | Open Subtitles | محبطـه ، هو يجلعني محبطة كالجحيم ، أعني ، أنا وضعت نفسي حقاً هناك |
Kazandıysa büyük hayal kırıklığı olmuştur. | Open Subtitles | إذا كانت الجائزة الأولى، فهذا يعني أنّ الأمر كان مُحبط فعلاً |
Kar ne kadar derinse avı tespit etmek o kadar zor olur ve bu çabanın ödülü hayal kırıklığı yaratabilir. | Open Subtitles | كلما كان الثلج عميقا ، و كلما كان من الصعب الكشف عن فريسة، ومكافآت للجهد يمكن أن تكون مخيبة للآمال. |
Bu tür bir hayal kırıklığı istemediğim için evleniyorum. | Open Subtitles | سوف أتزوج لأنني لا أريد هذا النوع من خيبات الأمل |
Kızında bütün dişiler gibi hayal kırıklığı oldu. | Open Subtitles | و الفتاة, ككل العائلات تنتهى بطريقة ما, بخيبة أمل |
Tüm hayal kırıklığı, korku ve yalnızlık, bir zamanlar hissettiğim ... | TED | اذ ان كل الإحباط والخوف والشعور بالوحدة والذي كنت أشعر به |